İran’daki olaylar ne anlama gelir?

İran’daki gösteriler 28 Aralık 2017’de ülkenin ikinci büyük şehri ve Şii dünyası için önemli Sekizinci İmam Ali Rıza’nın türbesinin bulunduğu ve muhafazakar kesimin hakim olduğu Meşhed de başladı. Bu gösteriyi tetikleyen ana sebep enflasyon, işsizlik ve yoksulluk ile Finans yapılarının iflası sonrası mağdur olan halk kitlesidir. Sonrasında ise gösteriler hükümet karşıtı protestolara dönüştü. Özellikle olayların başladığı Meşhed’deki cuma namazında imam Elanur Hüda hükümeti sert bir dille eleştirdiği vaazında “Bu hükümet size pahalılık verdi. Sosyal politikası yok. Görünür gelecekte durumu iyileştireceğine dair bir işaret görünmüyor.” diyerek cemaati sokaklara dökmesi hatta atılan sloganlarda “pahalılık, yöneticilerin yolsuzluğu, İran halkının refahına harcanması gereken devlet kaynaklarının Irak, Suriye, Yemen, Lübnan gibi başka ülkelerde silahlandırılmış İranlı milis güçlerine savrulduğunun...” dile getirilmesi hareketin hedefinin Cumhurbaşkanı Ruhani’nin yönetimi olduğu açıktır. Ancak gösteriler daha sonra eş zamanlı ülkenin 10 civarında vilayetine yayıldı. Ülkedeki gösterilere toplamda binlerce kişi katılsa da protestolar kitlesel hale dönüşmedi. Başkent Tahran’da da gösterilere katılım ABD ve AB kaynaklı haberlerde ifade ettiği gibi olmadı.

Gösteriler kendiliğinden mi ortaya çıktı sorusu önemli. Kuşkusuz bu protestolar birden bire ortaya çıkmadı. Ülke son yıllarda ciddi ekonomik sıkıntı yaşıyordu. Nükleer anlaşmanın imzalanması ve ambargonun kaldırılması ekonomide büyük bir rahatlama beklentisi oluşturmuştu. Ancak ABD Başkanı Trump’ın İran karşıtı bir siyaset izlemesi İran’ın küresel finans ve ticaret ağlarını kullanmasını engelledi. Ayrıca ülkede son yıllarda kooperatif usulü çalışan finans şirketlerinin batması milyonlarca kişi mağdur etmişti. İşte bu gelişmelere dayalı son yıllarda küçük çaplı gösteriler düzenliyor slogan atıyorlardı. Ancak birçok şehirde eş zamanlı eylemler ve şiddet olayları 28 Aralık’ta başladı.

Katılanların büyük çoğunluğu batık Finans yapılarının mağdurları, yoksular, muhalif siyasi gruplardan oluşup, ortak bir siyasi platform ve birlik üyesi değildirler. Farklı amaçlar, slogan ve eylem şekillerine sahip guruplarca organize ediliyorlar. Başta reformist ve ılımlılar olmak üzere halkın çoğunluğu gösterilere katılmıyor. Sadece ABD ve AB’nin terör örgütleri listesinden çıkardığı hatta siyasi ve lojistik destek verdiği “ Halkın Mücahitleri” gibi örgütler protestolara katıldığı anlaşılıyor. Özellikle olaylar diğer şehirlere sıçrarken “rejime karşıt” bir kitle hareketine dönüşüyor.
Atılan sloganlarda “tehlikeli” sapmalar da var. Özellikle “Fars” milliyetçiliği ekseninde söylemler ciddi tehlike oluşturmaktadır. Bununla beraber, İran’da yönetimi ve rejimi devirebilecek organize silahlı güçte bulunmuyor. Halkın mücahitleri” Irak’a kaydırılmış olup, sayıları çelişkili olmakla beraber yıllardır silahlı mücadele yapmıyorlar. Erbil, Süleymaniye ve Kandil’de 5 kampları var. PKK’nın İran kolu PJAK “İran Kürtleri üzerinde ciddi ağırlıkları olduğu” söylenebilir. ABD, İsrail ve Suudi Arabistan gibi dış güçlerin silah ve finansal destek verdiği söylenebilir. Nitekim PJAK, Meşhed’de başlayan sokak hareketlerini desteklediğini açıklayan ilk örgüt oldu. Hatta Kirmanşah eyaletinde yani yakın zamanda vuku bulan deprem bölgesinde sloganların hükümetten ziyade rejime dönük olması da rastlantı değildir. Olaylar sadece sivillerin gösterilerinden oluşmuyor. Eylemciler arasında yer alan bazı silahlı gruplar yer yer güvenlik güçleri ile çatışmaya girerek askeri üst, polis merkezi ve kamu binalarını ele geçirmeye çalışıyorlar. Bazı eylemciler kamu binalarını yakıyor, Banka ve toplu taşıma araçlarına zarar verdiler. Gösterilerin 6. gününde 29 ölü 450’den fazla kişi gözaltına alındı.

