İki günü aynı olan ziyandadır saptamasına bir fikir, tavsiye, tespit ve emir türünden hangisi ile bakarsanız bakın yabana atılır, kulak üzerine yatılır, duyarsız ve umarsız kalınır bir tespit, serzeniş, uyarı, fikir, emir ya da analiz değildir.

İki günü aynı olan ziyandadır saptamasına bir fikir, tavsiye, tespit ve emir türünden hangisi ile bakarsanız bakın yabana atılır, kulak üzerine yatılır, duyarsız ve umarsız kalınır bir tespit, serzeniş, uyarı, fikir, emir ya da analiz değildir.

Hadi biraz daha sahici analize tabi tutalım!

İki gün, yanı sıralı ve ardı ardına gelen iki gün. Vurguda ki muhteşem diyalektiğe özellikle dikkat çekmek istiyorum. Farklı ve aralarında makas açıklığı bulan tarihlerden bahsedilmiyor olması kanımca cümle, telkin, ikaz ya da emrin bütün gizemini işte burada barındırıyor olmasındandır.

Birinci günü nasıl yaşıyorsunuz? yaşadığınız tarz, güne yüklediğiniz anlam, gün içi seyrü sefer tarzınız ikinci gün ve dolayısıyla Kar ve zarar denkleminizin de gizem, ahenk, sebep ve sonucunu da tayin etmektedir.

Günü yaşarken ve hatta saatin içerisindeyken başlıyor / başlatılıyor sorumluluk bilincimiz ve üstelik bir lahza dahi boşvermişlik, lakayt ve umarsız bir davranış içerisinde olmanıza da asla izin vermemektedir / verilmemektedir.

Zira saatin ne denli ciddiyet ve sorumluluk bilinci çerisinde geçirmişlik ikinci saatin de en az aynı ama asli itibarıyla en az bir vites büyütmüş ya da o saat içerisinde yapılmış sakatlık ya da aksamaların bir sonrakine sirayet etmemesi ciddiyetini, sorumluluk ve dolayısıyla kazanç ile sonlanmasının ön, tek ve mutlak koşuludur.

Gün ve saatin nasıl ve ne şekilde geçirilmesi gerektiği, Kar ve zarar tanımının da değerler skalası baz alınarak yeniden saptanması, belirgin kılınması, ortaya konulan kalıcı vurguların herkes için birer prensip, ilke ve anayasal birer kırmızı çizgi haline dönüştürülmesi gerekmektedir.

Ortaya konmuş bu değer, diğer tüm ahlaki ve dini değerlerden bağımsız görülmeksizin ve hatta dinsel ve değerler manzumesinin tam göbeğine denk düştüğü algısı da birer kırmızı çizgi anlayış ve kabiline denk düşmediğive yine halkın her kesimlerince içselleştirilmediği zaman kör, topal ve sağır bir düzenek kurulmuşluıktan başka bir anlam içermeyecektir.

Böylesi bir hassasiyet ile eliminize etmeyi başarmış birey ve bilinç, günün ve saatlerin de analiz ve muhasebesini yapmaktan yana ıskalayamayacak ve gösterilen her hassasiyetin takip eden saatlerin hanesine okkalı bir Kar ve kazanç yazdıracaktır.

Bu tespit, analiz, ikaz, uyarı ve emrin hak ettiği ilgi, alaka ve takdiri görememişliği, İslam dünyasının mevcut acziyet ve acınası halinin sebebini de çok sarih ve ibret verici şekilde ortaya koyduğu kanaatindeyim.

Tembelliği, uyuşukluğu, araştırma, kendini ve eldeki materyalleri geliştirememeyi '' kader '' kavramı arkasına sığınarak masum ve meşru gösterme hastalığının da başat sebebi olarak işte bu uyarı, ikaz ve öğretinin takdir edilemeyişine bağlamaktayım.

İki günü aynı olmayan, ikinci günü birinci güne oranla daha rasyonal, akılcı, üretken ve gelişmişlik üzere kurgulanmış ve uygulayan bir toplumun sömürülen, edilgen ve başka toplumların operasyon yapabildiği bir toplum ve ülke olması asla mümkün değildir.

Anı yaşa gibi sakat bir tarz, algı ve doktrini bu ülkeye tranfer eden Batı, en az elli ama ortalama üç asırlık planlar yaparak sizin her haliniz üzere operasyon yapmayı asla aksatmamış ve sizin bir asır sonra hangi hal, tavır, düzey, gelişmişlik / gelişmemişlik ve gelişememişlik düzeyinizi de belirleyen toplum olmuştur.

Zira bırakın iki günü iki asrı dahi aynı olan bir toplumun her türlü operasyona tabi tutulması, fiziğinden tutun da saha ve toprağına kadar operatif bir alana çevrilmiş olmasından daha tabi ne olabilir ki !?

Ülkemiz ve geleceğimiz için hayatımızı ve dolayısıyla kazanç ve kayıp anlayışımızı yeniden dizayn etmek, Kar ve zarar algımızı bir kez daha ve daha rasyonal şekilde masaya yatırmak ve aksayan, işlemeyen, sakat ve arızalı taraflarımızı canımızı çok yakacak olabilme potansiyeline rağmen koparıp atamaz isek; kaybettiğimiz onca yıllar ve asırlara, kaybettiğimizonca maddi ve manevi enerjiye ve kaybettiğimiz paha biçilmez gençliğimizi yine ve yeniden harcamaya devam edeceğiz demektir.

Kurtulmalıyız artık hamasi söz, fiil ve kişilerden...