HAYATIN öğreticiliğine ve fıtratımızın bize söylediklerine benliğimizi kapattığımız vakit çıkmaz sokaklara kendimizi atıyoruz demektir. Bunun ise ciddi bedelleri oluyor.

HAYATIN öğreticiliğine ve fıtratımızın bize söylediklerine benliğimizi kapattığımız vakit çıkmaz sokaklara kendimizi atıyoruz demektir.

Bunun ise ciddi bedelleri oluyor.

Katlanarak büyüyen ve asla sonuna gelinmeyen kredi kartı boşları gibi öde öde bitmiyor.

Bu sebeple baştan sonucu hesap ederek hareket etmek her zaman yararımıza olacaktır.

ÇOĞUMUZ bir yerin radikali olarak yetiştiriliyoruz.

Aileden başlayan bir anlayış bu çoğu defa.

Bize benzemeyen aileler mutlaka kötü, eksik ve kusurlu şeklinde güdülendiğimizde bize benzeyenler elbette iyi, eksiksiz ve kusursuz oluyor tabi.

Birini kutsayıp yüceltirken diğerini yerin dibine batırmakta beis görmüyoruz.

Oysa ideal gördüğümüz yapıda eksikler olabileceği gibi yerdiklerimizde de muhakkak güzel yanlar vardır.

İkili zıtlıklar düşünce şeklimiz olduğunda arada asla bir gri alanın olabileceğini hesaba katamıyoruz.

Ya ölümüne seviyoruz ya da öldüresiye düşman kesiliyoruz.

Bu konu kendimize yakın gördüğümüz meşrepler bakımından da böyle oluyor. Aidiyet duyduğumuz grubun eksiklerine mazeret ve teviller üretmekte sakınca görmezken karşı durduğumuz anlayışların küçük hatalarını ölümcül virüs olarak görmekten kendimizi alamıyoruz.

Yani adaletten sapıyoruz.

Hangi takımı tutuyorsak onun kahramanı olmayı kaderimizmiş gibi görüyoruz ve bunun gereğini yapmak için canımızı dişimize takıyoruz.

KODLAYICI davranışlar sosyal bir zehirlenmedir.

Bundan uzak kalabilmeyi başarabilmeliyiz.

Sevgili Peygamberimizin etrafında pervane olan sahabe efendilerimize dikkatle baktığımız vakit birbirinden çok farklı meşreplerin bir arada olabileceklerini rahatlıkla görebiliriz.

Bu tespit bize bir şeyler söylemeli ve hayatımıza yansımalıdır.

ARKADAŞLARIMIZ, dostlarımız hatta aile bireylerimiz içinde bu çeşitlilik söz konusu değil midir?

Aynı konuda farklı mülahazalar o topluluğu zenginleştirmez mi?

Birbirinden etkilenerek kendilerini geliştirmeye vesile olmazlar mı?

Farklı bakış açıları elde etmeyi temin etmezler mi?

Bu sorulara evet diyorum.

İkili zıtlıklar penceresinden bakılmadığı müddetçe bunu gerçekleştirebiliriz.

YANLIŞ pekiştirmeler çoğumuzun hayatını tarumar etti.

İnsanları birbirinden uzaklara savurdu.

İşin tuhaf yanı şu ki, tarih boyunca güncel siyaset bunun üzerinden icra edildi. Yine meşrep kavgaları ve ötekileştirme faaliyetleri bu düşüncenin bir sonucu olarak gerçekleşti. Bunun böyle olmasını hayatın doğal akışı zannettiğimizden itiraz etmeyi aklımızdan bile geçirmedik.

PERÇİNLEME eyleminden kendimizi uzak tutabildiğimiz zaman tersini gerçekleştirmemiz mümkün.

En azından bunu hemen yapmayarak bir analiz etme süreci tanıyabiliriz kendimize.

Dur, düşün ve tahlil et mekanizması kurup neden işletemeyelim ki?

Kur'an-ı Kerim'in buyruklarına bakmak ve onu bize ulaştırıp uygulayarak tebliğ eden Fahr-i Kainat Efendimizin davranışlarını gözümüzün önüne getirmek bunun için kafi.

Sadece Taif örneği bile başlı başına nice derslerle dolu.

YARGILARIMIZ bizi yargılar esasen.

Tutsak eder.

'Ya iyisindir, ya kötü'' deriz. Her zaman doğru çıkmaz.

'Ya doğrusun, ya yanlış'' deriz. Çoğu defa yanılırız.

'Ya benimsin ya toprağın'' cümlelerini araçların arkasına serlevha olarak yapıştırırız. Ama çoğu kez acıyla noktalanır.

''Ya siyahsın, ya beyaz'' hükmüne varırız yanlış yargılarımız neticesinde. Ama biliriz ki, siyahın ve beyazın tonları vardır.

İki zıtlıklar üzerinden kodlanan beynimiz griyi de unutur, beyazın başka hallerini de…

Yine 'Ya haklısın, ya da haksız'' deriz. Ancak haklısın dediklerimizin hakkını yanlış ifade etme ve hakkını almakta doğru olmayan tutumları bulunabilir ve bu onu haksız hale getirebilir.

Tersi de olabilir tabi.

Haksız dediğimiz kimi davranışların haklı çıkış noktaları bulunabilir.

Kendimize esneme payı tanımadığımız sürece iki zıtlık esasına göre kalıplaşmış davranışlarımız devam eder. Sertlikler sürüp gider.

Ne mi olur sonunda? Şu anda yaşadığımız hayat olur.

Mutsuzluklar, huzursuzluklar, stresler, ötekileştirmeler, kavgalar…

İnşallah iki zıtlıklardan kurtulup itidal dediğimiz Hazreti Peygamberin dengeli davranış sistemini fark ederek bunu kendi yaşamına oturtarak kaotik hayatını huzur limanına taşıyabilen kişilerden oluruz.

Ya Selam!