Tapduḳ Emre Yunus Emre’yi yetiştiren zat olup Sakarya yakın bir köyde doğmuş Keramet ehli bi zat idi. Şeyḫ Yûnus Emre Taptuk Emre bağlılarından olup Şeyh’in tekkesinde daima hizmet görmüştür.

Tapduḳ Emre Yunus Emre'yi yetiştiren zat olup Sakarya yakın bir köyde doğmuş Keramet ehli bi zat idi.

Şeyḫ Yûnus Emre Taptuk Emre bağlılarından olup Şeyh'in tekkesinde daima hizmet görmüştür. Tekke'ye odun taşımış ve asla eğri büğrü odunu tekkeye getirmemiştir. Doğrusun diyelim Eğrisi buraya sığmaz buyurmuşlardır. Yazdığı tekke ilahi ve deyişleri her yerde okunmaktadır.

Erişen Devir Yıldırım Bayezıt Dönemidir.

Muhammed eş-Şehir bi'l-Fenari (Mevlana Fenari Aḥmedi) Rivayet odur ki Kendisi Fener yapmakla meşgul olduğundan bu lakabı aldığını söylerler. Kimisi Fenar adli bir şehirden olduğundan böyle anıldığını söylemişlerdir. Asrının bir tanesi olduğu ve emsalinin bulunmadığı söylenmiştir. Zamanında çağdaşı olan olmayan pek çok alim ilimdeki kudretini anlatmakta acze düşmüşlerdir. Arap ve Acem illerine kadar şöhreti duyulmuş Molla Cami gibi bir alim Ondan Alleme diye bahs etmiştir. İlim tahsil ettiği hocaları Ali Esved Şeyh Cemaleddin ve Arap ve acem ülkelerinin alim Şeyh Emel'den tahsil görmüştür. Kendi devrinde Padişah hiçbir işini ona danışmadan yapmaz onun kabul etmediği iş yapılamaz olarak değerinin ne kadar yüce olduğu ifade edilmiştir. Kıymetinin büyüklüğünün bir göstergesi olarak Hac yolculuğuna çıktığında 150 000 akçe miktarı tutarla bütün diyarlardaki sultanlar bu zata kafile tahsis etmiş ve servet bağışlamışlardır. Bir kare daha hac edip Kahire'de bir miktar kalıp herkesle görüştükten sonra tekrar memlekete dönmüş onun asrında Konstantin feth edilmemiş olup pek çok beldeler küffar idiler. Bursa 'da vefat etmiştir. Osmanlı'nın hüküm sürdüğü topraklarda müftü olup Bursa ve Manastır Medresesi ona bağlanmıştır Cuma namazına çıktığında halk ve devlet ricali ardına düşer etrafında kalabalık bir insan topluluğu ile namazı eda ederlermiş. Padişah ve vezirler dahi divan toplantısında onu görmek isterler hafta da bir onu ziyaret edip ellerini öper dualarını alırlarmış. Gerek halk ve gerek devlet ricali ona hizmet etmek için can atarlarmış. Ḫaṭīb-zāde adlı alimden bir zat bu durumu çok kıskandığı için Padişah'a Fenarî'yi kötülemek ister Der ki Molla Fenari'nin imkanları kimsede olmadığı gibi Sultan'dan daha fazla rağbet gördüğü gibi malı belki tasarruf ettiği mal sultandan çoktur. Bu nasıl iştir? Biz dahi bu kadar imkanların daha azına onun yaptığı hizmetleri pek ala yapabiliriz. Her imkan onda olduğu halde böyle olmasına sebeb nedir. Sorusuna karşılık onun bu imkanlarının ona az bile olduğunu ima ederek Hatib-zade 'ye cevab vermeye bile tenezzül etmemiştir. Dost merhametli olursa düşman ne yapar/yapabilir Molla Fenari'nin dışındaki alimlere az bir imkan verilse kibrinden geçilmez olup belki küçük dağları ben yarattım edasında Herkese tepeden bakabilirler. Fakat Molla Fenari bu kadar imkana rağmen tevazu ve ahlakı ile örnek olmuştur. Öyle ki şaşalı elbiseler kürkler yerine bir sade cüppe ve bir sade sarıkla halkın içinde bulunmuştur. Kendisine bu durum sorulduğunda bu halinden memnun olduğunu söyleyerek elindekilerin kendisine yettiğini bunlara ihtiyacı olmadığını buyurmuştur.[1]

[1] Mecma'u'l-Eşraf Tenkitli Metin – Hakî'nin Şaka'ik Tercümesi