Son bir yıl içinde bazı siyasi faktörlerin helâlleşme çıkışlarını önemli buluyor ve bu helâlleşmenin cumhuriyetin kuruluşundan itibaren başlamasınn gerekliliğini düşünüyorum.

Son bir yıl içinde bazı siyasi faktörlerin helalleşme çıkışlarını önemli buluyor ve bu helalleşmenin cumhuriyetin kuruluşundan itibaren başlamasınn gerekliliğini düşünüyorum.

Kendi kendime hep soraraım:

-Çok köklü tarihi bir geçmişe, önemli bir coğrafyaya ve en önemlisi coğrafyasının dışında büyük bir etki alanına sahip bu ülke niye bir türlü huzur bulamıyor?

-Yukarıda sıraladığım kriterlerin onda birine bile sahip olmayan birçok ülke ekonomi ve teknolojide bugün bizden çok daha ileri ve huzurlu nedenini hiç düşündünüz mü?

Ben sürekli düşünüyor ve bu ülkenin üzerinde bir bedduanın olduğuna kesinlikle inanıyorum!

Ya değilse bu kadar avantaja sahip bir ülke nasıl olur da sürekli sıkıntı yaşar ve birbiriyle uğraşır!

Üzücü ama ülkemizi kim yönetirse yönetsin kısmi rahatlamaların dışında bu milletin huzur bulmasının zor olacağına kanaat getirmiş durumdayım.

Yani, yakın tarihimiz tüm çıplaklığıyla sorgulanarak hamasi söylemler bir kenara bırakılıp gerçekler ortaya konulmalı en önemlisi İstiklal Mahkemeleri mağduru ve mazlumlarıyla devlet ve millet helalleşmelidir.

Efendim, karar vericiler kaldı mı ki, kim kiminle helalleşecek, helalleşme ahirete kaldı denilebilir

Elbette ki, ahirette herkes hesabını verecek; ancak, mazlumların ahının ortadan kalkması için bu dünyada da helalleşmek gerekir.

-Ne garip değil mi?

Bir tarafta 'Darağacında Üç Fidan' kahramanlık türküleri öbür tarafta 'Darağacında Binlerce Çınar' ama hiç kimseden çıt yok!

Aşağıdaki dizelerin kime ait olduğunu bilmiyorum ama anlayana çok şey ifade ettiğini düşünerek sizlerle paylaşmak istedim:

Garip geldik garip gidiyoruz dünya denilen handan,
Hep kar hep kış artık bize de haber gelsin bahardan,
Ne arkadaştan ne candan ne de canandan vazgeçtik,
Yaşamak işte bir lokma bir hırka bitiyor anlamadan
,

Yüce Rabb'im sonumuzu hayır eylesin!

Unutmayalım; bu dünyadan her şey gelir geçerde mazlumların ahı kolay kolay gelip geçmez ve acısını bu milletin tamamı çeker!

Yukarıda da ifade ettiğim gibi bu milletin tamamı yakın tarihimizle yüzleşmeli, gerçekler bir bir ortaya konulmalıdır.

Hele hele bu milletin her ferdi İstiklal Mahkemeleri gerçeğini iyi bilmeli kendi ideolojik bakışına göre haklılıklar üretmemelidir.

Toplum katmanlarının her olayda birbirini suçlaması en kolaycı yol olup bu yol isabetli bir yol değildir.

İstiklal Mahkemelerinin kurulmasının haklı gerekçelerini yok saymıyorum; ancak, daha sonraki yıllarda amacının dışında hukuktan uzak uygulamalarının sorgulanmasını ifade ediyorum.

Elbette ki, milli mücadele sürecinde ayaklanma çıkaranlara, yağmacılara, bozgunculara, orduya ait silah ve mühimmat çalanlara, casuslara, askerlikten kaçanlara, milli mücadeleyi engellemeye çalışanlara en ağır cezalar verilmelidir, buna bir itirazımız olamaz!

İtirazımız, haklı bir gerekçeye dayanmadan asılsız itham ve iftiralarla idam edilenleredir.

İstiklal Mahkemeleri konusu çok konuşuldu, bugün tekrar gündeme niye getiriyorsun denilebilir.

Doğru olabilir; ancak, 60 yaşına geliyorum bugüne kadar ülkemizin huzurlu bir gününü göremedim.

Çatışmalar, ihtilaller, krizler daha sayamadığım birçok olumsuz durum!

Bunun bir sebebi olmalı ve en önemli sebebinin haksızlığa uğrayanların en önemlisi mazlumların ahı olduğunu düşünüyorum!