Avrupa’nın yayılmacı ve sömürgeci büyük emperyalist devletleri arasında, Osmanlı Devleti’nin paylaşılarak tarihten silinmesi uğrunda onu çok sayıda paylaşım pazarlıklarına oturulmuş ve paylaşım antlaşmaları yapılmış ...

Avrupa'nın yayılmacı ve sömürgeci büyük emperyalist devletleri arasında, Osmanlı Devleti'nin paylaşılarak tarihten silinmesi uğrunda onu çok sayıda paylaşım pazarlıklarına oturulmuş ve paylaşım antlaşmaları yapılmış ve bunlar 'Türkiye'yi Bölmek İçin Yüz Plan' başlığı adı altında kitaplaştırılmıştır. (T.G. Djuvara – Şekip Emin, Türkiye'yi bölmek için Yüz Plan, Çev. Yakup Üstün, Damla Yayınevi, İstanbul, 1979)

Fransız İmparatoru I. Napolyon'un 2021 yılında ölümünün 200 yıl dönümü münasebetiyle 'büyük anma etkinlikleri' yapılması dünya programlarına alınmıştır. Adı geçen imparatorun, siyasi ve askeri hayatı, bütün milletlerin geleneksel sosyal, siyasal ve coğrafi düzenlerini alt üst etmeye yönelik olmuş ve bu sebepten özellikle Avrupa'nın Büyük Devletleri (İngiltere, İtalya, Avusturya, Prusya, Rusya vb.) onu kendilerinin 'şeytanları' olarak nitelendirmişler, bizim tarihimize ise unvanı, dıştan saldırıları (1798'de Mısır'ı işgali) ve içten azınlıkları kışkırtıp onlara 'milli devletler' kurdurtmak emelleri sebebiyle 'Türkiye'nin kabir kazıcısı imparatorlardan' olarak geçmiştir. Günümüzün anma etkinliklerinde bile, onun 'Avrupa'nın şeytanı' olarak nitelendirilmesi (günümüzün Fransız Cumhurbaşkanı Macron bile bunu vurgulamıştır) kendisini göstermiş, anma etkinliklerine damgasını vurmaya devam eden bu 'kötü hatırası' olmuştur.

I.Napolyon'un , Fransız yayılmacılığı ve sömürgeciliğinden en büyük rakibi, Dünya'nın süper gücü oluşunu 1774 Küçük Kaynarca Antlaşmasından sonra Osmanlı Devletinden devralan İngiltere olmuş, onu Kıta Avrupasında etkisiz hale getirmek ve sömürgelerinden tasfiye ile buralara kendisi yerleşmek için 'birinci hedef' onu gözüne kestirmiş, bu uğurda onu çökertmeye yönelik olarak 'en büyük ve karlı sömürgesi' denilen Hindistan'a 1798'de Osmanlı eyaleti Mısır üzerinden ' Hint Seferi' ne çıkmıştır. İngiltere-Osmanlı –Rusya- Avusturya İttifakı sayesinde Haziran 1799'da Suriye'de sahildeki Akka kalesinde Osmanlı Paşası Cezzar Ahmet Paşa'ya yenildikten sonra önce Mısır'a sonra ülkesine geri dönmüş, ardından da Mısır'daki General Kleber komutasındaki Fransız ordusu Osmanlı ve müttefiklerine yenilince 3 Eylül 1801'de Mısır'ı boşaltılmıştır.

I.Napolyon, Avrupa'ya dönüşünde burada rahat durmamış, bu sefer de nüfuzuna aldığı İtalya üzerinden Avusturya'ya saldırarak, bu devleti Şubat 1801'de yenince, kendisine Rusya yolu açılmıştır. Bu onu, Rusya üzerinden karadan Hindistan'a ulaşmak sevdasına kaptırmıştır. İngiltere, Rusya'nın da sömürgecilikte rakibi olduğu için İ.Napolyon'dan gelen teklife 'evet' demiş, yalnız bunun için Osmanlı İmparatorluğunun Fransa ile arasında paylaşılması şartını ileri sürmüştür. Fransa da buna 'evet' deyince, I.Napolyon ve Rus Çarı I. Aleksandr 1807- 1808'de Tilsit ve Efrut'ta bir araya gelerek paylaşım pazarlıklarına başlamışlardır.

Bu paylaşım pazarlıklarında, Akdeniz'i bir 'Fransız gölü' halini getirmek uğrunda bu denizin hitterlandındaki bütün Osmanlı toprakları Fransa'nın payına ayrılırken, Rusya'nın da emeli Karadeniz'i bir 'Rus gölü' haline getirmek uğrunda onun Osmanlı hitterlandı topraklarından Rusya'ya da büyük bir pay ayrılıyordu.

Sıra, Osmanlı Devletinin yönetim merkezi İstanbul ve hitterlandında bulunan Marmara denizi, İstanbul Çanakkale Boğazının paylaşımı konusuna gelince, iki imparator, büyük stratejik ve jeopolitik önemleri sebebiyle buraların mutlaka kendilerine verilmesi isteklerinde diretince 1807'de Tilsit'de başlayan görüşmeler bir ara kesilmiş, paylaşımı tamlamak için bu görüşmeler 1808'de Efrut'da yeniden başlamıştı.

