HİDROFOR DÖNEMİ

İstanbullular bilir 90'lı yıllarda bir furya vardı.

İmkânı olanlar evlerine hidrofor sistemi kuruyordu.

Bu sistem sular kesildiği zaman yedek su deposu vazifesi gören bir sistemdi.

O dönem İstanbul'un en büyük sorunlarından bir tanesi su problemiydi.

Bir türlü çare bulunamıyordu.

İstanbul'un civarından su tankerleriyle sular getiriliyor.

Millet su bidonlarıyla sabahtan kuyruğa giriyordu.

Camilerden su taşıyanlar, borç su isteyenler, çamaşır yıkayamadığı için ağlayan kadınlar vs...

Çöp problemi de önemli bir konuydu.

Halkalı çöplüğü biriken gazdan dolayı defalarca patladı.

Büyük yangınlar çıktı.

Şehir içindeki toplanmayan çöpler ise nefes almayı engelleyecek boyutlara gelmişti.

Gazeteler promosyon olarak halka maske dağıtıyordu.

Belediye işçileri devamlı grev yapıyor ve çöpleri toplamıyordu.

İnsanlar her sabah aldıkları gazetelerde bu problemin ne zaman ve ne şekilde çözüleceği ile ilgili haberler arıyordu.

İstanbul Belediye Başkanı Cumhuriyet Halk Partisi’nden Nurettin Sözen o kadar üzgündü ki! Haftada bir defa uğradığı makamında viski içip, kendisini alkole vurarak halkın acısını paylaşıyordu.

Bu sorunlar yıllar sürdü.

Halk sonunda umudu kesti.

Kimi evinin ortasına, kimi balkonuna, kimi banyo kısmına hidrofor sistemlerini kurdu.

Bugün 500 litrelik bir sistemin 3.000 liradan aşağı kurulamayacağını düşünürsek, olayın umutsuzluğunu daha iyi kavrayabiliriz.

Derken yeni bir belediye başkanlığı seçimi geldi.

İstanbul halkının önüne, halk geçmiş başkanlardan o kadar yaka silkmişti ki, bir de bunu deneyelim diye Tayyip Erdoğan'a oy verdi.

O vakitler pek de tanınmıyordu.

Gerçekten de bir denemeydi.

Göreve başladıktan sadece 1 ay sonra 30 yıllık problemi çözdü.

Çöpler toplandı.

İstanbul'a su geldi.

Bu durum İstanbul halkını şoke etti.

İnanması çok güçtü.

Sanki elinde sihirli değnek vardı da bu kadar kısa bir sürede bu sorun aşıldı.

Halk sevinç ve şaşkınlık içinde Tayyip Erdoğan'ı kahraman ilan etti.

Aslında bu bir başarı mıydı? Tartışılır!

Çünkü belediye başkanları parlamenter statüsünde değildir.

Dokunulmazlıkları yoktur.

Bir nevi üst düzey memurluktur belediye başkanlığı.

Tayyip Erdoğan'ın siyasetteki dehası ayrı bir konudur.

Ancak o vakitler yapması gerekeni yapmış, çok çalışmış ve bu problemleri kısa bir sürede çözmüştü.

Hani Tayyip Erdoğan muhaliflerinin klasik itibarsızlaştırma politikaları çerçevesinde sıklıkla kullandıkları bir söz var:

'' VERGİ VERİYORUM YAPACAK TABİ!''

Tamam, güzel söylüyorsun da 30 yıldır vergi vermiyor muydun?

Senin savunduğun zihniyetin adamları İstanbul halkına neden bu çileyi çektirdi?

Bu zihniyetin sorunu her zaman için GERÇEKTEN ÇALAN İLE GERÇEKTEN ÇALIŞANIN kim olduğunu ayırabilme kabiliyetinden yoksun olmaları olmuştur.

Açıkçası ben o tarihte bir Cumhuriyet Halk Partili olsam, genel merkeze mektup yazardım.

'' Bu iş nasıl oldu?

Siz mi bizi uyutuyorsunuz, yoksa bu Tayyip mi çok akıllı?

Nasıl oldu da bu problemi bir anda çözdü? '' şeklinde tepkilerimi iletirdim.

CHP'LİLER O TARİHTE NE DEDİ BİLİYOR MUSUNUZ?

"eşi türbanlı!"