Genel başkanların birbirlerini ithamlarını ibretle izliyordum ki bir arkadaşımın sosyal medya paylaşımı çekti ilgimi. Siyaset cinliğinin doruğundan bir ismin özeleştirisiydi bu: Hüsamettin Cindoruk diyordu ki biz İnönü’ye asker kaçağı diyorduk, inanılıyordu...

Genel başkanların birbirlerini ithamlarını ibretle izliyordum ki bir arkadaşımın sosyal medya paylaşımı çekti ilgimi. Siyaset cinliğinin doruğundan bir ismin özeleştirisiydi bu: Hüsamettin Cindoruk diyordu ki biz İnönü'ye asker kaçağı diyorduk, inanılıyordu. Bir insan düşünün hem paşa, hem Garp Cephesi Komutanı hem asker kaçağı olabiliyor. Türk milletinin en büyük derdi bu cehalettir. Şu cevabı yazdım arkadaşıma:

Çok partili hayatla başlayan bu tür siyasî aldatmaları halk yemiyor artık. Çünkü STK'ları var. Genel merkezleri belli siyasî güdümlere girse de il ve ilçelerdeki odalar, dernekler, sendikalar…etkin. Pırıl pırıl aydınlatıyor kafaları. Yörelerinin dertleri meslek meslek oralarda birikiyor, çözümleri de oralarda tartışılıp şekilleniyor. Tacirler ticaret odasına; esnaflar, şoförler kendi odalarına, memurlar da sendikalarına yanmıyor mu dertlerini? Kendi yöremde 25.dönem milletvekili aday adaylığımda oy için ziyaretlerine gidince çok açık ve net sözlerle öğrettiler bu gerçeği bana. Dediler ki biz nutuk dinlemekten bıktık, dertler de çözümleri de bizde birikiyor, bizi dinleyecek misin? Evet dedim alınca dersimi. Nasip olmadı seçilmek ama sözümü bu köşeden yerine getirmeye çalışıyorum.

31 Mart İstanbul seçimi yenilenme sürecine girilince oy derdiyle sessiz halk çoğunluğunun insafını fitneleyici zorlama gündemler fayda etti mi? STK'lar ve muhtarlardan kanaat önderi gördüklerimin nabzını tutmuştum o süreçte. İller otobüs kaldırıyor Binali Bey'e oy diye ama onların çoğu gidecek Ekrem'e, halkın insafı böyle demişlerdi ya aklım yatmasa da sözümün gereğini yerine getirip uyarı yazdım, sonuç belli olunca alınası dersi de. Aşkım dediği İstanbul'dan doğan millet adamlığı nasıl bir akılla yön aldıysa kara bulutlar çekti sürme gibi gözüne. Cindoruk gibi siyasî dinazorların anlayışıyla yürüdü de aldı halk insafının kestiği hesap pusulasını eline. İnönü'ye verilen geçim derdi dersinin benzeriydi bu ve büyük kentleri dalga dalga sarıp sarmalamıştı.

Dinazorlaşmadan halkın STK'lara yansıyan birikimi görülebilir mi? Çekişmelere bakılırsa ne iktidar ne muhalefet halk insafını fitneleme düellesundan vaz geçemiyor. Reis eski yol arkadaşlarınca da vuruluyor, insafsızca! Sanki yapılan hiçbir iyi şey yok. Tek silahları fitne! İbretlik sahneler iziliyoruz. Şimdi çok Atatürkçü, eski Maocu Doğu Perinçek de bugünlerde devleti ben yönetiyorum diyormuş da tek Ak Parti yöneticisinin sesi çıkmıyormuş. Eski Başbakan Davutoğlu aynen böyle dedi Halk Tv.de. İktidar partisi niye muhatap alsın ki onu? Gerçi hangi güç odağı göz önüne sürdüyse bu sıra tv. tartışma programlarına çok konuk olmaya başladı ama oyu yüzde bir bile değil. Bir zamanlar dağa çıkıp Apo'ya karanfil sunuşu izlenmedi mi? Maoculuktan da İP'ten de kopup bir aldatmacayla adını vatan koyduğunu, şimdi de Ak Parti yanlısı görünmeye çalıştığı düşünülemez mi yani? İnsafa fitne işler mi?

