Elazığ’ın Ramazan ayında vazgeçilmezlerinden biri de badem şekeridir. Yolda karşılaşan iki arkadaştan biri ötekine “gel hele Gagko, sana şuradan iftariye alayım” , der ve onu badem şekeri satan bir çerezciye sürükler.

Elazığ'ın Ramazan ayında vazgeçilmezlerinden biri de badem şekeridir. Yolda karşılaşan iki arkadaştan biri ötekine 'gel hele Gagko, sana şuradan iftariye alayım' , der ve onu badem şekeri satan bir çerezciye sürükler. Ramazan geldi mi çoğu çerezciler dükkanlarının önüne bir kazan yerleştirir, hemen oracıkta badem şekeri üretimine başlarlar. Badem şekeri üretimi için öncelikle iri boyutlu bademler seçilir. Şeker pancarından üretilen toz şeker eritilerek şerbet haline getirilir. Bademler, kısık ateşli dönen özel yapımlı kazanlara konularak kavrulur. Hazırlanan şeker şerbeti de birkaç dakika arayla bademlerin üzerine belirli miktarda dökülür ve bir kepçe vasıtası ile sürekli karıştırılır. Bu işlem yaklaşık bir saat devam eder. Bademler, şekeri emip de kabukları pembeleşince işleme son verilir. Badem şekerinin yeni kavrulmuşunun yumuşaklığı, ağızda hemen erimesi, badem ve şekerin birleşiminden doğan aromanın verdiği lezzet bir başka olur. Badem şekerinin asıl kıymetli olanı ince kabuklusudur. Bademi saran şeker tabakası ne kadar inceyse damakta bıraktığı tat da o derece farklıdır.

Geçen Ramazanda badem şekerinin kilosu 30 liraydı. Bu yıl el yakan, cüzdan eriten zamlarla kilosu 70 liraya çıktı. Kısaca yüzde yüzün üzerinde zamladı. Her ne kadar başkanları ışık hızıyla değişen TUİK'in yıllık enflasyon rakamları %61'igösteriyorsa da piyasalardaki gerçek rakamlarla muhatap olan vatandaşlar, neyin ne kadar zamlandığını bizzat görüyor ve yaşıyorlar. Her neyse biz dönelim yine badem şekerine. Hani badem şekerinin yüzde yüzün üzerinde zamlanmasını sinemize çektik. Eyvallah, dedik, yutkunduk. Bir milletvekilimizin; "Normal şartlarda ayda iki kilo et yiyorsak yarım kilo yeriz. Domatesi iki kilo yerine iki tane alırız.' dediği gibi biz de artık ince kabuk badem şekerini öyle yarım kilo veya iki yüz elli gram değil de nefsimizi öldürmek için elli, yüz bilemediniz iki yüz gram alır olduk.

Geçen torunum gelmişti ona badem şekeri alayım, dedim. Torunumla birlikte yürüdük Gazi Caddesi boyunca. Badem şekeri yapan bir çerezciden 20 liraya 250 gram badem şekeri aldık. Haydi, gelmişken kapalı çarşıya da uğrayalım bir de nohut ekmeği alalım, dedik. Kapalı çarşıda baktım kurulu bir kazanda yine badem şekeri yapıyorlar… Sordum, kaç lira? Kilosu doksan lira, dedi. Az ileride bir başkasına sordum yine doksan lira cevabını aldım.

İkinci gün şehirde küçük bir araştırma yaptım. İnce kabuk badem şekerinin kilosunun yetmiş lira ila doksan lira arasında değiştiğini gördüm. Unvanlı işletmeler, 70 liraya satıyorlar ince kabukluyu; ne vurursam kar düşünceli küçük çerezciler de seksen, doksan ne tuttururlarsa… Hani demem o ki yetmiş liraya satan da kar ediyor, doksan liraya satan da… Denetim olmayınca kim, neyi kaça tutturursa… Neymiş efendim! Serbest piyasa… Yahu, adamlarda ahlak yok, vicdan yok, izan yok, insaf yok; biz de kalkmış serbest piyasa diyoruz.

Kime söylüyoruz. Milli iradenin temsil edildiği yer olan TBMM'den denetimi kaldıran, Sayıştay gibi devletin saygın bir denetim kurumunu devre dışı bırakan bu ucube hükümet sistemi yetkililerine. Bu ucube sistemden fiyat denetimi beklemenin saksıda domates yetiştirmek gibi bir şey olduğunu elbette biz de biliyoruz.

Kaldı ki hayatı çekilmez hale getiren, her konuda olduğu gibi ekonomi konusunda da uyguladığı hatalı politikalarla vatandaşını ezen, yoksullaştıran hükümet, sanki bütün bu olanlardan sorumlu değilmiş gibi hala havanda su dövüyor. İki yılda üç defa değiştirilen Hazine ve Maliye Bakanının sonuncusu Nurettin Nebati, 'ekonominin düzelmesini istiyorsanız benim gözlerime bakın', diyor, iktidar partisinin grup Başkan vekili Mahir Ünal, 'zamları devlet yapmıyor' diyor ve adeta aklımızla alay ediyorlar.

Sonuç olarak hırsızlığın sıradanlaştığı, vurgunun, soygunun, talanın, çökmenin ve çökertmenin vaka-i hayriyeden(!) sayıldığı bu zaman diliminde kalkmış ince kabuklu badem şekeri satıcılarının vicdan terazilerini dengelemelerini bekliyoruz. Hani onlardan böylesi ahlaki bir erdemi beklemek için onlara ya Müslümanlığın öyle namazla, oruçla, haçla, sınırlı olmadığı öğretilecek ya da sıkı bir denetimle hizaya getirtilecek. Peki, Bunu kim yapacak? Baştan kokan balık mı?