#HollandaMalıİstemiyoruz

Son günlerde Avrupa’da siyasilerimize takınılan antidemokratik tavır ve tutumlar vatansever camiamızı üzmekle beraber Avrupa’nın demokrasisinin, özgürlük anlayışının sadece “kendilerine” olduğunu göstermiştir. Avrupa ülkelerinin bakanlarımıza takındığı tavra karşılık her sokakta PKK propagandası yapılmasına müsaade etmesi, Türkiye düşmanı hainleri koruyup kollaması, ülkemizden/milletimizden ne denli korktuklarının göstergesidir. 3.Havaalanı rahatsızlıklarını devlet televizyonlarında bile dile getiren ülkelerin tek derdi, ülkemizin güçlenmesidir.

Avrupa ile yaşadığımız olaylar sonrası, birileriyle aramızda soğuk rüzgarlar esmesiyle beraber sosyal medyada belli bir ekip hemen başlıyor. Hollanda malı istemiyoruz!..”, “Almanya malı istemiyoruz!..” , “Fransa malı istemiyoruz!..” Uzadıkça uzuyor. “mal” istemiyoruz... Yahu arkadaş sizin başka işiniz gücünüz yok mu? Ülkeni, devletini, milletini savunacaksın da saçmalamanın alemi yok. Senin bilgisayarının işletim sisteminden ekran kartına, bunları yaymaya çalıştığın sosyal medya ağından “boykooot!” diye çevreni aradığın telefona kadar kime ait sanıyorsun? Sizi her gördüğümde, İsrail’i boykot etmek için onlarca kolayı alıp sokağa döken, kola firmasına kar ettiren vatandaş aklıma geliyor. Komik olmayın...

Önce “Nasıl üretiriz?”, “Eğitim sisteminde üretime dayalı ne gibi değişiklikler yapabiliriz?”, “Motor bölümünden mezun olan öğrencinin motoru gördüğünde tanımamasını, “aval aval” bakmasını nasıl engelleriz?” gibi soruları soralım, gerekenleri uygulayalım. Sonra boykotumuzu yaparız. Yediğimiz meyve sebzenin bile tohumunu ithal eden ülkem ve “tüketen” bir toplumda neyi boykot ediyorsun?

Velhasıl kelam, istiyorum kardeşim:

Alman malını da, Fransız malını da istiyorum. Eğitim sistemimizi üretime, pratiğe ve mesleğe dayalı baştan aşağı revize edene kadar, sosyal sorumluluk projelerine toplum ve devlet olarak yeterli önemi, hassasiyeti gösterene kadar “istemeyerek” istiyorum.

Görüşmek dileğiyle...