Geçmiş yıllardan beri İran sürekli olarak Ortadoğu’da gücünü pekiştirmek ve hâkimiyetini genişletmek için derinlerde planlarına ve hamlelerine yılmadan usanmadan devam etti.

Geçmiş yıllardan beri İran sürekli olarak Ortadoğu’da gücünü pekiştirmek ve hâkimiyetini genişletmek için derinlerde planlarına ve hamlelerine yılmadan usanmadan devam etti. Netice itibari ile geldiğimiz noktada Ortadoğu’da istediği yayılma alanını genişletmeye başladı ve bu doğrultuda çalışmalara devam ediyor.

İran’ın Ortadoğu’da kendi menfaatlerine ve bu yayılmasına engel teşkil eden ülke olarak bir tek Türkiye’yi görmesi tesadüf olmasa gerek. Çünkü tarihten beri Türkiye ile İran arasında sürekli olarak Ortadoğu’da güç savaşları yaşandığı bilinmektedir. Bu bağlamda, Türkiye-İran ilişkilerinde güvenlik belirleyici bir konuma sahiptir. Türkiye-İran ilişkilerini güvenlik açısından değerlendirirken; ikili ilişkiler ve bakış, bölgesel gelişmeler ve ittifaklar ile uluslararası güvenlik açısından gelişmeler çerçevesinde değerlendirilmelidir. Bunlardan birisi üzerinde yoğunlaşılırsa çıkan sonuçlar eksik ve hatalı olacaktır. Gerek ikili ilişkilerinde, gerekse bölgesel politikalarında Türkiye ve İran, siyasi ilişkileri iyi dahi olsa birbirlerine karşı güç dengesi siyaseti izlemektedir. İki ülkedeki tarihi rekabet ve jeopolitik rekabet nedeniyle, ikili ilişkilerin iyi olduğu dönemlerde dahi şüpheci ve güvenlikçi bakış Türkiye-İran ilişkilerinde etkili olmuş, iki ülke arasındaki güç dengesi korunmaya çalışılmıştır.

Önümüzdeki süreçte Ortadoğu, Kafkaslar ve Orta Asya bağlamında İran’ın Türkiye’ye karşı daha sert ve rekabet dolu tutumunu göreceğiz. Ayrıca belirtmekte fayda var. Özellikle baktığımız zaman son dönemlerde İran ile Türkiye arasında bazı önemli gelişmeler olmuştur. Suriye hususunda Türkiye’nin daha aktif bir konuma gelmesi İran’ı son derece rahatsız etmiştir. İşte tam da bu noktada Güneydoğu’da çıkarılan karışıklıklar da İran ile PKK’nın ortak hareket ettiğini ve Savak’ın saha da PKK lehine çalışmalar yaptığını görmek mümkündür.

Benim ulaştığım bilgilere göre Mayıs ayında özellikle “Büyükşehirler”de ve “Güneydoğu”da eş zamanlı ayaklanmalar ve karışıklıklar çıkarılması mümkündür. Bu karışıklıklar için başta MİT olmak üzere İstihbarat birimlerimiz çok dikkatli olmalıdır. İran’ın İstihbarat birimi SAVAMA’ya bağlı Türkiye’deki saha ajanlarının da aktif rol oynayacağı bana gelen bilgiler arasındadır. Bu noktada ülkemize giriş yapan Suriyeli mülteci kılığında olan SAVAMA ve Suriye İstihbaratı El-Muhaberat ajanlarının da bu metropollerde DHKP-C’den ve PKK’nın şehir yapılanması olan KCK’dan, çıkarılması planlanan Mayıs ayı kaosları için yardım aldığı ve saha araştırması yaptığı gelen bilgiler arasındadır. Bu noktada Derin Dünya Yöneticileri ile anlaşan İran, Ortadoğu’da daha serbest dolaşmaya başlamıştır. Irak, Yemen, Suriye, Umman, Lübnan ve Suudi Arabistan derken, sıra Türkiye’ye geldi çattı. İran’ın Türkiye’de karışıklık çıkartması tam da bu zamanda Rusya ile kötü ilişkilere denk bir zamana gelmesi tesadüf olmasa gerek. Rusya ile İran’ın doğal müttefikliği ve İran’ın derin kaoscular ile de anlaşması Türkiye üzerinde beklediği tarihi fırsat için bir dönüm noktası niteliğindedir. Özellikle baktığımız zaman İran-Batı anlaşmasıyla Şii İran'ın yerini Fars İran almıştır... Bölgede İran eksenli köklü bir değişime hazırlanıyorlar... Bu bağlamda sadece İran Ortadoğu’da değil, Kafkasya'da ön plana çıkmaya başlayacak! Ayrıca son aylarda Türkiye’nin Rusya ile gerginleşen ilişkilerinden dolayı özellikle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan karşıtı haberlere geniş yer ayıran iktidara yakın İran medyası, ülkemizi terörle özdeşleştiren uluslararası karalama ve iftira kampanyasına büyük destek veriyor. İran’ın resmi ve gayri resmi medyasında, Türkiye’ye yönelik karalamalar son dönemde zirveye ulaştı.

hamaney

Tam da bu zamanda Hamaney’in ‘’Büyük İran Hayali’’ hiç yabana atılacak bir durum değildir. İran’ın resmi haber ajansı İrna’nın Van’la ilgili bir haberinde, bölgenin adı Fars hâkimiyetini hatırlatacak şekilde ‘’Ganch’’ olarak verilmesi de gayet manidardır.

Bütün bu gelişmeler gösteriyor ki tarihsel geçmişten bu yana İran’ın ne olursa olsun politikasının asla değişmediği gerçeği ön plana çıkmaktadır. Türkiye’ye karşı İran tarafından yapılan psikolojik savaşı da iyi analiz etmek gerekir. İran, Ortadoğu’da dini bir devlet gibi davranırken, Kafkasya ve Orta Asya’da normal bir ulus-devlet gibi hareket etmektedir. Ortadoğu’da rejimin dış politikası ön plandayken, Kafkasya ve Orta Asya’da devletin dış politikası ön planda tutulmaktadır.

Çok yakın zamanda Ortadoğu’da artan İran hegemonyasını, Türkiye’ye de açıktan sıçradığını göreceğiz. BOP kapsamında İran’ın Küreselciler yani Derin Dünya Yöneticileri ile anlaşması sonucu ibre Pakistan ve Türkiye’ye dönmüş durumdadır. Türkiye’de özellikle büyükşehirler de ve stratejik noktalarda üstte de söylediğimiz gibi ayaklanma çıkarmak için İran’ın derin çalışması olacaktır. Bu noktada dikkatli olunması zaruridir. Türkiye üzerine oynanan bu kirli ittifak ve oyunları ne olursa olsun görmeliyiz. Türk-İslam âleminin en önemli kalesi olan Türkiye’ye karşı yedi düvel iştahını kabartarak tıpkı Haçlı Seferlerinde olduğu gibi saldırmak için zaman kollamaktadır. Tarih geçmişte Kudüs olayında Haçlılar ile birlikte olanları yazdığı gibi, bugün de Haçlılar ile birlikte Müslüman kanı akıtanları ve sözde Siyonizm karşıtı olanları da yazacaktır.

Ve son söz: ‘’ Düşmanların en tehlikelisi, düşmanlığını gizleyendir’’