Cemaat, kendi faaliyetlerini rahatça yürütebilmek adına, 2013 yılına kadar Türkiye’deki iktidarlar ile hiçbir zaman ters düşmemiştir.

Sayın Ahmet HAKAN

Günlük siyasetle ilgi yazı yazmak yerine, teolojiyi, kelamı, felsefeyi, toplumun daha ile seviyeye ulaşmasına katkı olmasına yönelik projeleri konu alan, yazılar yazmayı tercih eden bir İslamcıyım (bilinçli müslümanım). Ancak bu gün biraz farklı türde bir yazı yazmak zorunda kalıyorum. Sayın Ahmet Hakan,(http://sosyal.hurriyet.com.tr/yazar/ahmet-hakan_131/ben-bu-hukumetin-ikna-gucunun-hastasiyim_40055193) başlıklı yazısını okuyunca, bir İslamcı olarak, eski bir İslamcının eleştirileri bende, haksızlığı uğratılıyormuşum hissi uyandırdı. İçim daraldı. Çünkü bir fikri beğenmiyorum diyenlerin olması, o fikrin taraftarlarını şüpheye düşürmez ama bir fikrin iç çelişkisi var derseniz, işte o zaman sizin taraftarlarınız şüpheye düşürebilir.

Benim için hükümetin uygulamalarını savunmak, uygulamalara yapılan eleştiriler, İslamcılık düşünceme bir tehdit oluşturuyorsa, kendi fikrimi savunmak adına bir zorunluluktur. Aksi takdirde, günlük siyasetle zihnimi meşgul etmek istemem, isteyene de mani olmam. Günlük siyaset ile meşgul olmak kötüdür de demem.

Sayın Ahmet HAKAN

Cemaat, kendi faaliyetlerini rahatça yürütebilmek adına, 2013 yılına kadar Türkiye’deki iktidarlar ile hiçbir zaman ters düşmemiştir. 28 Şubat döneminin başlangıcında Rahmetli Erbakan hocamızla ters düştü, ancak sonuçta güçlü olan yani görünmez iktidar olan askeri vesayetin kurucuları ile ters düşmedi. 2013 yıldan önce Sayın Tayyip Erdoğan, İsrail ve ABD ile ters düşmeye başladı, ABD ve Türkiye arasındaki çatışma gezi olayları ile iyice su yüzene çıktı. Cemaatte, dünya gemisinin kaptanı (ABD) ile Türkiye gemisinin kaptanı arasında tercih yapmak zorunda kaldı ve dünya gemisinin kaptanı ile ters düşmemeyi tercih etti. Dikkat ederseniz, cemaat asla ABD ve İsrail ile ters düşen söylemleri açıkça dile getirmez. Bütün sorun, bölgesel güç olmayı amaçlayan Türkiye iktidarı ile dünya iktidarının (ABD) çatışmasından kaynaklanıyor. Mesele bundan ibarettir.

Sayın Ahmet HAKAN

Gelelim Esad ile önce iyi olup sonra çatışma meselesine… Sizde biliyorsunuzdur, hem İslam hukukunda hem de modern hukuk da suçsuzluk karinesi vardır. Bir insanın suç işlediği ispat edilinceye kadar suçsuz kabul edilir ve ona göre davranılır. Hiçbir insanda suçlu olarak doğmaz. Hayatlarının bir döneminde suç işlerler. Suç işledikten sonra, o kişiye suçlu denir. Diyelim ki senin bir dostun var, seviyorsun, iyi anlaşıyorsun, sonra bir cinayet işliyor ve üstelik de öldürdüğü kişiler masum çocuklar ve yaşlı insanlar ise ben önceden dostum, şimdi de dostluğuma devam edeceğim mi demelidir. Esad önceden çocuk öldürmüyordu, aramızda bir sorun yoktu. Şimdi kendi gücü bitti, Rusya’yı da yanına çağırıp çocukları öldürüyor. Dostluğa devam mı edelim. Hiçbir suçu yokken de, sen ileride suç işleyeceksin, seninle dostluk kurmam mı diyelim. Bence suç işlemediği müddetçe, ister demokrasi yöntemi ile isterse krallık ile iktidar olmuş olsun, dostluk ilişkisi kurmak gereklidir. Esad değişmedi de yoksa hükümet mi değişti, diyorsunuz. Öyle demeyin lütfen, haksızlık edersiniz.

