Haber ve tartışma programlarının konuları halkın gündeminde yok. Libya, Demirtaş tiyatrosu, her ne kadar imza dilekçeleriyle insanların ilgilendiği propagandası dayatılsa da Kanal İstanbul, faiz caiz tartışmaları, belediye ile gökdelen zengininin imar polemikleri, fetö siyasî ayağı karşılıklı suçlamaları...Bunlar halkı hiç ilgilendirmiyor.

Haber ve tartışma programlarının konuları halkın gündeminde yok. Libya, Demirtaş tiyatrosu, her ne kadar imza dilekçeleriyle insanların ilgilendiği propagandası dayatılsa da Kanal İstanbul, faiz caiz tartışmaları, belediye ile gökdelen zengininin imar polemikleri, fetö siyasî ayağı karşılıklı suçlamaları...Bunlar halkı hiç ilgilendirmiyor.

Halkın gündemi geçim derdi odaklı önem sırasıyla güvenlik, sağlık, eğitim (Kısaca GÜSE), kahreden işsizlik, adalet, yürekleri kabız eden çarpık kentleşme ve göç. Bir diğer gündemin de bu dertlere çözüm özlemi çekerken sürekli nutuk dinleme gerginliğinden kurtulmak olduğunu söyleyebilirim son olarak.

Güneydoğudan ve ortadoğu batağından şehitler geliyor, ateş düştüğü yeri yakıyor. Diyarbakır'da HDP önündeki annelerin yürekleri yangın yeri. Geçim derdiyle birbirini öldüren insanlarla dolu haber bültenleri. Demirtaş tiyatrosuyla kurutulmak üzere olan terör batağına su fışkırtıcı kumpas girişimlerinin gündem olmasından da çok rahatsız insanlar. Hapisaneler doldu diye afla mafla da ilgilenmiyor, karmakarışık dünyada başarılı bir iç işleri bakanının ek tedbirleriyle önce can güvenliği diyor, toplumsal huzur için asayiş sımsıkı tutulsun diyor.

Sağlık problemleri hep tv. ekranlarında. Haddinden fazla büyük şehir hastaneleri içinde koşuşturuyor insanlar. Nereye gideceğini bilmeyen mi ararsın, arabasını kapalı otoparklarda kaybeden mi, koridorlardaki elektrikli dolmuş ve asansör kuyruğunda bekleyenler mi? Oysa hocalar kentlere dengeli dağıtılmış teknolojisi yüksek küçük hastaneler önermişlerdi, duyan,anlayan olmadı. Şimdi de zararları tartışma konusu. Özel hastanelere gittiğinde gereksiz tetkikler ve fark adlı ek ödemelerle bunalıyor insanlar. Sağlık ticareti kontrolsüz ve fütursuzca aldı başını gidiyor. Ekranlarda ilaç tedavisi veren hekimleri zan altına atan profesör açıklamalarına da hala dur diyemedi devlet. Gıda terörü iddiaları var. Ruhsatlı ilaçlar karalanıyor, yüzlerce suç duyurusu geldi köşeme, bunları tekrar yazacağım.

Eğitim ticareti iflas etti. Özel okul zincirinin biri battı, diğerleri de dertli. Bakan konu beni aşıyor diyor. Nitelik iyileştirmesi yapıyormuş akademisyen ve bürokrat ekibiyle. Diğer hususlar siyasîymiş. Oysa ne demiştik? Özel okulculuk ticarîleşmeye yol açar. Kendini yetiştirmeye özenen özgür öğretmenlerin gönül gücü gerek! Yasalara aykırı olmayacak özgürce müfredat üretip millet evlatlarına kazandırıcı okul özerkliğiyle çağla yarışan çağdaş sistem! Ta 2006'da şimdiki Bakan Talim Terbiye Kurulu Başkanıyken elin oğlu ABD'li Andrew Vorking de onun gözünün içine baka baka aynısını demişti. Kurucusu Gazi Kolejinin adını da kendisinin koyduğu Mavi Kuş dergisinde de 13 Şubat 2011 tarihli Samsun Haber gazetesinde de geniş kapsamlı yayınladım bu raporları. Bakan, duyan, gören olmadı, olmuyor.

