Hakimini savcısını, savunmasını ve diğer tüm unsurları saymalı mıyım hukukun enstürmanları arasında !? De ki saydım ! ne ki siner mi içime !? Tasdik eder mi akıl, vicdan ve izan...

Hakimini savcısını, savunmasını ve diğer tüm unsurları saymalı mıyım hukukun enstürmanları arasında !?

De ki saydım ! ne ki siner mi içime !? Tasdik eder mi akıl, vicdan ve izan...

Ne çekti zavallı Hukuk '' ZAVALLI '' hukukçulardan...

Bu Ülkede oldum olası kolu kanadı kırıktı hukukun hep. Gelen vurmuş giden vurmuş, izzeti, nefsi, onuru, gururu iğfal edilmiş, işgal edilmiş ve en hayasız tecavüzlere maruz kalmış...

Aklımın erdiği yerden başlayayım bu hayasız acziyetin, hıyanetin ve tecavüzün örneklemlerine.

1980'in Hayasız, iffetsiz, onursuz, şerefsiz ve namussuz darbesi bir kez daha geçiyordu zavallı hukukun ırzı üzerinden. Toplanmşlar dönemin Genel kurmay başkanlığı koltuğunu ilga ve işgal etmiş bir mütecavizin karşısında Yüksek Yüksek hukukçular, hukukla beraber kendi izzetlerini, şeref ve onurlarını da sereserpe uzatmışlar bu mütecavizin ayakları altına...

Daha evvelki yıllara gitmiyor, gitmek istemiyorum. Aklımın erdiklerini bile kaleme alırken midem kalkıyor, dilim kuruyor, fizik kimyam allak bullak oluyor...
Hukuk bu azizim hukuk hava gibi, su gibi, toprak, kan gibi ve kandan daha kırmızı...

Ardı ardına bütün hayasızlığı ile gerdan kırıyor hukuka tecavüz eden hukukçu kılıklı mütecavizler. Ne ara ve nasıl yetiştirdik bunca ürkek, korkak, onursuz, cesaretten yana nasipsizleri!? Hem üstelik İslamcısı, Laik, sosyalist, Türkçü hiç fark etmeksizin gal-ü Bela'dan sözleşmişler gibi hep aynı seremoniyi kusursuz şekilde sahneliyorlar...

Gücü; hayasız, frensiz, edepsiz ve kontrolsüz gücü kontrol altına alması, tutması, frenlemesi ve haddini bildirmesi gereken hukuk ve hukukçu ; hayasızlığın, hukuk katlinin, adalet yıkıcısının en başat aktörü oluveriyordu. Üstelik dini, dili, ideoloji ve inançlarının birbiri ile Tanrı dağı kadar fark (!) gösteriyor oluşuna rağmen...!

Nasıl oluyordu birisinin taç kararı verdiği yerde bir diğerinin penaltı vuruşuna karar veriyor olması !? Bu durumun açıklamasını salt karar vermekte ki aksama, hata, yanılgı ve yanlış olarak telaffüz etmek, yorumlamak ve bütün bunlarla da iktifa etmek mümkün müydü !?

Üstelik, haksız olarak verilmiş ya da verilmemiş bir penaltı kadar konuşulmuyor, isyanlara, reddiyelere, vicdani hormurtulara da konu dahi edilmiyordu.
Millet olarak bu denli mesafele konulunca hak ve hakkaniyet ile araya, aradan da bir kaç istisna dışınca bunca mütecavizin çıkıyor olması şaşılacak durumlar silsilesi içinde olmamalıydı değil mi !?

Hele helede ve özellikle de İslamcıların yani bir başka deyişle hakka, hukuka, adalete sayısız vurgu, çağrı ve davet yapan bir din ve kitabın müntesiplerinin iktidarında bambaşka bir hukuk seyrü sefer edecek diye bekliyorduk hepimiz. Öyle ya dünyaya söylenecek bir yığın söz, bir sürü itiraz ve isyan biriktirmiştik kursaklarımızda.

Devlet nasıl yönetilir, hak, hak sahibine nasıl tevdi edilir, gecikmeksizin adalet nasıl tercelli ettirilir bir şamar gibi çarpacaktık zalim dünyanın ve müstekbir güruhun suratına. Hep hakkı söyleyecek ve hakkı haykıracaktık. Böyle söz vermiştik birbirimize ve böyle akitleşmiştik.

Hele bir iktidar olalım neler yapacaktık neler..!

O mahallenin bir evladı olarak ve bir çoğunu da yakınen tanıyor olmamdan dolayı zaman geçtikçe içime içime çöküyor, utanç ve pişmanlık sarıyor, acı ve sızıların teslim aldığı bütün vücudum tir tir titriyordu.

Kısık ve yalnız bir ses ile isyan ediyor, itiraz ediyor, ikaz ve uyarıyor oluşlarıma hakkaniyet içeren bir kulak kabartmak ne kelime, dünyanın büyük nimetlerine (!) gark olmuş, makam ve mevkinin bütün imkanlarını sonuna kadar ve hatta dibini sıyırırcasına tüketen aynı zümre, geçmişe rahmet üstüne rahmet okutuyordu.

Beni dahi çıkardılar mahkeme dedikleri komik ve ahlaksız oyun perdesi ve sahnesine. Hukukçu (!) kimlikleri ile karşımda en iğreti hallerini açık ederken utanmayı öldürmüş, geçmişi ile en küçük bir bağı dahi kalmamış, İslam ve insanlık ile vedasını yaptığını her hal ve tavrı ile bana alenileştirirken ki iğrençlikleri başlı başına bir kitap konusu.

Hukuk ve adalet evvela bu hayasız, ahlaksız, iffetsiz, İslam ve insanlıktan nasipsiz zümre ile hesaplaşmalıdır evvela.
Hukuk, izzeti nefsine tecavüz eden kendi yakınından başlamalıdır evvela.
Hukuk, Bir şekilde kendi imkanını yaratacak ve kendi küllerinden doğmalıdır evvela ve hukuk tüm ülke ve millet için takınması gereken vakur tavrı takınmalı, cesaretin korkaklığa, şerefin onursuzluğa mutlaka galip geleceğini bir kez daha kanıksamalı ve kanserli uru kesip atmalıdır bünyesinden...