İş ve Sosyal Hayatta Gözlem ve Duyusal Keskinlik

“Doğrulara, şüphe duyarak ulaşılır” şeklinde bir söz vardır. Her durum ve olaya, ön yargı oluşturmadan, kesin hükümlü olmadan; aynı zamanda ilk gördüğüne de inanmadan yaklaşmak önemlidir. Hayatta gözlerin gördüğünden, kulakların duyduğundan, elle tutulandan daha fazla detay ve değer var. İlk gördüğümüz, ilk anladığımız her zaman gerçekleri yansıtmayabilir ve bizi yanıltabilir. Bazen daha derine nüfuz etmeniz, görünmeyeni görmeniz, fark edilmeyeni fark etmeniz gerekebilir.

Tartışmasız güçlü bir lider, etkin bir yönetici ve iyi bir stratejist olabilmek için geliştirilmesi gereken en önemli yeteneklerden biri de “gözlem” dir. Malum, bakmak ile görmek aynı şey değildir; bilmek ile şuurunda olmak da öyle… Zorlu rekabet ortamında ayakta kalmak ya da sürekli büyümek ve güçlü olmak isteyen birey ve organizasyonların, üzerinde çokça düşünmesi gereken bir konudan bahsediyoruz. Gözlem yeteneğinin; şirket, holding veya devlet yöneticilerinde mutlaka olması gereken “liyakat” kavramının altını dolduran en mühim özelliklerden biri olduğunu da özellikle vurgulamalıyız.

Bu kavram, sadece bakmak ve hatta görmek değil; bir adım daha ileri giderek, bütün farklılıkları fark edebilmek, şuuruna varmak anlamına gelmektedir. Aynı zamanda bu yetenek, birey veya kuruluşun hem kendinde hem de başkalarındaki her türlü değişimi gözlemleme, algılama, farkına varma ve ona göre strateji geliştirme becerisi olarak da tanımlanabilir. Güzel tarafı, bunun istenilen ölçüde geliştirilebilir olmasıdır.

Bununla birlikte bahse konu kavramı, aşırı şüphecilikle karıştırmamak gerekir. Çünkü aşırı şüphecilik karar almayı zorlaştırır, ilerlemeyi durdurur, hatta kişi ve organizasyonları çöküşe dahi götürebilir. Oysa gözlem, doğru kararlar almaya ve emin adımlarla ilerlemeye yardımcı olur.

Öte yandan, iyi bir gözlemci olmak için “okuma” yeteneğinin de geliştirilmesi gerekmektedir. Gerek strateji oluşturma aşamasında, gerekse uygulama sürecinde sayısız veri akışı olacak, etrafınızda bir takım gelişmeler ve değişimler vuku bulacaktır. Bunları en az hata ile okuyabilmek, yorumlayabilmek ve değerlendirebilmek çok önemlidir. Çünkü atacağımız adımlara bu verilerin analizi sonrasında karar vereceğiz.

Gözlem ve okuma özelliğini iyi kullanabilmek için de güçlü bir “duyusal keskinliğe” sahip olmak gerekir. Duyusal keskinlik, mevcut bütün detaylarla birlikte; sizde, kuruluşunuzda, rakiplerinizde veya içinde faaliyet gösterdiğiniz sektöre ait ortam şartlarındaki en küçük değişimi bile hissedebilmek, fark edebilmek; artısını ve eksisini değerlendirebilmek anlamına gelmektedir. Halk arasındaki tabiriyle, “cin gibi” olmak veya “sinek uçsa” bilmek olarak da tarif edilebilir. Necip Fazıl’ın “zifiri karanlıkta, ak sütün içindeki ak kılı fark edecek kadar gözü keskin” ifadesi, aslında duyusal keskinlik kavramının kelimelerde vücut bulmuş en güzel halidir denilebilir.

Veriler ile çevremizdeki değişim ve gelişmelerin; çok iyi bir gözlemci olarak duyusal keskinlikle fark edilmesi, okunması ve değerlendirilmesi, birey veya organizasyonların strateji oluşturma süreci ile kalitesini doğrudan etkileyecektir. Sadece bununla da kalmayacak, uygulama aşamasında da bu özellikler yanınızda olacak ve size yol gösterecektir. İcra ettiğiniz faaliyetlerle hedefe doğru ilerleyip ilerlemediğinizi anlayacak, gerekli müdahaleleri zamanında yapabilecek ve iş ve sosyal hayatta daha sağlam pozisyon almanıza yardım edecektir.