Her yerimiz tezvirât olmuş...

Kelimenin kökü Arapça zawar زور olup, mánâsı sahtecilik, hile, yamukluk, ikiyüzlülüktür. Tezvirât (ar. tazwīrāt تزويرات ) kelimenin çoğul hali olup; sahtekârlık, söze yalan karıştırmak, süslü yalanlar söylemek demektir.

“CHP’lilerin anlattıklarının tamamı tezvîrát, gerçek öyle değil..” Sadece misâl olsun diye verdiğim bir cümle bu... Yoksa memlekette yalnızca CHP tezvîrát üretmiyor, tezvîrát memleketi işgal etmiş...

Tezvîrát en ziyade dedikoduyla yayılır. Zira muhteviyatındaki yamukluğun alâsı dedikoduda mevcut. (Müslümanlar için söylüyorum) bu gıybettir ve cemiyete verdiği büyük zarar nedeniyle de dinimizde haram yani yasaktır..

Hal böyle iken Türkiye bir tezvîrát ülkesidir...

Tezvîrátı dedikodu yayar. Eskiler argo olarak bir haberin kulaktan kulağa yayılmasına pasaparola olmak derlerdi.

Pasaparola, askerî lugatçede bir askerî birliğe verilen ve ağızdan ağıza bütün askerlere yayılan emir demekti.

Siviller arasında ise, ağızdan ağıza yayılan söze pasaparola etmek denilirdi. “İşi pasaparola etmemiş, örtbas etmişler” (Burhan Felek).

Pasaparola olmak, herkese yayılmak, herkes tarafından duyulmaktı. “Çünkü ertesi sabah mesele pasaparola olacak..” (Ahmet Râsim). “Tabiî iş nasıl olsa pasaparola olacak” (Burhan Felek). “Önemli haberlerin pasaparola edilmesine iyi gözle bakılmazdı..” (Hakkı Devrim)

Bir de parodi var, pekâlâ parodi nedir?

Tâbirin kökeni, latince bir kelime olan “parodia”dan gelmektedir. Avrupa dillerine “dalga geçmek, komikleştirmek” olarak geçmiştir.

Parodide amaç, mevcut bir eseri (veya bir kısmını) taklit yoluyla matrak (dalga geçilen komik) bir hale getirmek ve bu suretle de seyircinin veya okuyucunun (muhatabın) güldürülmesi…

Facebook ya da Twitter gibi herhangi bir sosyal medya hesabınıza girin, on dakika ayırıp inceleyin, karşınıza mutlaka birkaç tane parodi çıkacaktır.

Yani hayli yaygındır.. Normal değil mi böyle olması? Bence çok tabiî...

Tezvîráta bu kadar düşkün bir milletin parodileri eksik olur mu? Koftiden de olsa parodiler üretmekte mahir bir toplumuz biz...

Korkunç süratle gerçekleşen bu sosyal yayılma nevzuhur sosyal medyanın asrî (zamane) pasaparolasıdır.

* * *

Şair “ne günlere kaldık ey gazi hünkâr, eşek vezir oldu, katır mühürdar” demiş...

Tezvîrát günümüzde o hale geldi (ya da getirildi) ki artık bırakın sosyal medyayı, gündelik dedikoduları, siyaseti falan da geçin... artık tezvîrát iman konusu olan sahaya yani dine bile girdi...

Sıkıştık mı “Allah sonumuzu hayr eylesin” deyip sıyrılıyoruz. Oysa sonumuzu kendi ellerimizle hazırladığımızı bildiriyor Allah (c.c): “Başınıza gelen herhangi bir musibet kendi ellerinizle kazandıklarınız yüzündendir. Bununla beraber Allah yine de çoğunu affeder..” (Şura, 30)

O hâlde musibetleri def etmek için mücadele şart.. Günahların yayılmasına mani olmalıyız. Tezvîrát o hale geldi ki en iğrenç ve en büyük günahlar, dinde reform, Kur’ân’ın tarihselliği fitnesi gibi fevkalâde vahim işler çığ gibi büyüyor, buna karşılık Müslüman kesim siyasi gevezelikler ve benzeri malayani işlerle vakit öldürüyor...

Evet, Allah sonumuzu hayr eylesin inşá’allah. Lâkin korkmalıyız hem de çok korkmalıyız şu halimiz hiç de iyi sinyaller vermiyor!..