İnsanın hız çağındaki macerası stres ve bunalımları da artırdı. Hayatımız gittikçe hareketsizleşti. Artık yürümüyoruz. Ulaşım araçları yerimize yürüyor. Yürümediğimiz gibi düşünemiyoruz da. Çünkü akıllı telefon ve bilgisayarlar yerimize düşünür oldu.

Hayatımız hız ile geçiyor. Hızın gündelik telaşemiz içinde olmadığı bir lahza veya anda ya ağır hastayızdır ya da artık ölüme doğru yol alıyoruzdur. Hıza o kadar alıştık ki, hızlı hareket etmeyenleri suçluyor ya da gereksiz insanlar olarak hayatımızda görmeye başlıyoruz. Hızlı seyahat, hızlı yemek, hızlı iş, hızlı yaşam, hızlı haberleşme, hızlı mesajlaşma… İnsanoğlunu durdurabilene aşk olsun! Zavallı kuryeler birkaç dakika geç kaldığında ortalığı velveleye veriyoruz. Bebekler bile artık anne karınlarında 9 ayı doldurmak istemiyor. Bir an önce dünya ile tanışıp bu hız cenderesinin içine, deverana iştirak etmek istiyorlar...

Bu hızlı hareketlilik hali hayatımızın her alanını kaplamış durumda. Modern ulaşım sistemleri hemen hemen her yere hızlı ulaşmamızı ve modern bilgi sistemleri de bilgiye hızlı ulaşmamızı sağlar oldu. Kuşlar gibi uçup başka ülkeleri ziyaret edebiliyor, okyanusları aşabiliyoruz. Evlerimizden dünyanın öbür ucundaki yakınlarımız ile görüntülü konuşabiliyor veya iş toplantılarımızı başka ülkelere gitmeden oturduğumuz yerden yapabiliyoruz. Eski kralları bile imrendirecek bir hal bu… Hatta kutsal kitaplar bu hızlı hareket halini ancak melekler için zikrediyordu...

İnsanlar, eskiden çalıştıkları tarlalara yürüme mesafesinde olan yerlerde yaşar veya evlerine bitişik dükkanlarda çalışırdı. Köyden bir kasabaya gidiş bile insanlar için bir göçtü. Yolculuklar haftalar hatta aylar sürerdi. Köyde ve kasabada yaşayanlar, şehirde yaşayanlardan aylarca haber alamazlardı. Hasretle ve özlemle yiğidoların ve yağız erkeklerin yolları gözlenirdi. Bugün evlerimiz ve iş yerlerimiz arasında olan mesafe, insanlar için eskiden bir hasret sebebiydi. Günümüzde, çalıştığımız yere yürüme mesafesinde yaşamamıza gerek yok. Paramız varsa istediğimiz yere gidebiliyoruz. Neredeyse her zaman, her yerde olabiliyoruz; yolculuk ne kadar hızlı olursa o kadar iyi…

İnsanın hız çağındaki bu macerası stres ve bunalımları da artırdı. Hayatımız gittikçe hareketsizleşti. Artık yürümüyoruz. Ulaşım araçları yerimize yürüyor. Yürümediğimiz gibi düşünemiyoruz da. Çünkü akıllı telefon ve bilgisayarlar yerimize düşünür oldu. Doktorlar ve sağlık çalışanları dışarı çıkıp yürüyelim, spor yapalım diye adeta yalvarıyor. Şehirler, spor merkezleri ile dolup taşmış durumda. Hayatındaki en küçük bir krizi bile çözemeyen ya da düşünmek için vakit bulamayan insan için de psikiyatri merkezleri ve yoga merkezleri de şehirleri kaplamış bir halde...

Bu kesintisiz hız hali, hakikatlerimizde de bir kriz ve çatırdama meydana getirdi. Çok çeşitli ve çok biçimli bir dünya ile tanıştı bütün insanlar. Tek kültürlü bir dünyadan çok kültürlü bir dünyaya adım attı. İnsanlar dünyanın en uç noktasındaki bir tropikal meyveye rahatlıkla ulaşabiliyor. Dünyanın en ücra bölgesindeki bir gelişmeden anında haberdar olabiliyor. Dünyadaki savaşları an be an televizyonlardan ya da sosyal medya ortamlarından rahatlıkla canlı bir şekilde izleyebiliyor. Yüksek teknoloji ile çok kültürlerle tanıştığı gibi teknolojinin ürettiği yeni kültürlerle de tanıştı. İnsanlar, sosyal medyada edindiği yeni kültür ile artık yeni kültürün esiri oldu. Metaverse'in önümüzdeki yıllarda oluşturacağı kültürün insanları, inançları ve kültürleri nasıl etkileyeceğini ise anlatmaya gerek yok...

Fakat bu yüksek teknoloji ve hız hali beraberinde birçok problemi de getirdi. Evlerimizden okullarımıza, ibadethanelerden iş yerlerimize, toplumsal hayatımızdan kişisel ilişkilerimize kadar büyük bir değişim yaşadık. Bu değişimin ne olduğu konusunda kimse konuşmak istemiyor. Çünkü dünyadaki bütün siyasiler ve medya organları insanların zihinlerine çoktan kancayı atmış durumda. Hiç kimse dünyadaki yerinde sabit bir şekilde durup da adam akıllı dünyanın yaşadığı bu değişimi tanımlayamıyor. İthamlar, yalanlar, iftiralar, dedikodular bilgi adı altında ortalıkta hızla yayıldığı gibi an be an değişiyor da...

Peki, insanın bu hızlı gidişi nerede son bulacak? Nereye gidiyor insanlık? Son durağın veya sondan bir önceki durağın adını bilip insanları uyaracak birileri var mı? Trenden nasıl inileceğini kim biliyor?

Zamanın hızlı akışı içinde bu soruların cevabını da hep beraber göreceğiz...