Heyetler arasındaki bu zirve toplantısında da İstanbul ve Boğazlar pazarlığı yine çok çetin geçti. Çar II.Aleksandr, İstanbul ve Boğazların 'İmparatorluğunun anahtarları' olarak gördüğünü, Bunlardan asla vazgeçmeyeceğini söylemişti. (Puryear Vernon J., Napoleon and the Dardanelle, The University of California, California, 1951, s. 281). I. Napolyon, Çar'ın ısrarlı tavırları karşısında iyice sinirlendi. Bir gün görüşmelerin gizli bir anında özel sekreteri Meneval'dan bir Türkiye haritası istedi. Haritayı Çar'ın önüne açarak, parmağını İstanbul'un üzeri koyduktan sonra ona sertçe şunları söyledi: 'İstanbul, İstanbul asla! O bir dünya imparatorluğudur.' (Puryear, s. 168)

I.Napolyon, gizli görüşmelerde İstanbul'un önemi ile ilgili olarak Çar'a daha başka, şunları söylemişti: 'İstanbul, aynı zamanda Toulon, Korfu (Fransa'nın harp ve ticaret limanı şehirleri) dünya ticaretinin de anahtarlarıdır.' (Puryear, s.326). 'İstanbul'u hiç kimseye bırakmam. Ona hakim olmak dünyaya hakim olmaktır.' (Rene Piton, Karadeniz ve Boğazlar Meselesi, Çev. H. Nuri, İbrahim Hilmi Kitabevi, İstanbul, 1325, s. 19) 'Avrupa'da Türklerin görüntüsüne daha fazla süre tahammül etmek mümkün değildir. Siz onları, Asya içinde bile kovma hürriyetine sahipsiniz. Yalnız ben İstanbul'un bir Avrupalı büyük devletin eline düşmesine asla tahammül edemem.' (G.F. Abbott, Turkey, Greece the Great Powers, Robert Scott Roxburghe House Paternoster Row E.C., London , 1962, s. 65).

I.Napolyon'un, İstanbul'u bir imparatorluğa bedel ve kurulacak bir dünya imparatorluğunun başkenti olacak yegane şehir olarak nitelendirmesi çok önemlidir. Kendisini de zaten, işin nihayetinde başkenti İstanbul olmak üzere, eski Roma İmparatorluğunu yeniden diriltmek emelinde idi. Onun, Türlerin Avrupa'dan ve hatta Asya'dan bile atılabilirler demesi, İstanbul söz konusu olursa, Büyük Devletler onun kime ait olacağı konusunda anlaşamazlarsa, burasının Büyük Devletlerin çıkarlarını dengelemek için mutlaka Türlerin elinde bulunması gerektiğini 'erkenden' vurgulamak anlamına geliyordu. Zaten de 'Zayıf Osmanlı' yı 19. Asrın başlarından 1922'ye kadar yaşatan ve ondan sonra da Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin doğmasına sebep olan İstanbul ve Boğazların stratejik önemi olmuş, bu haliyle bunlar için 'Bunlar, İstanbul ve Boğazların hediyesidir' denilmiş, Osmanlı Sadrazamı Mustafa Reşit Paşa'da yine daha 'erkenden', 'Devlet-i Ȃliye (Osmanlı Devleti) İstanbul'u değil, İstanbul Devlet –i Ȃliye'yi koruyor' demişti.( Süleyman Kani İrtem, Boğazlar Meselesi, Boğazlar Meselesi, Akşam Matbaası, İstanbul, 1936, s. 31)

I.Napolyon da İngilizlerin elinde Saint Helene ardasında sürgün hayatını yaşarken yazdığı hatıralarında Türkiye'yi İstanbul'un yaşattığına dair şunları yazmıştı. 'Türk İmparatorluğunu Rusya ile paylaşabilirdim. Mesele aramızda birkaç defa konuşuldu. İstanbul onu her defasında kurtardı. Bu başkent, büyük gaile (devletler arasında büyük problem), meselenin gerçekten mihenk taşı idi. Bu şehir, bir cevherdir. Öyle bir cevherdir ki, bir imparatorluğa değer. Ona sahip oyan dünyayı idare eder.' (Feridun Cemal Erkin, Türk –Sovyet İlişkileri ve Boğazlar Meselesi, Başnur Matbaası, İstanbul, 1968, s. 24)

Tilsit ve Efrut'taki I.Napolyon – Çar II. Aleksandr arasındaki Osmanlı'yı paylaşım pazarlıkları, Türkiye'nin yalnızca İstanbul ve Boğazlarda yaşatılması esas alınarak Erfurt'ta 12 Ekim 1808'de imzalanmıştı. (Ahmet Cevdet Paşa, Tarih-i Cevdet, Üçdal Neşriyatı, İstanbul, 1983C. V, s. 2284)