Sayın Ahmet HAKAN

PKK, Kürt solunun kurmuş olduğu ve fikirlerini iktidar yapmak için silahlı eylemleri yöntem olarak benimseyen bir örgüttür. Bu gün ise fikirlerini iktidar yapmak için silahlı eylemleri yöntem olarak benimseyen Türk solu ile birlikte hareket etmektedir. Sizde biliyorsunuzdur, insan öldürmek en büyük günahtır, bir topluluk ile çatışma içine girdiğinizde ise çatışmanın en son tercih edilecek yolu, silahlı çatışmadır. İslam’ın en önemli prensibi insanı yaşatmak ve bunun için gerekli olan barış ortamını sağlamaktadır. Bu barış ortamını sağlamak için Müslüman devletler ve Müslüman olmayan devletler ile önce anlaşma yolunu tercih etmek zorundadırlar. Barış aslıdır, savaş istisnaidir. Biz İslamcıların amacı insanları öldürüp cehenneme gitmesine sebep olmak değil, yaşatıp iman etmesini vesile olup cennet gitmesine sebep olmaktır. Savaş yapmadan önce, barışçıl çözüm yollarını aramak, Müslüman için farzdır. Önce ki hükümetlerin yaptığı gibi hiç barışçıl çözüm yollarını aramadan, savaşmaya devam etmek mi lazımdı. O zaman İslamcı olmanın ne farkı kalırdı ki… Barışçıl çözüm görüşmesi, devam ederken, Suriye’nin kuzeyinde PYD yönetimi kurmayı başardığı ve AK parti tek başına iktidar olamadığı için, barışçıl çözüm görüşmelerini bitirip polisler evlerinde öldürülüyorsa, askere saldırılıyorsa, elektrik ve su parası faturaları ödenmiyorsa, ayrı mahkemeler kuruluyor ve Türk Mahkemeleri tanınmıyorsa, kendi silahlı gücüne güvenip Türkiye Cumhuriyeti’ne meydan okunuyorsa, sizce hala barışçıl çözüm görüşmelerine devam etmek, aptallık ve saçmalık değil midir? Ama hükümet PKK ile silahlı olarak mücadele etmesine rağmen, silahsız olarak görüşme yapmayı kabul eden Kürt solunun siyasi partisi HDP ile Anayasa Komisyonu kuruyor, hem de eşit üye katılımı ile yeni anayasa oluşumu için barışçıl görüşmeleri yürütüyor. Hatta bunu isteyenlerden bir de milliyetçi söylemleri olan MHP’dir. Keşke kürt solu, kürt halkının haklarını, sadece barışçıl yöntemlerle savunsalar da, insanlar ölmese idi.

Sayın Ahmet HAKAN

Putin, Obama yönetimindeki ABD’nin askeri gücünü kullanmaktaki çekingenliğinden faydalanarak, Kırımı ilhak ediyor, Ukrayna’yı bölmek için askeri müdahale de bulunuyor, daha sonra kendi oluşan öz güvene dayanarak Suriye’yi tek başına dizayn etmeye çalışıp, orada PYD’ye bir Akdeniz’e uzanan bir koridor açıp, Türkiye düşman ve onunla sürekli çatıma içinde olacak bir kürt devletinin temellerini atmaya çalışıyorsa, biz hala iyi geçinelim mi diyorsunuz?

Sayın Ahmet HAKAN

İsrail ile Filistinli kardeşlerimizin sorunlarını görüşmeyip, onların tamamının, Gazze açık hava hapishanesinde ölmesini mi bekleyelim. Filistinli çocukları katleden İsrail ile biz görüşüp geri kalan, Filistinlilerin hayatlarını kurtarmazsak, kim kurtaracak. Önemli olan geçmişte kaybedilenler bakıp, sonsuza kadar görüşme yapmamak değildir, önemli olan geçmişteki zulümleri söyleyip, gelecekteki zulümleri önlemeye çalışmaktır. Bakın, Yunanistan ile biz kurtuluş savaşında bir birimizi öldürdük, sonunda savaşı kazandık, Kıbrıs’ta onlar ile savaştık, ama biz Yunanistan ile NOTA’da beraberiz, Avrupa birliğinde birlikte olmaya çalışıyoruz. Bir devletle olan çatışmanız, istediklerinizi alıncaya kadar sürmeli, sonsuza kadar sürmemelidir. Önemli olan, dünyada barış içinde yaşamaktır. Büyük bir aşk ile evlenen karı koca bile, daha sonra büyük kavgalarla ayrılabiliyor, kan davaları olan insanlar daha sonra barışa biliyor.

Sayın Ahmet HAKAN

Siz dahi daha önceden, Kanal7’nin ana haber bültenini sunuyordunuz, akit gazetesini hiç eleştirmezdiniz, sonra mahalle değiştirdiniz, daha önceden hiç yapmadığınız şeyleri yapmaya başladınız. Hayata bakış açınızı değiştirdiniz. Bunu da herkese övünerek anlatıyorsunuz. Kendi yaptıklarınızın doğruluğundan çok eminsiniz, kendinize güveniyorsunuz. O kadar kendinize inanıyorsunuz ki, kendi tercihlerinizi değiştirmenizi, gerçekleri görmek olarak kabul ediyor, çok gerekli ve haklı görüyorken, başkalarının gerekli gördüğü zaman uygulamalarını değiştirip savunmasına ise hasta oluyorum diyorsunuz. İşte bende sizin bu halinize hasta oluyorum. Sizin hastanız olduğum için yazılarınız her zaman takip etmeye çalışıyorum. Kendinize olan özgüveninizden dolayı hayranım ve hastayım size 

Sayın Ahmet HAKAN

Çok önemli bir eleştirim olacak size… Keşke ile başlamak istiyorum söze… Keşke eleştirdiğiniz konularda, daha doğru olan ve yapılması gerekli çözüm yollarını ortaya koyabilseydiniz… O zaman sizin düşüncelerinizden faydalanırdık, eleştirmek kolaydır ama doğrusunu söylemek zordur. Bence zoru başarmayı tercih edin. Eleştirdiğiniz konularda sizde çözüm önerileri yazın, biz de onları eleştirelim. Ne dersiniz?