Geçen senenin başında da benzeri bir yazı yazmıştım. Konu Trafik idi ve malûmâlileri trafik kazalarının da birinci sebebi insana, hattâ kendimize bile kıymet vermeyişimiz...Türkiye’nin en büyük rahatsızlığı, en ciddî meselesi nedir bilir misiniz?

Geçen senenin başında da benzeri bir yazı yazmıştım. Konu Trafik idi ve malûmalileri trafik kazalarının da birinci sebebi insana, hatta kendimize bile kıymet vermeyişimiz...

Türkiye'nin en büyük rahatsızlığı, en ciddî meselesi nedir bilir misiniz?

İnsan hayatının değeridir... Allah insanı aziz kılmış, kendi canını almak bile dinimizde en büyük günahlardan, gel gör ki, biz insana değer vermek hususunda sınıfta kalmış bir millet olup çıktık...

İnsan verdiğimiz değeri anlamak için hergün defalarca şahidi olduğumuz gergin toplum yapısına bakmak yeterli. İnsanlar hemen her sebeple bir birine giriyor, yaralama, taciz, kavga ve hatta cinayet haberleri ile sarsılıyoruz… Bu toplumda artık insanın hiçbir değeri yok!..

Esenyurt'ta bir minibüs (dolmuş) şoförü, agresif tavırları ve tehlikeli araç kullandığı için kendisini uyaran iki bayanı, durakta inmelerinden sonra bunlardan birinin 'çok la'net bir minübüsçüsünüz..' demesi üzerine inip arkalarından yetişiyor ve milletin içinde tekme tokat dövüyor..

Herif daha önce de yolda bir çok şoförle hırlaşmış, kavgaya yeltenmiş, belli ki histerik biri... Zaten tam 15 vakıadan sabıka kaydı varmış...

Bu dayak hadisesinde kim ne kadar haklı, kim ne kadar suçlu elbette tam olarak bilmiyorum. Hadise henüz yeni ve sanırım yargıda. Gerçi adamı adlî kontrol şartıyla serbest bırakmışlar...

Kadınların da dolmuş şoförü dövdüğü hadiseler oldu bu ülkede. Yani kimin kime gücü yeterse. Hatta bazı şirret karılar, bayan Âile Bakanı hanımefendinin çıkarttırdığı bazı kanunlar sayesinde kocalarına da diğer erkeklere de posta atabiliyorlar.

Şu başörtülü kızlara yumruk atan şirret karıyı hatırlarsınız. Mani olmak isteyen boylu poslu bir gence de girişti sonra… Öyle ki genç adam elindeki cep telefonunu karıya atarak elinden zor kurtuldu...

* * *

Ümraniye'de yaşıyorum. Evimiz bir dörtyol ağzında. Ve bu dörtyola bin defa uyarmama, hatta olan kazaların fotoğraflarını göndermeme rağmen bir trafik ışığını bırakın teneke trafik ikaz levhası bile konulmadı. Hemen her gün ya kaza oluyor olmadığı günlerde de şoförlerin bir birine küfürleri, kavgaları eksik olmuyor...

10 sene oluyor.. Elazığ'da 'uyursan ölürsün' diyerek pimini çektiği el bombasını çocuğun eline verip dört (4) askerin ölümüne sebep olan hıyarağası komutan müsveddesi teğmenin akıbeti ne oldu bilen var mı?

Bendeniz şu Montrö anlaşmasını lağv edecek ve Türkiye için maddî büyük kazanç getirecek denilerek, sayın Erdoğan'ın başlatmak istediği Çılgın Projeye anlamadan dinlemeden muhalefek edenlerden değilim.

Lakin Türkiye her işten evvel, insana değer vermek konusunda projeler üretmelidir. İnsanın değeri yoksa, hergün gerilim altında sokağa çıkıyor; 'bugün hangi bela ile karşılaşırım, bana kim haksızlık eder, kim onurumla oynar, kim paramı gasbeder?' korkularını taşıyorsak... sevmişim sizin 'Çılgın Proje'nizi…

Söylemekten, yazmaktan bıktık ama tekrarlayacağım: Yapılacak iş, hiç akıldan çıkarmamak gereken en mühim şey, insana değer vermek...

'İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın' sözü bize mi aitti, yoksa Alman yahut Fransız atasözü falan mıydı?

Uğradığımız maddi manevi kayıpları hesap edebilseydik; başka şey yapmadan bugünkü seviyemizin fersah fersah üzerine çıkmış olurduk...

Nice dahilerimizi, yetenekli vatan evlatlarını, hayatlarının en verimli çağında ya bir sapık adamın saldırısı ile, ya komutanlarının insan hayatına değer vermemesi sebebiyle ya bir trafik kazası ile yitiriyoruz.

Ricàl-i devlet, bu fevkalade ehemmiyetli konuyu, ciddîyetle ele alıp, insana değer vermek birinci gündem yapılmalıdır...