İlmihal hayat kurtarır...

İhlas sahibi tüm Müslümanların duyar duymaz “daha neler?” veya argo tâbirle “yok artık..” diyeceği ne kadar fitne varsa Ramazan mübarek ayda derin FÜM’ler (Fitne Üretim Merkezleri) tarafından piyasa yaptırılır...

Dün yazdığım gazetenin, tüm mü’minlerce; “maşa’allah, Allah razı olsun” diyeceği dinî hassasiyetine şahid olunca, sevindim ve duâ ettim…

Ünlü bir reformistin yeni FÜM imalâtını deşifre ederek yere seriyor bu reddiyesiyle meselenin kaynağını da gösteriyordu gazetem...

İstiklal Gazetesi’nin haberini kâfi buluyorum. Hukuk diliyle “kifayet-i müzakere”, yani, “bu kadar anlatma, görüşme yeterli…”

Birkaç hususu daha haber metni arasına ilâve ederek ve/veya haberi kendim hazırlamışım gibi hülasa ederek geçeceğim:

“Kur’ân yeter…” Bu minval üzre, birçok kitap da telif etmiş Bayraktar Bayraklı, daha önce de, “tefsir yazdım, hadîslere, sahabaye itibar etmedim” diyerek bozuk zihniyetini belli etmişti...

Bayraklı, “Bana kalırsa aslında her ay hac ibadeti yapılabilir. Ramazan da Eylül’e sabitlenebilir” diyerek haddini aşma, saçmalama rekoru kırdı..

Bayraklı, “Problem takvimden kaynaklanıyor. Arabistan’da yaz-kış fark etmiyor ama burada biz perişan oluyoruz” diyerek hem Hicrî takvime karşı olduğunu, bütün dinî vecibelerin milâdî takvimle günümüze uyarlanabileceğini, hem de (háşa sümme háşa) sanki din sahibi Allah’ın bu din yalnız Arabistan’da yaşanacak gafletiyle (bir daha háşa) bu işi kendisine bıraktığını varsayarak dinden çıkıyor, “GÜNCELLEME” meselesinin nasıl bir fitne ve tehlike olduğunu sergilemiş oluyordu...

Müçtehid-i azâmlık makamını dahi aşan fıkhî-akaidî meselelerde “Bana kalırsa, bana göre...” diyerek ahkâm kesen bu ahir zaman, sözde din adamları “Muhammedsiz İslâm”, “hadîs-i şerîf’lere güveni sarsmak”, insanlara Kur'ân-ı Mübin'in ahkâm ayetlerini kendi re'ylerine, işkembe-i kübralarına göre yorumlatmak; Hazreti Peygamberimizin (sallallahü aleyhi ve sellem), «men fesserel Kur’âne bir re'yihi fekad kefer...» tehdidine rağmen dünya ve ahiretimizi felâkete sürüklemek istemektedirler.

Derin FÜM’ler; siyonist âilelerin vakıf, dernek ve STK’ları tarafından cömertçe fonlanan modernist ve reformist hocaların (!) iç yüzünü teşhire devam edeceğiz.

Aslında milletimizin itibar ettiği D.İ.B tarafından anlatması daha iyi olurdu... Fakat -inşa’allah yanılıyoruzdur- ateş bacayı çoktan sarmış gibi… Yani “Güncelleme modasına” bu fevkalâde mühim kurum da kapılmış... Böyle olmasa bizden önce sesleri çıkardı...”

* * *

Muhterem okurlarım, din ne televizyonlardan ne de internetten öğrenilir.

Dini Ehl-i Sünnet’in âlim müçtehidlerinden öğrenmek gerek. Bunun yolu da sağlam ve sahih bir IHMIHAL edinmektir...

Sizlere dersiâm (Osmanlı müderrisi, profesör) merhum Ömer Nasuhî Bilmen hocaefendinin telifi BÜYÜK İSLÂM İLMİHALİ’ni tavsiye ediyorum.

İster günümüz diline çevirilmişini, isterse eski-eskimez dilimizle yazılmış olanını (zengin Türkçe bilenler için) alın farketmez..

İlmihal deyince dudak büken ahmaklar, daha ilmihalde hangi konular var onu dahi bilmezler... Bunlara itibar etmeyiniz!

#HARBİDEN: İlmihal hayat kurtarır, sakın küçümsemeyin. 29.05.2018