Virüs salgınından sonra dünya yeni krizlere gebe olduğu gibi yeni bir dünya düzeni kurmak konusunda yeni sorunlar yaşayacak ve güç dengelerinin değişmesine neden olacaktır. Aslında yeni dünya düzeninden ziyade yeni ülke düzeni kurma fikri ağır basacak ve her ülke derdine düşecektir.

Virüs salgınından sonra dünya yeni krizlere gebe olduğu gibi yeni bir dünya düzeni kurmak konusunda yeni sorunlar yaşayacak ve güç dengelerinin değişmesine neden olacaktır. Aslında yeni dünya düzeninden ziyade yeni ülke düzeni kurma fikri ağır basacak ve her ülke derdine düşecektir.

Salgından sonra hiçbir şeyin eskisi olmayacağı çokça yazılıp konuşulmaktadır. Konu ile ilgi birçok uzman tarafından adeta kehanette bulunurcasına değişik nedenlerle dile getirilmektedir. ABD siyasetinde daha önce üstlendiği önemli görevlerle bilinen, fikir önderliği yapan, kritik durumlarda çıkış yapmakla dikkat çeken, kitapları ile dünya düzenine yönelik çalışmaları bulunan Dışişleri eski bakanı Kissinger de bu konu üzerinde yazmaktadır. Artık hiçbir şey korona salgını öncesi gibi olmayacağını söyleyen Kissinger bunun ötesine de geçerek yeni dünya düzeni için bir yol haritası sunmaya çalıştığı görülmektedir.

ABD'nin mevcut durumu ve bundan sonraki süreçte yapması gerekenlere ilişkin tespit ve değerlendirmelerde bulunurken yeni bir çağı planlamak üzere harekete geçmesi gerektiğini söylemektedir.

Corona salgını sonrası yeni dönemde hiç bir şeyin eskisi gibi olmayacağı söylenirken aslında her şeyin ya da bir çok şeyin değişeceği söylenmek isteniyor. Peki değişecek olan şeyler nelerdir?

Dünyayı derinden sallayan virüs sürecinde milli devletlerin güçlendiği ve güçlenmeye devam edeceği her kesim tarafından ifade edilen bir gerçektir. Süreç boyunca meydana gelen olaylara bakıldığında, milli devlet düşüncesinin güçlenerek çıktığını söylemek kehanet olmasa gerek. Sokağa çıkma yasakları, karantina ve sosyal mesafe uygulamaları gibi salgının önlenmesi için yerinden ve hızlı alınması gereken tedbirler milli devletleri güçlendirdi.

Buna bağlı olarak küresel güçlerin ve zaten tartışmalı, şüpheli, asıl amaçları gizli olan uluslararası kuruluşların virüs karşısında çaresiz kalması sonucunda inandırıcılığı ve güvenirliği zayıflamış ve zayıflamaları devam edecektir.

Milli devletlerin güçlenmesine bağlı olarak tarım ve hayvancılık da tekrar eski önemini kazanacaktır. Kendi derdine düşen hatta birbirlerinin yardımlarına göz diken, el koyan sözde küresel güçlerden bir fayda olmayacağını anlayan milletler kendi kaynaklarına dönmeye, kendi gücüne dayanmaya başlayacaktır. Gerekirse kendi açlığını kendi giderecek, ihtiyaçlarını kendi karşılayacaktır.

Aslında dünya virüs salgını sürecinde yaşayarak gördüğümüz gibi çok kötü bir insanlık sınavından geçti. Bu sınavın sonucu incelendiğinde insanlık neden bu sorunları yaşadık, nerede yanlış yaptık da bu sorunu çözemedik ya da ne günah işledik de bu musibet başımıza geldi, diye düşünerek kendini sorgulamaya tabi tutacaktır.

Korona virüsü sonrası şehirler özellikle büyük iller boşalıp köylere göç edecektir. Tarihte de benzer musibetlerde şehirlerin boşaldığı durumlar yaşanmıştır. Türkiye'de başta İstanbul olmak üzere büyükşehirlerden küçük illere göçler yaşanacaktır. Şehirlerde adeta açık hapis hayatı yaşayan ve psikolojik baskı altında kalan yaşlı insanların memleketlerine göç etme ihtimali oldukça yüksektir. Özellikle İstanbul'da yaşayan Doğu ve Orta Karadeniz ile Orta Anadolu illerine ait insanlar geldikleri köylere ve kasabalara göç edecektir. Durumu iyi olan kesim Akdeniz bölgesine, daha zengin olan kesim ise aynı şekilde daha lüks yerlere, tatil beldelerine göç edecektir. İşini uzaktan takip edebilen insanlar Akdeniz ve Egenin tatil bölgelerine kalıcı olarak göç edebilir. Bu göç dalgasına bağlı olarak büyükşehirlerde ekonomi küçülecek ve şehirler rahat nefes alacaktır. Nüfus yoğunluğu ülke geneline dağılıp belli yerlerde yoğunlaşmalar azalacaktır. Büyükşehirlerde toplanan ekonominin bir kısmı taşrada hareketlenmeyle birlikte Anadolu'ya kayacaktır.

Küreselleşmenin zarar görmesi, küresel güçlerin zayıflaması Corona'nın en güzel sonucudur. Çünkü sorun küreseldi ama mücadele milli imkan ve gayretlerle yapıldı. Kendi gücüne, kendi kültürüne, kendi toprağına, kendi insanına, kendi tarihsel rolüne dayanan ülkeler küresel güçlere ihtiyaç duymadan yaşayabileceğini görecektir. Sonuç olarak şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki bundan sonra ülkeler, kendi ihtiyaçlarını kendi topraklarını işleyerek, kendileri üreterek karşılayacaklardır.