İran Kuzey Irak Yönetimi referanduma neden karşı?

Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Irak’tan ayrılmayı öngören bağımsızlık referandumuna 25 Eylül’de gitme kararı aldı. Bu süreç içerisinde IKYB başkanı Mesut Barzani gerek Kuzey Irak’taki aktörlerle gerekse küresel ve bölgesel aktörlerle bir takım temaslar içine girerek bağımsız Kürdistan için ikna çabalarına girişti. Fakat Kuzey Irak Kürt Bölgesinde partiler içerisinde de tam anlamı ile herhangi bir anlaşma sağlanabilmiş değil. Bugün Kuzey Irak’taki Kürt partilerinin bağımsızlığa karşı olmadıkları fakat referandumun ne zaman yapılacağına dair görüş ayrılıklarına düştüğü görülmektedir. Bu bağlamda Barzani iç ve dış parametrelerin kendi lehinde olduğunu düşünerek bir oldu bittiyle bu süreçten çıkmayı planlıyor. Ancak bu fırsatçı yaklaşım kendisinin sonunu getireceğe benziyor.

Erbil yönetimine komşu ülkeler İran, Türkiye, Suriye ve Irak merkezi hükümetinden tepkiler gelirken çoğu ülke sessizliğini koruyor. Bağımsızlık referandumuna karşı ülkelerin tutumu şöyle özetlenebilinir. Referandum yapılmasına karşı çıkanlar. Referandum tarihinin ertelenmesini isteyenler ve destekleyenler.

Referanduma karşı çıkanlar, İngiltere, AB ve Almanya’dır. Bunlardan İngiltere Bağdat’ın desteği olmayan referanduma karşı olduklarını açıkladı. Özellikle dış işleri sözcüsü resmi olarak “ Birleşik istikrarlı ve demokratik bir Irak’ı destekliyoruz diyerek görüşünü açık şekilde dile getirdi. Ayrıca AB Avrupa Birliği “ Irak’ın bütünlüğünden yana olduğunu” belirtti. Diğer yandan Almanya birinci ağızdan referandumu endişe verici olarak adlandırıp birleşik demokratik Irak vurgusu yaptı. Her ne kadar bu ülkeler ve yapılar tarihsel ve jeopolitik nedenlere bağlı olarak karşı gibi dursalar da ülkelerindeki Kürt lobilerinin etkin olmasına bağlı olarak her zaman farklı bir siyasi çizgiye geçebilme durumları söz konusudur. Hem Irak merkezi yönetiminin ve komşu ülkelerin bunlara dönük ciddi strateji geliştirmeleri gerekmektedir.

Bağımsızlık referandumu ile ilgili diğer ülkelerin yapılan açıklamalardan öyle anlaşılıyor ki en ortada olan ülke Rusya olup, komşu ülkeler İran, Türkiye ve Suriye ile gelişen ilişkiler bağlamında temkinli ancak referanduma karşıda değildir. ABD ise referandumun amanlamasının uygun olmadığı görüşünde bir taraftan da dış ilişkiler sözcüsü “ birleşik istikrarlı ve demokratik bir Irak’ı destekliyoruz” değerlendirmesi göz önüne alındığı zaman kafaların karışık olduğu anlaşılıyor. Bunda PYD ve ABD deki Kürt lobileri belirleyicidir.

Fransa sessiz kalarak sükut ikrardandır sözünü teyit ederken açıktan İsrail bağımsızlık konusunda Erbil yönetimine destek verdi.

Bu süreçte içerisinde gözden kaçmayacak en önemli mesele istikrarın olmadığı Ortadoğu coğrafyasında bağımsız Kürdistan’a Türkiye ve İran’ın nasıl bir tepki vereceğidir. Bu bağlamda başından beri İran en üst perdeden Irak’ın toprak bütünlüğünden yana olduklarını bu suretle IKYB’nin bağımsızlığına karşı olduklarını söylemiştir. Tarihsel süreç incelendiğinde İran, Irak Kürtleri ile her zaman iyi ilişkiler içinde olmuştur. Hatta Saddam’a karşı Kürtlere tam destek vermiştir. Fakat Irak’ın İran’a karşı bir tehdit oluşturmayacağı göz önünde tutulduğunda bu süreçten sonra Kürtleri desteklemesinin anlamı kalmamıştır.

