Halep’in düşmesi, biz hakkı hakim kılmak isteyen Müslümanlara, bir ülkede iktidara gelmek için sadece o ülke içinde güçlü olmanın yeterli olmadığını göstermiştir.

Halep’in düşmesi, biz hakkı hakim kılmak isteyen Müslümanlara, bir ülkede iktidara gelmek için sadece o ülke içinde güçlü olmanın yeterli olmadığını göstermiştir. Sünni olan Müslümanların, kendi istedikleri İslami yönetim tarzını kurmak istediklerinde; kendi dış politikalarını hak ve adalet göre yürütmek istediklerinde, ABD ve Rusya gibi birbirleri ile en sert bir şekilde mücadele eden rakiplerin bile bir araya gelip, Sünni olan Müslümanlarla mücadele ettikleri anlaşılmıştır. Sünni olan ülkelerin dahi dünyadaki süper güçler işi içine girince, haklı olan kardeşlerine yardım etmedikleri anlaşılmıştır. Türkiye Sünni dünyada, savaş söz konusu olunca yalnız bırakılmaktadır.

Sünni dünya, kendi içinde birlik olmaktan acizdir. Bırakın Sünni dünyadaki ülkelerin birlikteliğini, Suriye rejime karşı mücadele eden gruplar arasında bile birliktelik sağlanamamıştır. Suriye muhalifleri ortak düşmana karşı birleşemiyorsa, dünyanın diğer Sünni ülkelerinin birleşmesini beklememek lazımdır. Savaş durumunda dahi birleşemeyen topluluklarız.

Halep’in düşmesi bizi “niçin birlik olamıyoruz?” sorusunun cevabını aramaya götürmelidir. Halep’in düşmesi, Müslüman dünyadaki ülkelerden niçin bir tanesinin bile Rusya, Fransa, İngiltere, ABD veya Almanya kadar güçlü bir ülke olamadığının sorusunun cevabını aramamızı sağlamalıdır. Bir buçuk milyar İslam aleminde, İslam dünyasının haklarını, batılı ülkelere ve zalim liderlere karşı koruyacak güçte, neden bir ülke bile yoktur. Neden Türkiye kendini füze saldırılarına karşı korumak için savunma sistemini kendi yapamıyor?

Hülasa biz neden güçsüzüz? Biz neden geri kaldık? Nasıl olur da dış ülkeler bizi yıkabilecek kadar güççüsüzüz? Nasıl oluyor da, biz onları iç işlerine müdahale edemiyoruz da onlar bizim iç işlerimize müdahale edebiliyorlar.

Halep bize güçsüz olduğumuzu öğretti. Biz neden güçsüzüz? Osmanlı neden güçsüzleşti ve yıkıldı? İki sorununda cevabı aynı olsa gerek.

Bizlerin kurduğu toplum düzeni; teknoloji geliştirecek, kendi savunma sanayimizi oluşturacak, kendi içimizdeki haksızlıkları önleyecek, kendi hatalarımızı gösterecek, en gelişmiş silahlarla donatılmış bir orduyu kuracak, bilimsel buluşlar yapan üniversiteleri kuracak kadar mükemmel değil.

Her toplum düzenin bir teorisi ve birde ortaya koyduğu eserleri vardır. Toplum teorisi oluşturulur, sonra toplum bu teoriye göre eserler üretir. Toplumun eserleri, teknolojidir, bilimsel buluştur, toplumun gelir seviyesidir, toplum üyelerinin mutluluk oranlarıdır, binalarıdır, yollarıdır, limanlarıdır, sanat eserleridir, kültürel faaliyetleridir, ortaya çıkan güçlü ve adil devlet yapısıdır. Batı toplumları ile boy ölçüşebilecek bir toplum düzeni oluşturamadık. Oluşturduğumuz toplum düzeni ile Sünni İslam dünyası Halep’te yenilgiye uğradı.

Öyle ise ne yapmalıdır? Yeni bir toplum düzeni teorisi geliştirmeliyiz. Nasıl bir toplum kurarsak, batı ile boy ölçüşebilen bir İslam toplumu ortaya çıkar? Sünni dünyayı nasıl bir araya getirip hareket ettirebiliriz? Savaşla bir araya getiremeyeceğimiz kesinlik kazandı. Öyle ise nasıl bir araya getirebiliriz? İşte Halep’in düşmesi bize nasıl bir, yeni toplum düzeni kurabiliriz sorusunu sordurmalıdır.

Yeni İslam dünyası düzeni ne olmalıdır?