Daha önceki makalelerimizde, Vehhabiliğin İngilizler tarafından nasıl ortaya sürüldüğünü, El Ezherin özel yetiştirilmiş Mason ve casusların İslam’ı nasıl tahrip ettiğini yazdık. Tabii ki, esas tahribatın Osmanlı ve onun devamı Türkiye  için de, Hangi noktalardan yapıldığını bilmek gereklidir...

Daha önceki makalelerimizde,

Vehhabiliğin İngilizler tarafından nasıl ortaya sürüldüğünü,

El Ezherin özel yetiştirilmiş Mason ve casusların İslam'ı nasıl tahrip ettiğini yazdık.

Tabii ki, esas tahribatın Osmanlı ve onun devamı Türkiye için de,

Hangi noktalardan yapıldığını bilmek gereklidir.

***

Tahribat, Tanzimatla başlar.

Osmanlı devletini ele geçiren Masonlar (İngiliz casusları),

Padişahları ve dolayısıyla Halifeyi askıya aldılar.

İngiliz donanmasının tehdidi ile susturuldular.

Devlet kökten değiştirildi.

Yörükler, ahiler ve sipahiler teşkilatları kaldırıldı.

Devlet güvensiz hale getirildi.

İslam hukuku kaldırıldı.

Batılı Zenginlere ve devletlere mahkum olsun diye faiz alındı.

Yöneticiler Batılılara benzetilerek, kravat, pantolon ve ceket giydirildi.

Tiyatrolar açıldı.

Balta limanı anlaşması ile Ticaret azınlıkların eline geçti.

Müslümanlar fakirleşti ve aşağılık duygusu aşılandı.

Devlet baskısıyla halk susturuldu.

İslam alimleri devletin başından uzaklaştırıldı.

Çeşitli bahanelerle sürüldüler.

Din mektepleri ve medreseler dışlandı.

Dini kurumlar, Batı kurumları ile değiştirildi.

Hukuk sistemi Batıya entegre edildi.

Dindar olanlar, Türk töresini yaşayanlar irtica, gerici diye aşağılandı.

Dindar, dürüst, doğru ve ihlaslı insanlar horlandı, pıstırıldı.

Şair evlenmesi, vurun kahpeye, Aynaroz kadısı gibi tiyatro eserleri ile Osmanlı kurumları

Alaya alındı. Padişahlar, imamlar, kadılar aptal yurduna kondu.

Cumhuriyet döneminde de aynı kurumlar işletildi.

İslami danışma noktası olan Hilafet, Meclisin uhdesine verildi.

Fonsiyonu kaybedildi.

Tevhidi tedrisat kanunu ile,

Din mektepleri ve medreseler kapatıldı.

Savaşlarla bütün erkeklerini kaybeden Türk milleti,

Ailelerinde de yetimlerine ve çocuklarına dini bilgi veremedi.

İnönü döneminde Kur'an okunması evlerde bile yasaklanmadı.

***

1946 yılında İngiliz İstihbaratı,

İslam ülkelerindeki dini operasyonları CIA ya devretti.

1949 yılında ABD ile yapılan Fulbrigith eğitim anlaşmasına göre,

Türkiye'de İlahiyat fakültesi açıldı.

Başına felsefeci masonlar hoca olarak atandı.

Ders programları, Tefsir usulü, Fıkıh usulü,

Hadis usulü ve felsefe gibi konularla, İslam tartışmaya açıldı.

İlahiyatın temel kaynakları olarak da, Batılı misyonerlerin devamı olan,

Oryantalistler(müsteşrik) ve Batılı teologlar gösterildi.

Bir kişinin Doçent ve Profesör olması için,

Müsteşrikleri kaynak olarak göstermesi gerekiyordu.

Cenabı Hakkın İsmi ve Sevgili Peygamberimiz Muhammed Mustafa (sav)nın

İsmi şerifleri saygısızca yazılıp söylenmeye başladı.

Yazılarında saygı sıfatlarını kullananlar azarlandı, ikaz edildi.

Profesör yapılmadı.

Böylece bir ilahiyatçı eğitim kadrosu yetişti.

Şüphesiz ki, bunların bir kısmı, Batılı teologlar gibi düşünmeye,

İtikaden bozulmaya başladılar.

Ne Kur'an, Ne Sünnet ve hadis,

Ne de mezhep tanıdılar.(devam edecek)