İşsizlik kahrediyor. Plansızca verilen üniversite mezunlarının işsizliğine yetkili ağızlar, diploma iş güvencesi değil diyor. Elinden iş gelen insan işsiz kalmıyormuş. Doğru da kim saldı elinde diplomalarla elinden iş gelmeyenleri sokaklara? Torunları işsiz bir dede Reis'e sesleniyor sulanan gözleriyle: Be oğlum, be yiğidim devlet üstü güç mü var? Ne olacak bu çocukların hali? Sen iş dünyasının zenginlerini çağırsan desen ki şu kadar işsizim var, dağıtıyorum ekonomik gücünüze göre size, alın bunları işinize yarar hale getirin. İhtiyacım yok falan demeyin; devlete, millete ve en çok da zaman içinde size sorun olurlar desen itiraz mı edecekler? Bir STK'da dinledim bu sözleri. Öyle etkilendim ki içimi delen bu sözlerden; dondum, düşünekaldım: Anayasaya işsizlik yasak olmalı yazmayı önerecek bir iktidar olabilir miydi acaba?

Adalet ise en büyük dert. Ak Partinin A'sı adalet değil mi? Öyleyse bu gelir adaletsizliği niye? Maaş uçurumları niye yıllardır kapatılmıyor. Üsttekilerin ihtiyaçları alttakilerden farklı mı? Herkes er kişi-hatun kişi niyetine diye yatmayacak mı musallaya? Halk soruyor: Üst düzeydekiler niye ayrıcalıklı görülüyor? Onlar birer aylıklarını hazineye bağışlasınlar da biz de bu pahalılıkta düşük maaşlara razı olalım, örnek olsunlar. Kimse danışman, kurul üyesi adı altında gereksiz yere maaş alamasın. Kimi yer kimi bakar, kıyamet orada kopar der atalar. Başlar model olacak ki zorluklara dayanma gücü kazansın insanlar. Kıskançlık doğmasın. Mahkemelerin makamlarca eleştiri konusu olması da halktaki güven duygusunu yok etti gidiyor, madem öyle yargılananları tanımadığı kişilerden kurulmuş jüriler karar versin suçun varlığına.

Günlerdir Kanal aşağı Kanal yukarı gidiyor. Oysa İstanbul'un gerçek çilesi başka. Erkan Doğan'ın Canavar Sofrası oyununu izlemiştim yıllar önce Devlet Tiyatrosunda. Keşke yine sahneseler de herkes cankulak göz izlese. Aşkım dediği İstanbul'un birçok sorununu dirayetle çözen 25 yıl sonra ne dedi? Biz İstanbul'a ihanet ettik. Anadolu'da iş sahaları kuramadığınız için buraya akınca nüfus, elbette zorlamalar olacak ve bugün eleştirdiğiniz dikey mimariyle üst üste yığıp insanları, kabız edecektiniz yüreklerini.

STK'lara halktan yansıyan ses şu: İstanbul'un derdi büyük, üstüne abanmış çok ağır yük. Çekemiyor artık. Geçici giden bile, geri dönüş gününü iple çekiyor. Silkelenirse günün birinde, bütün ülke ekonomisi yerle bir olacak, bunu yaşatma bize Allah'ım! Kabahat çaresizlik içindeki 25 milyonu onun sırtına yükleyen yönetim nasip ettiklerinde. Nedamet getiriyorlar şimdi ama yine de yatırım üstüne yatırımla insan yüklemek niyetleri. İlham et yüreklerine bu derdi. Kanal mı yapacaklar yapsınlar, bir yetmiyorsa iki yapsınlar ama arındırsınlar bu ülkenin gerdanlığından ağır yük nüfus taşlarını. Desinler ki büyük hata ettik, ödeyelim bedelini de yıkalım bütün binaları, yepyeni bir çağdaş planla yeniden kuralım İstanbul'u! Göç dursun artık tüm büyük kentlere, milleti geçim derdindeyken milyonlarca insana kucak açıp kendi vatandaşlarından daha fazla değer verenlere de insaf ver Allah'ım! Bıktık bize bir şey sormadan sonradan pişmanlık dolu icraatlar anlatan nutuklardan, yeter bizi kurtar Allah'ım! Derdini yazmaya söz verdiğim halkın sesi bu!