Tarihçi diye ortaya çıkan bazı kişilerin etkisiyle ülkemizdeki bazı kesimler Müslümanların sevgi ve saygısını kazanmış kişilere “hain”, “ajan” damgası vurarak itibarsızlaştırmaya çalışmaktadırlar. 

Tarihçi diye ortaya çıkan bazı kişilerin etkisiyle ülkemizdeki bazı kesimler Müslümanların sevgi ve saygısını kazanmış kişilere 'hain', 'ajan' damgası vurarak itibarsızlaştırmaya çalışmaktadırlar.

Bunları yaparken de utanmadan iftira atıp insanları yanıltmaktadırlar. Özellikle de 'İngiliz Ajanı' suçlamalarına çok sinir oluyorum.

Bir kişinin kimin ajanı olup olmadığını anlamak için o kişinin kimin isteklerini yerine getirip getirmediğine bakmak yeterli olacaktır.

Son Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi, İskilipli Atıf Hoca ve Kadir Mısıroğlu gibi şahsiyetlerin 'İngiliz Ajanı' olarak suçlanmaları akıl ve mantıktan uzak tamamen algı yanıltmasıdır.

Elbette ki, bu insanlar hilafetin ilgasına ve cumhuriyet sonrası yapılan birçok uygulamaya karşıydılar. Bu onların 'hain' ve 'ajan' olduğunun bir göstergesi değildir.

Her şuurlu Müslüman hilafetin kaldırılmasının karşısında, yeniden tesis edilmesinin yanında olur.

-Müslümanların birliğini, İslam düşmanlarına karşı bir bütün halinde mücadele edilmesini bir Müslümanın istememesi gibi bir durum söz konusu olabilir mi?

Bugün İslam dünyası diye tanımladığımız dünya bir takım sıkıntıları yoğun olarak yaşıyorsa bunun en önemli nedeni bir bütün halinde hareket edememelerindendir.

Mersin Milli Eğitim Şube Müdürü Ertuğrul Yıldız'ın, 10 Kasım günü twıtter hesabından yaptığı paylaşımın içinde İskilipli Atıf Hoca'nın diğer İslam alimleri ile birlikte anılması üzerine disiplin soruşturması başlatılmış.

Soruşturma neticesinde Ertuğrul Yıldız'ın paylaşımı 'Atatürk ve Cumhuriyet değerlerine saygısızlık' kabul edilmiş ve 'Hizmet dışında devlet memurunun itibar ve güven duygusunu sarsacak niteliklerde davranışlarda bulunmak' fiilini işlediği kanaatiyle kınama ile cezalandırılmıştır.

Bu durum ile ilgili tepki yazısı yazan Star Gazetesi Yazarı Yakup Köse'ye bazı kesimler tepki göstermekte ve çeşitli ithamlarla suçlamaktadırlar.

Yaşananlara insan akıl erdiremiyor. Uğraştığımız işlere bir bakın!

-Allah(cc) aşkına insanın içinde olan sevgi ve nefretine kim karışabilir?

Hiçbir güç bir kimseyi ne zorla sevdirebilir ne de zorla nefret ettirebilir. Çünkü, sevgi insanın gönlündedir. Her insanı sevenler, sevmeyenler; yaptığı işleri doğru bulanlar, bulmayanlar olabilir.

Bundan dolayı kimse suçlanmamalı hele hele 'Atatürk ve cumhuriyet değerlerine saygısızlık' olarak değerlendirilmemelidir.

Hakaret içermeden, edep sınırları içinde fikri temelli eleştirel söylemler her kişi ve kurum için olabilir.

-Bırakın arkadaş kim kimi sevecekse sevsin!

Ben İskilipli Atıf Hocayı da Şeyhülislam Sabri Efendiyi de seviyorum. Bu insanların hain olduğuna asla ve asla inanmıyor hele hele İngiliz ajanı olduklarına binde bir bile ihtimal vermiyorum.

Müslüman bir kişinin kafirlerin ajanı olması imanın gereği mümkün olmayıp vatan sevgisi imandadır!

Sinan Meydan gibi sözüm ona tarihçilerin bu şahsiyetleri 'hain, ajan' olarak nitelendirmesi tarihi gerçeklerden uzak ve ideolojiktir.

İskilipli Atıf Hoca Kurtuluş Savaşı yıllarında Kuvayi Milliyenin yanında yer almış ve o örgütlenmeleri bir din adamı olarak desteklemiştir.

İttihatçılar tarafından çeşitli iftiralarla tutuklanmış ve sürgünlere maruz bırakılmıştır. O inandığı değerler için mücadele etmiş bu konu da eserler yazmıştır.

Eserlerinde medeniyet, terakki, eğitim sosyal hayat, İslam nizamı, örtünme, ahlak, hukuk gibi konular üzerinde özellikle durmuştur.

Elbette ki, hilafet yanlısı ve hilafetin ilgasının karşısında olmuş halifeliğin yaşaması için mücadele etmiştir. Çünkü halifelik ona göre İslam'ı ve Müslümanları temsil eden bir makam olup Müslümanların halifelik makamı altında güçlü olacağına inanıyordu.

Ayrıca batılılaşma karşıtı olup Tesettür-ü Şer'i, İslam Dininde İçki Yasağı, Frenk Mukallitliği ve Şapka kitaplarını yazmıştır.

Ne acıdır ki, 1 Kasım 1925'te yürürlüğe giren Şapka Kanunu'ndan bir buçuk yıl önce yayımladığı kitabı gerekçesiyle Şapka Kanununa muhalefetten tutuklanarak 4 Şubat 1926 Perşembe günü idam edilmiştir. Allah(cc) gani gani rahmet eylesin.

İskilipli Atıf Hoca üzerinden kişi ve kurumlara hangi gerekçeyle olursa olsun saldırmanın kimseye bir faydası yok.

Bugün asılan ve astıranlar ahirete göç etmiş ve herkes her şeyin yaratıcısı olan Allahü Tealaya hesabını verecekler.

Sonuç olarak, alim, fazıl ve abid aynı zamanda mazlum bir şahsiyet olan İskilipli Atıf Hocayı seviyor ve rahmetle yad ediyorum.

Eğer sevmek suç ise bu suç benim başımın tacıdır!