Öyle bir yüzyılda yaşıyoruz ki, hakikatin hayal ve yalan ile harmanlandığı bir devirdeyiz. Öfkenin, eşkıyalığın, cahilliğin, haramiliğin ve zalimliğin arttığı, mezelletin, sefaletin, esaretin ve bedavetin övüldüğü bir çağdayız.

Öyle bir yüzyılda yaşıyoruz ki, hakikatin hayal ve yalan ile harmanlandığı bir devirdeyiz. Öfkenin, eşkıyalığın, cahilliğin, haramiliğin ve zalimliğin arttığı, mezelletin, sefaletin, esaretin ve bedavetin övüldüğü bir çağdayız. Kara sis bulutlarının her yeri kuşattığı 21. yüzyılda, adalet, özgürlük ve ahlak yerle yeksan edilirken hilebazlar ve sahtekarlar temcid ediliyor. İllüzyonların dünyası TV'ler ve sosyal medya üzerinden halkların algıları ile oynanıyor ve insanlar hakikat ile yalanı ayırt edemez hale getiriliyor. Bu habis düşünceye günlük hayattan tutun savaş meydanlarına kadar hayatın her alanında tanıklık ediyoruz.

Libya, Yemen, Suriye vb ülkelerde müşahede ettiğimiz savaşları, Birinci Cihan Harbi'nin Avrupa merkezli emperyalizminin sloganları veya Soğuk Savaş'ın kavramları ile okumak na-mümkün görünüyor. Geçen yüzyılın, uluslararası ilişkiler kavramları ve teorileriyle okumak da muhal. Çünkü 21. yüzyıl, her şeyin kabuk değiştirdiği bir neo-emperyalizm, neo-oryantalizm ve de-kolonizasyon asrıdır. Savaş meydanlarında sömürgeciler yerine onların lejyonerlerinin ve hayaletlerinin savaştığı bir dönem. İnsan algısıyla öyle oynanmıştır ki, bazen kendi kendinizle muharabe ettiğinizi varsayarsınız. Hatta öyle ki, entelektüellerimizin bazen farkında bazen de farkında olmadan neo-emperyalistlerin safında halklarına karşı savaştığını görürsünüz.

Hakikatin nasıl örtbas edildiğini en iyi Suriye'de müşahede edebilirsiniz. Örneğin, 9 yıldır devam eden Suriye'deki savaşta yüzbinlerce insanın öldürülmesine, neredeyse nüfusun yarısından fazlasının göç ettirilmesine ve yüzbinlerce insanın zindanlarda çürütülmesine sessiz kalıp, Esed'i neden zalim veya diktatör olarak adlandırmaktan imtina ettiklerini görmüyor musunuz?

Doğu Timor ve Güney Sudan'da aslan kesilen uluslararası kurumların Suriye, Libya ve Yemen'de neden kedi gibi ses çıkardıklarını anlamıyor musunuz? Sahada Suriye rejiminin arkasında İran ve Rusya gözükürken, ABD, bazı Avrupa ülkeleri, İsrail, BAE ve Suud'un gizliden Esed rejimine destek verdiklerini bilmiyor musunuz? Suriye, İran ve Afrika'dan milyonlarca mültecinin Türkiye'ye sığınmasını görmeyen ve Türkiye'ye mültecileri engellemesi karşılığında vaadler verip yerine getirmeyen Avrupa'nın; Türkiye hükûmetinin mülteciler için kapıları açmasına kızan AB'nin sahtekarlıklarını görmeyecek mi dünya?

Fakat bu ülke medyalarının, Arap ve İslam dünyasındaki katliamlara sesini yükselttiği için Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan'a kolay bir şekilde diktatör demelerinin sebebini anlamıyor musunuz? Dünyanın birçok yerinde müslümanların sorunlarını gündeme getirip uluslararası kurumlarda 'Dünya 5'ten büyüktür' diyen Erdoğan'a uluslararası kurumların neden tavır aldıklarını bilmiyor musunuz? Çakallar ve kurtlar birleşip Arap ve İslam dünyasını yeniden devletçiklere bölmeye çalışırken, yeni haritalar ortalıkta dolaşırken, buna hayır diyen Erdoğan'a karşı arkalarına İsrail'i alan bazı Arap liderlerin neden Türkiye'ye karşı çıktıklarını görmüyor musunuz? Yüz veya bin mülteci alıp gösteriş yapan Avrupa ülkelerinin, yıllardır milyonlarca mülteciye bakan Türkiye'yi karalamasının arkasında dönen oyunu anlamayacak mı dünya?

Türkiye'nin ünlü yazarlarından, ABD'de yaşayan Habertürk gazetesi yazarı Serdar Turgut, 2 Mart 2020 tarihli yazısında, 2018 yılı Şubat ayında Rusya ve ABD'nin Washington'da Suriye'nin bölünmesi konusunda anlaştıklarını ve Putin'in Ortadoğu danışmanı Vitaly Naumkin'in Rusya adına bu toplantıya katıldığını kaydetti. Turgut, aynı günlerde ABD'ye girişleri yasak olan Rus istihbaratı başkanı dahil 3 kişinin ABD'ye gizli gelip CIA ile görüştüklerini yazdı. CIA'ya bağlı ABD medyası da bu olayı bilerek gizledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 'Bugün Suriye'de bu mücadeleyi vermezsek yakında bunu kendi ülke topraklarımızda vermek zorunda kalabiliriz' demesinin sebebi de işte bu gizli görüşmelerde yatıyor. İsrail'in peşine takılan bazı Arap liderleri ise bu bölünmelere bilerek veya bilmeyerek destek veriyor ve Arap halklarının katliamlarını ise seyrediyorlar.

Esed rejimine destek veren ve muhaliflerin olmadığı bir gelecek tasarlayan ülkelerin İdlip saldırılarının arkasında, geçen haftalarda Türkiye'de darbe yapma girişimleri de vardı. Türkiye, başlattığı 'Bahar Kalkanı Harekatı' ile hem darbe planlarına hem de Suriye'nin bölünmesinden yana olan ülkelerin projelerine set çekti. Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı ve son olarak İdlip'te başlatılan Bahar Kalkanı Harekatı ile şer güçlerine karşı bir destan yazan Türk ordusu, birileri tarafından kirletilmeye çalışılsa bile, yeni bir Çanakkale destanı yazmaktadır. Bu harekatlarda kendi geliştirdiği askeri teknikleri kullanan Türkiye, İHA ve SİHA'lar ile savaşın seyrini değiştirirken önümüzdeki hafta sahaya süreceği 'Hisar' adlı hava savunma füzeleri ile yine dünya gündeminde olacak.

Suriye'de savaş, bu coğrafyanın hakiki evlatları ile neo-emperyalizmin çocukları arasında devam etmektedir. Esed rejimine destek veren ülkelerin medyalarının algı operasyonlarına ve propagandalarına dikkat etmeli. Bu coğrafyayı seven hangi din ve etnik gruptan olursa olsun her insan Türkiye'nin yanında yer almalıdır. Çünkü neo-emperyalistler ve onların ileri karakolu İsrail, bu coğrafyanın bölünmesi, savaşların devam etmesi ve bu toprakların evlatlarının birbirlerini katletmesi için 'Büyük Oyun'larını sürdürüyor. Sevin ya da sevmeyin Türkiye bu oyunları bozmaya çalışan 'tek ülke' ve neo-emperyalistlere karşı bölgenin 'tek güvencesi'.