Hüccetü’l İslâm İmam Gazâlî hazretlerinin (kaddesallah-u sırrûh), İhyâu Ulûmi'd-Din’ini her okuyuşumda; büyüklerin; başta Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) ve sair Peygamberán (aleyhimüsselâm), Sahabeler (radiyallahü anhum) Tâbiîn ve Tebe-i tâbiîn (rahimehullah) ve evliyâ’yı kiram (k.s) biz kemterlerle farkını bir kez daha idrâk ederim..

Hüccetü’l İslâm İmam Gazâlî hazretlerinin (kaddesallah-u sırrûh), İhyâu Ulûmi'd-Din’ini her okuyuşumda; büyüklerin; başta Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) ve sair Peygamberán (aleyhimüsselâm), Sahabeler (radiyallahü anhum) Tâbiîn ve Tebe-i tâbiîn (rahimehullah) ve evliyâ’yı kiram (k.s) biz kemterlerle farkını bir kez daha idrâk ederim..

İmam Gazâlî, ünlü İhyâ’sının “Temizliğin dereceleri” (s:334) bahsinde dört madde ortaya koyar:

1) Hadesten, hubûstan yáni bedenimizi abdestsizlik ve cenâbetlikten, pislik ve kirden temizlemek... 2) Azaları cürüm ve günahtan temizlemek.. 3) Kalbi kötü huy ve sevilmeyen adi hasletlerden temizlemek.. 4) Sırrını [kalbini] Allah’ın gayrısından temizlemek.

İhyâ, insanı hakikaten ihyâ ediyor... Gafletten kurtarıp ágâh (uyanık) kılıyor, imana hayat verip takvayı arttırıyor. Yani insanı diriltip gerçek İslâma bağlıyor, canlandırıp şenlendiriyor. Elbet hális niyettekileri...

Sizde yoksa mutlaka edinin... Okuduğunuzda kâh ağlayacak, kâh derin derin düşünüp halinize yanacaksınız.. 4. maddedeki, “Her derecedeki temizlik o mertebede yapılan amelin yarısıdır..” sözü çok mühim:

“Kalbin ameline gelince: Burada da son gaye kalbi şer’î [dine ait] inançlar ve güzel huylar ile bezemektir ki, bu da ancak kalbi bunların zıddı olan kötü huylar, bozuk akide ve inançlardan temizlemekle mümkündür.

(......) Kalbi temizlemek imanın iki cüz’ünden biri olmuş oluyor ki, bu birinci imanın şartıdır. Azaları günahdan temizlemek de bunun gibi amelin iki cüz’ünden. Günahlardan temizlenmiyen aza ile ibadet yapılamaz. Buna göre azaları günahtan temizlemek de amelin şartı olur. İşte bunlar imanın makamlarıdır ve her makamın da sahibine göre dereceleri vardır.

Binaen’aleyh (merdivenin basamağı gibi) alt kademeyi geçmeden üst basamağa çıkılamaz. Kalbini bozuk itikad [inanç] ve kötü huylardan temizlemeyip tevhid nuru ve güzel huylar ile doldurmadan, azalarını günahlardan temizlemeyip ibadetle tezyin etmeden kalb temizliğine geçilemez..”

Yáni “benim kalbim temiz, namaz kılanları da görüyoruz” türündeki beyinsizliklere, “dini namaza, oruca, zekâta indirgeyip, namazı da dinin direği yaparsanız...” türündeki şeytanî söylemlere dikkat ediniz!.. Tehlikenin farkında mısınız? M. İ. gibi beyinsizler çok kişiyi imandan etti...

O yüzden İhyâu Ulûmi'd-Din gibi kıymetli eserlerden gafil olanlara akıllı demem. Hele şu Deccâl asrında..

Aramızda meşreb farkı olan kimi din kardeşlerimiz “bu gibi mübarek zatları ve eserlerini, bulunduğu dönem ve o döneme ait şartlar içinde değerlendirmek gerekir” diyorlar. Halbuki o büyükler Allah’ın nuruyla bakmış ve nesilere hakayik-i imaniyenin esaslarını da anlatmışlardı. Hele ki, İmam Gazâlî gibi çift kanatlı büyükler...

“Cemaat veya tarikatın olsun ama cemaatçi, tarikatçi olma” hakikatini idrâk etmezsek işin içinden çıkamaz, büyükleri küçültmeye bahane ararız. Meselâ Said-i Nursî (rahmetullahi aleyh) İmam Gazâlî’yi okumamış olabilir mi? Okumuş, yararlanmış, duâ etmiş, şefaat taleb etmiştir..

İmam Gazâlî (k.s) Ebû Hanife (k.s) ayarında bir müçtehid ve İmam-ı Rabbanî (kaddesallah-u sırrûh) gibi bir mutasavvıftı. Bir gece rü’yâsında Peygamberimizi (sallallahü aleyhi ve sellem) görür ve ardınca, üzerinde Şafiî yazan kapıdan İslâm şehrine girer, yáni Şafiî mezhebini seçer. Allah şefaatine nail eylesin.