Gösterilerde siyasi ve ekonomik talepler net şekilde tanımlanmış değil, ancak ağırlıklı olarak hükümet ve cumhurbaşkanı Ruhani protesto ediliyor. Ayrıca kimi yerlerde rejim, devrim, dini lider Hamaney hedef anlıyor. Hükümete yönelik sloganlar Kamu kaynaklarının yaşam şartlarının iyileşmesi için değil Suriye, Yemen ve Iraktaki çatışmalara aktarılması, rüşvet ve sosyal adaletin sağlanması vb.

Gelişmeler karşısında Cumhurbaşkanı Ruhani, ekonomik krizi çözme sözü verdi. Ayrıca o, Halkın İran hükümetini protesto etmek ve eleştirmekte özgür olduğunu ancak toplumda huzursuzluk yaratan kamu düzenini bozan ve kamu mallarına zarar verenlere tolerans gösterilmeyeceği açıklandı.

Protestoların zamanlaması dikkat çekicidir. Protestolar ABD, İsrail, Suuudi Arabistan ve BAE’nin İran’a karşı işbirliğini yoğunlaştırdığı bir döneme denk geliyor. Yakın dönemde İran bölgede Suriye iç savaşının sona ermesinde, Katar krizi ve Kudüs meselesinde çatışmacı dil değil uzlaşmacı bir politika izledi. Marjinalleşme yerine normalleşme yolunu tercih etti. Nüfuz ve etkinlini güçlendirdi. Bu durum ABD ve İsrail politikasıyla örtüşmedi. ABD ve İsrail yakın siyaset izleyen Suudi Arabistan ve BAE İran’a karşı pozisyon aldı. Haziran 2017’de yeni İran stratejisi kapsamında Trump CIA’ın İran departmanına Müslüman olarak bilinen “Ayetullah Mike” olarak da intelijans dünyasında ün yapmış olan Michael D’Andrea’yı atadı. Bugün ülkede gerçekleşen protestolarda ve şiddet olaylarında bu istihbarat başkanının önemli rolü olduğunu Serdar Turgut köşesinde birkaç defa yazdı.

Dolayısı ile gelişmeler ve meydanlarda atılan sloganlar ve sosyal medyada paylaşımlar, Türkiye’deki Gezi hadisesi gibi İran’daki bu yakın gelişmelerde ABD ve onun yeni Ortadoğu projesinde yer alan ülkelerin müşterek gerçekleştirmeye çalıştıkları İran’ı içerden çökertme hamlesinin ilk adımlarıdır. Nitekim ABD Başkanı Trump, Twitter üzerinden İran’da rejim değişikliği çağrısı yaptı. İsrail Başbakanı, Netanyahu, “ İranlılar rejimi devirmeyi başarır ise İsrail ve İran arasında dostane ilişki kurulur.” Hasan Ruhani “hükümet karşıtı protestolarda Suudi Arabistan’ın etkisinin olduğu vurguladı. İran Ulusal Güvenlik Yüksek konseyi Sekreteri Ali Şamhani ise “ İran’daki durumla ilgili etiketler ve mesajlar ABD, İngiltere ve Suudi Arabistan’dan geliyor” ifadesini kullandı. Ayrıca Suudi Arabistan ve BAE’de olayların patlamasından sonra bir bayram havasının esmesi de anlamlı olsa gerekir.

İran bunun üstesinden nasıl gelir? Öncelikle Ruhani’nin itidalli çıkışı son derece önemlidir. İran derin devlet aklının burada yürürlüğe girdiği anlaşılıyor. 2009 hareketlenmesini bastırdığı “Besiç”lere, Besiç bir “paramiliter” yani yarı sivil örgüt sokağa hakim olması için emir verildi.
Devrim Muhafızları ölümlerden, yaralamalardan sorumlu tutulmamaları için yedek güç olarak bekletilir.