Her ayrılık acıdır amma ölümle gelen ayrılık acının yanına bir de hüzün katar: çünkü,  bu ayrılığın buluşma umudu yoktur! Elbette ki, ölüm bir son değil, yeni bir hayatın başlangıcı olup kişilerin imani durumlarına göre bu buluşma öbür alemde Allah(c.c.)’ın izniyle gerçekleşebilir.

Her ayrılık acıdır amma ölümle gelen ayrılık acının yanına bir de hüzün katar: çünkü, bu ayrılığın buluşma umudu yoktur!

Elbette ki, ölüm bir son değil, yeni bir hayatın başlangıcı olup kişilerin imani durumlarına göre bu buluşma öbür alemde Allah(c.c.)'ın izniyle gerçekleşebilir.

Allah(c.c.) cehenneminde değil, cennetinde buluştursun. İşte asıl önemli olan burası, yani buluşma yeridir.

Dünyadaki hayatımızın temel gayesi cennet ve cemali ilahide buluşma üzerine olmalıdır.

Her ne kadar insanların bir kısmı dünya hayatının kabirde son bulup toprak olacağına inansa, ahiret hayatına inanmasa da Yüce Rabbimiz;

"Her nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak hayır ile de şer ile de deniyoruz. Ancak, bize döndürüleceksiniz." (Enbiya, 21/35) buyurarak, ölümün son olmadığını açık ve net olarak bildirmektedir.

Yüce Rabbimiz aşağıdaki Ayet-i Kerimelerde de;

'O ki, hanginizin daha güzel amel işleyeceğini denemek için ölüm ve hayatı yaratmıştır.' (Mülk-2)

'De ki, doğrusu kendisinden kaçmakta olduğunuz ölüm, sizi mutlaka yakalayacaktır. Sonra gizliyi de aşikarı da bilen (Allah'a) döndürüleceksiniz. O size neler yaptığınızı tek tek haber verecektir.' (Cum'a, 8)

'Ölüm sarhoşluğu gerçekten gelir de, «Ey insan! İşte bu, senin öteden beri kaçtığın şeydir, denir.' (Kaf, 19) buyurarak bu hayatın ölümle son bulacağını ahiret hayatının ölümle başlayacağını tüm kullarına açıklamaktadır.

Birkaç gün önce eniştemi kendi ellerimle toprağa vererek dönüşü olmayan yolculuğa uğurladım.

İnsanın bir yakınını kaybetmesi insanı üzüp hüzünlendirse de insana teselli veren bir tarafı var ki; o da ölen kişinin İMAN sahibi olunduğuna inanılmasıdır.

Eniştem de İMAN sahibi, namazlı abdestli, itikadı düzgün bir insandı.

Elbette ki, bir kişinin son nefesinde nasıl can verdiğini Allah(c.c.) bilir ve buna inancımız tamdır; ancak, insanın bu dünyadaki yaşantısı da son nefesinde nasıl can vereceğinin en büyük işaretidir.

Efendimiz(s.a.v.);

'Kişi yaşadığı hal üzere ölür ve öldüğü hal üzere haşrolunur.' Buyurmuştur. (Münavî, Feyzü'l-Kadîr Şerhu'l-Camii's-Sağîr, V, 663)

Şunu bütün samimiyetimle ifade ediyorum; bu devir İMANI KORUMA ve KURTARMA devri olup hiçbir devirde iman ve itikada bu kadar büyük saldırı olmamıştır.

Maalesef, bu saldırıların taşörenliğini hoca kisvesine bürünmüş adamlar yaptığı için İslami temel alt yapısı olmayan insanları etkilemektedirler.

Bu adamları başta televizyon olmak üzere her türlü medyada görebilmekteyiz. Bunlara karşı çok dikkatli olalım ve şeytandan kaçar gibi hatta daha fazla kaçalım; çünkü, şeytan bunlar kadar insana zarar veremez!

Ehli sünnet iman ve itikadına sahip güvenilir olmayan kişileri dinlemeyelim; çünkü, üç tane doğru sözün içine bir tane saptırıcı söz katarlar ki, bizler farkına varamadan imanımıza Allah(c.c.) korusun zarar verebiliriz.

Aman bunların ve dünyanın gizemine kapılıp öbür dünyamızı felakete uğratmayalım!

Dostlarım, inanın çok kıymet verdiğiniz dünyanın ahirete hazırlıktan başka hiçbir kıymeti yok; dünyanın malı, mülkü, makamı, şanı şöhreti kısaca her şeyi boş hatta bomboş!

Yunus Emre Hazretleri;

Mal sahibi mülk sahibi

Hani bunun ilk sahibi,

Mal da yalan mülk de yalan,

Var gel biraz da sen oyalan,

Dizelerinde bu durumu ne güzelde dile getiriyor tabi anlayana!

Dün, hatası ve sevabıyla geçip gitmiştir. Geçen günleri geri getirmenin imkanı olmadığı gibi yarınımızın ne olacağı da belli değildir.

Yarını bekleyen binlerce, onbinlerce hatta yüzbinlerce insan yarını göremeden ölüp gitmişlerdir.

İnsanı aldatan sonu gelmez emeller ve ölçüsüz dünya sevgisinden kurtulmanın tek yolu; ölümü hatırdan çıkarmamaktır. Ayrıca, imansız gitmekten de çok korkulmalıdır.

Unutmayınız!

Dünyada bir insanın başına gelebilecek en güzel şey İMAN sahibi olmak, en kötü şey de İMANDAN mahrum kalmaktır.

Devrimizde iman sahibi olmak ne kadar zorlaştıysa imanı korumakta o kadar zorlaşmıştır. Peygamber Efendimiz(s.a.v.):

'İnsanların üzerine öyle bir zaman gelecek ki, dinin gereklerini yerine getirme konusunda sabırlı davranıp Müslümanca yaşayan kimse, avucunda tutan kimse gibi olacaktır' buyurmaktadır.

O zaman bu zaman olsa gerek!