Halk hakemliği sessiz yürütür. Lafları, icraatları, günahları-sevapları sürekli takip eder ama insafla! Şaşmaz asla. Filozof olan da nefsine yenilir hata yapar, günah işler. Hakem çoğunluğuna dayalı demokrasi bu yüzden önemli. Bu köşe de fikirleri hakem çoğunluğu nabzından alır hep. Davutoğlu, beklenmedik şekilde lider tayin edildiği gibi aynı yolla da düşürüldü. İki hali de demokrasi dışıydı. İnsafa sığmadı. Lakin sustu. Liderlik gücü olsaydı susmazdı. Demir tavında dövülür. Kimse beni liderimle çatıştıramaz de çek git, haksızlığa hiçbir tepki koyma, yat pusuya sonra da onun zaafa düştüğünü düşündüğün bir zamanda çık ortaya eski partini Perinçek emrine girmek gibi saçma bir fitneyle suçla. El insaf diyor halk! Hoca olabilirsin, stratejik derinlik gibi kitaplar yazmış da olabilirsin; kürsülerde ahkam kesmek değil ki liderlik, senden ders istemiyor ki halk, hakem çoğunluğun iradesini temsil etmeni istiyor. O iradeye ihaneti de işlenen günahı da sevabı da tartıyor, sonra da karar veriyor.

Yüz yıllık bir demokrasi sürecinde aldatmalar çok oldu, kutuplaşma ve husumet girdi siyasî hayatımıza. Ancak idamlı darbeler, fitne fikirlerle ideolojik çatışmalar yaşamış millet iyice tecrübe kazandı. Bugün siyasî cinayet 60 darbesinin 60, 25'lik Denizlerin idamının 48, onların yasının şiddete-teröre bulaştırılması ardından 74 Ecevit affı sayesinde hızla sürüklendiğimiz iç savaş ortamı bahanesiyle organize 12 Eylül darbesinin de 40, o darbenin sol ideolojiyle beslenen ve bugünlere kadar gelip ne gariptir ki kapitalist-emperyalist ABD desteğini alan ve sınır ötesi harekatlar yapmak zorunda kaldığımız ayrılıkçı terörün 36.yıl dönümü. Gırtlağına dek dolu millet, fitne fesat istemiyor artık, insaf diyor insaf! 2001 öncesinde lider zaafiyetlerinin nelere mal olduğunu gördü de insaf diyor.

Liderler felaketleri göğüsleyebilir de destan yazabilirlerse kolay terk edilmezler. Daha önce yazdım, ortada 5 Reis Destanı var. Duam, dileğim bir önceki yazımda vurguladığım 6.Hak (yatırım ve atılımlara ek halkı da kalkındırma) Destanı da yazar da millet adamlığı unvanını korur halk insafında. Gözünün çevre kara bulutlarıyla kapatılmasına izin vermez. Muhalefet onun liderlik emeğini takdirle insafa, yapıcılığa yönelmeli artık. Yatırımları, teknolojik atılımları fitneyle sıvamak halk insafına aykırı, kusuru değil daha iyiyi göstermeli. Parti kuran eski yol arkadaşları da keskin muhaliflerin şimdi niye onun çevresinde olduğunu iyi düşünmeli. Halk adına görüş ayrılığını vurgulama dışında husumetçi yıkıcı eleştiriler yapmamalı. Özellikle ekonomi eski kurmayı Babacan, ekonomi bilirkişisi kimliğiyle inandırıcı açıklamalar yapabilir, halk buna insafla bakar. Ama dış ağız dedirtebilecek güven problemi, Özal kazanımlarına aykırı dünyaya kapanmak gibi eleştirileri yanlış. İnsafa fitne tutmaz! Halk diyor.