Bağımsız Kürdistan’ın kurulması İran’dan ziyade daha çok ABD ve İsrail’in işine yarayacaktır. Bu süreçte yeni kurulan Kürdistan üzerinden İsrail gerekli enerji akışını sağlayacak ticari ilişkilerini geliştirecektir. Ayrıca ABD’nin İran’ı çevrelemesi konusunda yeni hat bağımsız Kürdistan’dan açılacaktır. Bununla birlikte İsrail’e karşı koz olarak kullanılan Hizbullah’ın neredeyse anlamı kalmayacaktır. Çünkü İran’ın Hizbullah üzerinden yapacağı tehdidi bu sefer İsrail bağımsız Kürdistan üzerinden gerçekleştirecektir. Bununla birlikte yeni kurulacak olan Kürdistan’da İsrail ve ABD yeni askeri üsler kurarak İran’ı tehdit edecektir. Aynı zamanda İran’da pasif durumda bulunan PJAK aktifleştirerek İran içinde daha etki olacaktır. Bu suretle Tahran olaylarından sonra prestiji sarsılan ve ABD tarafından çevrelenen İran, bu sefer de terör olayları ile iç güvenliği ve sınır güvenliği bağlamında tehlikeye girecektir. Böylece çevrelenen İran, istikarsızlaştırılabilir. Bu yüzden mevcut bağımsızlık olayının bölgede domino etkisi yaratacağını düşünen İran bu duruma karşı çıkmaktadır.

Bu arada ABD tarafının ve İsrail tarafının referandum sürecini desteklemesi İran cephesine rahatsızlık vermektedir. ABD başkanı Trump’ın eski danışmanlarından birisinin referandumdan çıkacak kararı destekleyeceğini söylemesi İsrail Savunma Bakanı Lieberman’ın bağımsız Kürdistan’ı ilk tanıyacak ülkenin İsrail olacağını ifade etmesi, Tahran yönetimini düşündürmektedir.

Bu süreçte Tahran’ın bu duruma karşı bir dizi önlemler alması gerekmektedir. Bu suretle Tahran, Kuzey Irak’taki Kürt partileri arasında yaşanan ihtilafları su yüzüne çıkarmaktadır. Özellikle Kuzey Irak’ta bağlantılı bulunduğu Goran Partisi üzerinden referandumu boykot ederek olumsuz propaganda yapmaktadır. Ayrıca Tahran yönetimi Goran üzerinden Irak merkezi yönetimine verilecek destekle artırılmalıdır. Tahran IKBY’ye siyasi baskının ardından askeri baskı da uygulamayı bir seçenek olarak görmektedir. Bu suretle devreye Haşdi Şabi birliklerini sokarak Peşmerge’ye karşı askeri bir kart sürmektedir. Zaten Kerkük sınırında var olan birlikler uzun süredir (Kürt kaynaklarına göre) Kürt bölgesinde birçok saldırı gerçekleştirdiği ve olumsuz propagandalar yaptığı haberleri gelmektedir.Bununla birlikte Tahran yönetimi halk üzerinde etkin propaganda faaliyeti yürütmektedir. Özellikle bölgedeki Şiileri devreye sokarak halk arasında bir takım olumsuz propagandalar yürütmektedir.

Öte yandan bölgedeki Kürt Devleti diğer bölgesel bir güç olan ve bünyesinde çok sayıda Kürt’ü barındıran Türkiye içinde büyük bir tehdit unsurudur. Bölgede kurulacak olan Kürdistan’ın PKK açısından bir üs, sığınacak bir liman olması aşikardır. Bu bağlamda Türkiye ve İran’ın ortak eylem planları hazırlaması ve ortak hareket etmesi şarttır. Özellikle Merkezi yönetime daha çok destek verip uluslararası baskıyı artırmaları gerekmektedir. Özellikle Merkezi yönetimin İbadiye yetki verip askeri ve siyasi adımları atması önemlidir. Kerkük Valisinin görevden alınması bunun işaretlerini vermektedir.