Hepsi malûm da...

Amiral gemimiz yerli Titanic’in kaptanı; 90 yaşında vefat eden ünlü sosyoloğumuz Prof. Şerif Mardin’i yere göre sığdıramayan yazılar yazmış, sonra da hırlayıp saldırmıştı aniden..

Merhumun “Mahalle Baskısı” kitabını almış, “Şerif Hoca, Kemalist mi oldu?” diyerek Müslümanlara saldırıyordu... Mardin hoca, yanlış yorumlara mani olmak istedi, açıklamalar yaptıydı...

Şerif Mardin, “Kemalizm hakkında uzun çalışınca ne kadar kuru bir ideoloji olduğunu rahatlıkla anlayabiliyorsunuz. Bu ideoloji topluma iyi, güzel ve doğru hakkında hiçbir şey verememiştir..” dedi..

Bu sefer de önünden kemiği alınmış gibi saldırdı... Bunlar böyledir... Ne utanır yüzleri kızarır, ne de tükürüp yalamaktan mideleri bulanır...

* * *

  1. Dönem Mersin CHP Milletvekili Mustafa Özyürek’in California Üniversitesi’nde antropoloji dersleri veren kızı Esra, “Modernlik Nostaljisi: Kemalizm, Lâiklik ve Gündelik Hayatta Siyaset” (BÜ Yayınevi) kitabında,

“Devlet, zaten, dağları taşları, meydanları binaları Atatürk simgeleriyle (heykeller, resimler, yazılar, vb.) donatmışken; nasıl oldu da, bazı vatandaşlar, bunlarla yetinmeyip o simgelerin minyatürlerini satın alarak, giysilerinde, boyunlarında ya da meselâ otomobillerinde taşımaya başladı? İslâmi akımlara karşı çıkmanın ötesinde, bu çaba siyasî antropoloji açısından ne anlama geliyor?” demişti. Bahsekonu kitabı okumadım ama bu aktarılan kadarı bile cidden düşündürücüydü..

Esra Özyürek, yaşlı Kemalistlerin (özellikle kadınların) anılarında ortak bir nokta bulmuş: Bu kişiler, bir öğretmen edasıyla, kurulmakta olan yeni rejime nasıl da kıvanç dolu bir heyecanla bağlı olduklarını anlatıyormuş.

Kokanalar bunu yaparken özel hayatlarını titizlikle gizliyor, yeni rejimin, gündelik hayatlarında (kadın-erkek ilişkisinde) ne gibi sorunlar yarattığına, bunları çözmek için hangi yollara başvurduklarına pek az değiniyorlarmış.

Bizce bunun sebebi basıt... Kemalist ideoloji onlara nasıl yaşayacaklarını söyleyemiyor, “iyi, doğru ve güzel” diye Batı’yi işaretle yetiniyordu...

Merhum Cemil Meriç’in de söylediği gibi Kemalistler ne yazık ki, (kendilerine hedef olarak gösterilen) Batı’yı da hakkıyla anlayamadılar.

Ortaçağ Batı’sı, Kostantaniyye’nin Fethini müteakip Türk Musikîsinin mürekkep makamlarını araklıyor, onları kendi kültür değerleri içinde yeniden yorumlayıp asırlar sonra yine bize satıyordu. Hikâyecileri ise, Mevlâna’nın “Mesnevi”sini “Lafonten’in Masalları” yapıyorlardı...

Şu söylediklerimi Kemalist birine anlattığımda “Nerden biliyorsun, ya Mevlâna Lafonten’den araklamışsa?” demişti.. Nádân herif Mevlâna’nın Lafonten’den kaç asır önce yaşadığını dahi akledemiyor, bilmiyordu...

Kemalistler o kadar tırlatmışlar ki, “tarikat arapların işi” diyeni mi ararsın, “Anadolu Balkanların sömürgesi idi, onu kemalizm devlet yaptı” diyen ve Profesör titrine sahip (!) kanında tek damla Türk kanı olmadığı halde Türk Milliyetçisi geçinenini mi? Hepsinden mebzul miktarda mevcut...

Kemalizm, bunların, bu kriptoların dinidir. Kutsal kitapları da, içinde “Kahr Olsun Şeriat” başlıklı bir bölüm bulunan ve Moiz Kohen yahudisinin (takma adı Munis Tekinalp) kaleme aldığı KEMALİZM kitabıdır...

Atatürk bunlar için sadece araçtır, hainlikleri için vasıta...