İKİNCİ ASTANA GÖRÜŞMELERİ, ABD ve AB

Suriye’de 6 yıldır devam eden iç savaşı sona erdirmek için planlanan ikinci Astana görüşmeleri 6 Şubat tarihinde gerçekleştirildi. Görüşmelere Türkiye, Rusya, İran heyetlerinin yanı sıra BM’den de temsilciler katıldı. Bundan önce 23 Ocak’ta toplanan Birinci Astana görüşmelerinde Suriye’deki ateşkesin izlenmesi ve kontrol edilmesi için Türkiye, Rusya ve İran arasında üçlü bir mekanizmanın kurulmasına ve 2254 sayılı BMGK kararı çerçevesinde müzakerelerin başlaması ve bu sürecin kolaylaştırılması için çalışmalar yapılmasına dair kararlar alınmıştı. Ancak, yapılan görüşmelerin ardından Suriye’de bazı ateşkes ihlallerinin devam etmesi ve Rusya’nın hazırladığı 85 maddelik anayasa tasarısına karşı Suriye muhalefetinin olumsuz tepkiler vermesi üzerine Kazakistan’da ikinci görüşmelerin yapılmasına karar verilmiştir.

6 Şubat tarihinde yapılan ikinci görüşmeler ise gerek katılım ve gerekse de içerik açısından biraz farklılık göstermiştir. İkinci görüşmeler daha çok teknik detaylarla ilgili olup bu toplantıda ateşkes ihlallerinin önlenmesi ve üçlü kontrol mekanizmasının takviye edilmesi üzerinde durulmuştur. Görüşmelerin amacı, Şubat ayı sonunda yapılması planlanan Cenevre toplantısının altyapısının oluşturulması olarak belirtilmiştir. 6 Şubat görüşmelerine katılan heyetlerin daha üst düzey temsilci oldukları ve ilave olarak askeri heyetlerin de görüşmelere katıldığı görülmüştür.

Toplantı sonunda yapılan açıklamalarda, Suriye’deki ateşkesin izlenmesi ve uygulanması için ortak mekanizmanın belirlendiği ifade edilmiştir. Ayrıca toplantıda, rejim ve muhalifler tarafından Cenevre’de yapılacak siyasi müzakerelere katılacak heyetlerin oluşturulması ve anayasa hazırlıklarının tamamlanması gibi konuların da görüşüldüğü belirtilmiştir. Astana’da icra edilen her iki toplantının sonuçları olarak değerlendirildiğinde genel olarak başarılı oldukları söylenebilir. Çünkü Suriye’de en temel mesele ateşkesin sağlanmasıydı ve bu durum bugün büyük ölçüde sağlanmıştır.

Ancak, Suriye’de 6 yıldır devam eden iç savaşın neden olduğu siyasi ve askeri problemleri kısa bir zamanda bitirmek kolay bir iş olarak gözükmemektedir. Ancak, Ümit-var olmamak için büyük bir sebep yok. Yeter ki ortaya konan bölgesel çözüm insiyatifi ve talebi ısrarla devam ettirilsin. Esasen Suriye’deki problemlerin 6 yıldır devam etmesinin de ana sebebi burada yatmaktadır. Zira Suriye, gerek büyük güçler ve gerekse de bölgesel güçler arasında bir hâkimiyet mücadelesi arenasına dönüşmüş ve bundan bilhassa bölge ülkeleri büyük zararlar görmeye başlamıştır. Çünkü savaşın devam etmesinin, bölgeye terör, ekonomik sıkıntı, güvenlik ve mülteci problemleri gibi istikrarsızlıktan başka bir şey sağladığı görülmemiştir. Rusya dâhil tüm bölge ülkeleri az ya da çok bu durumdan zarar görmüştür ve bu krizin faturasının her geçen gün arttığı da bilinen bir gerçektir.

ABD’ye gelince, bu ülke kafası karışık yeni bir Başkanla karşı karşıyadır. Daha önce, Ortadoğu ile fazla meşgul olmayacağına dair sinyaller veren Başkan Trump, Astana görüşmelerinden sonra Suriye Meselesine hızla ilgi göstermeye başlamış ve burada ‘Güvenli Bölgeler oluşturma’ ve DAİŞ’le güçlü bir şekilde mücadele etme gibi Amerikan planlarından bahsetmeye başlamıştır. Ancak, diğer taraftan da müttefiki olan Türkiye’nin terör örgütü kabul ettiği PYD-YPG’ye de silah ve mühimmat sağlamakta geri durmamaktadır. Ayrıca, mevzubahs olan güvenli bölgeleri nerede, nasıl ve ne amaçla kuracağı belirsizdir.

AB’nin Astana toplantılarına karşı takındığı tavra gelince, Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini, Suriye’de ateşkesin sağlanmasını memnuniyetle karşıladıklarını ve Astana’daki toplantılara temsilci göndereceklerini belirtmiştir. Mogherini ayrıca, AB’nin Suriye konusunda iki toplantı düzenleyeceğini de ifade etmiştir. Ancak, AB tarafından bu tür diplomatik açıklamalar yapılsa da gerek Astana toplantıları gerekse de düzenlemesini planladığı Suriye toplantıları konularında aktif bir tavır sergilememiştir. Dolayısıyla, AB’nin şimdilik bekle-gör politikası takip ettiği söylenebilir. Almanya Dışişleri Bakanı’nın Suriye Meselesiyle ilgili yaptığı açıklamalar aslında AB’nin neden pasif bir tavır aldığını göstermektedir. Zira Alman Bakan açıklamasında, ‘AB’nin çözüm görüşmelerinde yer almasının gerekliliğine’ işaret ederek siyasi çözümün yalnızca Cenevre’de olabileceğini belirtmiş ve Astana Görüşmelerini bir ‘ara adım’ olarak değerlendirmişti.

Sonuç olarak, Astana toplantıları gerek Suriye’de kalıcı barışı sağlamak ve gerekse de Cenevre’de siyasi bir çözüme ulaşmak için atılmış olan son derece önemli adımlardır. Zira Suriye’deki taraflar arasında siyasi müzakerelerin başlatılabilmesinin en önemli şartı kalıcı ateşkesin sağlanmasıydı. Böylece Astana toplantılarıyla Şubat ayı sonunda toplanması planlanan Cenevre siyasi müzakerelerinin altyapısı hazırlanmıştır. Astana, ayrıca uluslararası krizlerin çözüm merkezi olma ve barış müzakerelerini icra edebilme konularında Cenevre’ye karşı bir alternatif oluşturabileceğini de göstermiş oldu. Bu durum, Asyalı Müslüman ve Türk olan bir Devletin başkenti olarak Astana için mühim bir siyasi ve diplomatik başarıdır. Bunu da takdir etmek gerekir. Astana’da ekilen barış tohumlarının Cenevre’de heba edilmemesi tüm Ortadoğu bölgesinin geleceği açısından büyük bir önem arz etmektedir.