Direnmek, her ne kadar müspet bir anlam ihtiva ediyor gibi görünse de veya insan hep olumlu anlamlar yüklemiş olsalar da, direncin sahaya sürüldüğü zaman,  mekân ve konuya göre de değer değişimi göstermektedir.

Direnmek, her ne kadar müspet bir anlam ihtiva ediyor gibi görünse de veya insan hep olumlu anlamlar yüklemiş olsalar da, direncin sahaya sürüldüğü zaman, mekan ve konuya göre de değer değişimi göstermektedir.

Oysa insan, bütün direnç gösterdiği kutsalları, değerleri, kırmızı çizgilerinin zaman içerisinde değiştiğine tanık olmasına rağmen hala bir direnç içindedir. Dün, A noktasında ki düşüncesinin mutlak doğruluk içerdiğine olan inancı dolayısıyla müthiş direnç gösteren insan, geçen zaman içerisinde A noktasından Z noktasına dönüşüm göstermiş olmasına rağmen; bu denli büyük savrulmanın nedenleri ve niçinleri üzerinde durmak ve gelinen noktanın nihai nokta mı olduğuna bakmaksızın başlar bu kez gelinen noktanın direncine.

İnsan, garip ve anlamsız bir döngü içerisinde olmasına ve bu döngünün alabildiğince verimsiz olmasına, verimlilik adına önemli bir engel olmasına rağmen ciddi bir direnç içindedir. Hepimiz hayatlarımızı şöyle bir göz önüne getirip düşünmeye, sorgulamaya başladığımız, karakterimizin oluşmaya başladığı zaman diliminden mevcut yaşımıza gelinceye kadar gösterdiğimiz değişimi bir çetele ile göstermeye kalkacak olursak eğer, mevcut sapmanın büyüklüğü karşısında hayretlere düşeceğinize dair sizleri temin edebilirim.

Son derece dinamik olan hayat karşısında bu denli statik, donuk ve anlamsız bir direnç içerisinde olmak ve böylesi bir uğraş içerisine girerken böylesi verimsiz bir uğraşa da pozitif değerler yüklemek ayrıca ele alınması gereken ironik bir durumdur.

Kaldı ki bu denli baş döndürücü değişim, dönüşüm ve gelişime karşın gösterilecek bir direnç, sahip olunan enerjinin boş ve gereksiz tüketiminden başkaca bir anlam da ihtiva etmeyecektir. Zira bütün olanlara ve sizin göstermiş olduğunuz dirence rağmen değişim ve doğum gerçekleşmiş ve siz bu değişimden yana haylice geride kalmışsınız demektir.

Tüm bu direncin sebepleri arasında, kutsal kabul edilenlerin dejenere olacağı inancı, doğru bilinenlerin yanlışlığını kabullenememe, değişime karşın kişinin kendisini güvende hissetmeme düşüncesi gibi birçok etken mevcuttur. Lakin sebep ve gerekçeler ne olursa olsun değişim gerçekleşmeye gerçekleşir de, zamanında ve zeminin de yerini almak ya da alamamak meselesi can yakıcı şekilde kendisini dikte ettirecektir.

Elbette ki değişim zordur. Yıllara ve belki töresel olarak yüzyıllara dayalı bir geçmişi bulunan kutsallarımızın, doğrularımızın ve değerlerimizin değişim gösteriyor olmasına rıza göstermemek ve direnç içerisinde olmak başka taraftan bir ibadet mahiyeti bile gösterebilmektedir. Mahiyet bu ve böyle olunca direnç, direnç olmanın da çok daha ötesinde bir yerde kendisini konumlandırmaya başlamaktadır. Oysa kapalı bir bilinç, kapalı bir şuur, insanın kendisine yapabileceği en büyük kötülük ve esaslı bir ihanettir.

Bütün bu şiddetli direnç, aynı zaman da değişimin kendisine yüklenilen anlam ile de derin bir ilişki içerisindedir. Yani değişime karşı direncin dozunu kişisel olarak değişime yüklediğimiz etkinin boyutuyla birlikte, değişim talebi gösteren nesnenin bizde ki izdüşümü belirlemektedir.

Her değişim ve dönüşümün akıbetinin mutlak olumsuz olacağına ve kendimizi de böyle koşulladığımız sürece direnç daha bir artmakta ve artarken de kendisini daha bir anlamlı yerde konumlandırmaktadır. Oysa bu algımızı biraz yumuşatabilsek, her değişim ve dönüşümden felaket çıkarımlar yapmamızın anlamsızlığını kanıksayabilsek, işte o zaman önümüzde ki anlamsız ve gereksiz sütrelerden kurtulacak, daha doğru ve yumuşak geçişler yapmaktan yana gönüllülük esası sergileyebileceğiz

Skolastik düşünce ve inanışı salt Hristiyan dünyanın bir inancı ve ezberi gibi küllendiğimiz günden beridir suçluyu bulmuş olmanın rahatlığı ile iflah olmaz bir Katolik olduğumuzu da hep göz ardı etmişizdir.

Bu coğrafya ve bu medeniyetin müntesibi olan herkesin ivedilikle iki şeyi masaya yatırtmasının zamanı haylidir geçmektedir.

1: Ne kadar Katolik izler ve emareler taşıyoruz

2: Bu coğrafyanın kendi içerisinden çıkardığı ve onlara da büyük anlamlar yüklediği ORYANTALİSTLER VE ÖĞRETİLERİ…