Hitler, Rockefeller ve siyonizm - 2

Hitlerin Almanyası Amerikan Eugenics’in tüm prensiplerini işgal ordusunun gücüne dayanarak büyük bir sürat ve vahşilikle yerine getirdi. American Eugenics Society sekreteri Leon Whitney “Biz daha ayağımızı sürtüyoruz. Almanlar işin doğrusunu yapıyorlar” demişti. Hitlerin yardımcısı Rudolf Hess de “Nasyonal Sosyalizm sadece uygulamalı biyolojiden ibarettir” diyordu.

Hitler ABD’ye, ABD’li Yahudiler’de Hitler’e övgüler diziyordu. Ancak enteresan bir durum vardı çünkü Hitler’in düşünce tarzına göre Yahudiler de aşağılık ırklardan biriydi ve yok edilmeleri gerekiyordu.

Peki o zaman Hitler aynı zamanda Yahudilere aşağılık ırk yok edilmeleri derken aynı zaman da nasıl oluyordu da övgüler diziyor ve övgü dolu mektuplar yazıyordu ?

Carneige üniversitesinin “üstün ırk teorisi” isimli projesini destekleyen isim Rockefeller vakfıydı ve çok ilginçtir ki 1930’lu yıllarda Rockefeller vakfı Carneige üniversitesine milyonlarca dolar verdi ve Carneige üniversitesi de yüklü miktarda doları Alman doktorlara gönderdi.

Fakat burada yine başka bir ilginçlik bizi bekliyor(!)

ABD’de Carneige üniversitesinde “Üstün Irk Teorisi” isimli projeyi kurgulayan doktorlar ve profesörler Yahudi, bu araştırmayı yapsın, geliştirsin diye para akıtan Rockefeller ailesi Yahudi kökenli, yine hukuki olarak bu çalışmanın sözcülüğünü yapanlar Yahudi, yine ABD meclisinde kanunlaşmasını sağlayan ve 27 eyalette kanunlaşan yasayı çıkartanlar Yahudi, fakat tüm saydığımız kurum, kuruluş ve şahısların destek olduğu Hitler ise Yahudi düşmanı…

Sizce de bu işte bir bit yeniği yok mu?

Hitler ile Carneige üniversitesinin koordinasyonunu sağlayan Otmar Wershuer, direkt olarak Rockefeller Vakfı üzerinden maaşını alıyordu ve “üstün ırk teorisi” projesine ait tüm dökümantasyonun bir çok kopyasını Almanya’ya getirmişti.

Otmar Vershuer’in kendisinden daha fazla bu teoriye tutunan yakın dostu vardı ve Hitler’in de yakından tanıdığı ve “gerçek bir kahraman” dediği bu kişi “ölüm meleği” lakabı ile anılan gerçek bir insan kasabı Josef Mengele isimli doktordu.

Şimdi burada başka bir ilginçlik başlıyor, izah edeceğim ancak önce ölüm meleği Josef Mengele isimli insan kasabını bir tanımak gerekiyor.

1943 yılında, Doğu Cephesi’nde Ruslara karşı savaşırken ciddi biçimde yaralandı. Bu yaralanma olayından sonra yüzbaşı oldu. Gönüllü olarak Auschwitz’e gitti. 24 Mayıs 1943’de kampın tıbbi sorumlusu oldu. 21 ay kadar Auschwitz’de kalan Mengele, kamptakilerce “Ölüm Meleği” olarak anılıyordu. Trenlerden inen tutukluları çoğu zaman kendisi ayıklayıp işe yarayacakları seçiyordu.

Auschwitz, Dachau, Buchenwald, Ravensbrück, Sachsenhausen ve Natzweiller gibi ölüm kamplarında acımasızlığıyla kötü şöhreti olan Dr. Mengele başta olmak üzere, Naziler akıllarına esen deneyleri tutuklulara uyguladılar. İnsanları basınç odalarına koymak, buz gibi soğukta tutmak, uyuşturucu zerk etmek, göz rengini değiştirmek için ilaçlar vermek gibi..

Dr. Mengele özellikle ikiz çocuklara meraklıydı. Onlar üzerinde korkunç, sonu ölümle biten deneyler yaptı…

“Guida ile Ina adlı dört yaşlarında iki çingene çocuk vardı, Dr. Mengele onları alıp, götürdü, döndüklerinde çocuklar sırtlarından birbirine dikilmişti! Yaraları mikrop kapmış, akıyordu, çocuklar acıdan gece gündüz sürekli ağlıyorlardı. Annesi, morfin bulmayı başardı ve çocukların acısına son vermek için ikisini de öldürdü..”