Savaşlar, diplomasi, ateşkes... Kimi zaman hiçbiri işe yaramaz... Libya’daki durum bu söylediğimizin tipik misâlidir. Pekâlâ böyle durumlarda ne yapılmak lazım gelir?

Savaşlar, diplomasi, ateşkes... Kimi zaman hiçbiri işe yaramaz... Libya'daki durum bu söylediğimizin tipik misalidir.

Pekala böyle durumlarda ne yapılmak lazım gelir?

İşin sorumlusunu, ki burda darbeci general bozuntusu Halife Hafter'dir, ortadan kaldırmak gerekir. Savaşları sona erdirmenin -biraz değişik, fakat tesirli- başka bir yolu da budur...

Ecdad-ı muhteremimiz necip atalarımız bu tür hainler için 'vücudu devlete muzır olmuştur' der ve işini bitirirlerdi...

Bu hain darbeci Libya generalinin tam adı; Ebu'l Kasım Halife Hafter.

Vücudu yalnızca Libya devletine değil, İslam alemini de darbeci kankası Mısır postmodern Firavunu Sisi gibi muzır olmuştur. Bu yüzden de hakkı halledilmektir. Yàni katli vacib olmuştur...

Hafter, meşru yönetime yaptığı darbe ve sonrasında izlediği uzlaşmaz tutum ile petrol zengini Libya'ya büyük yıkım getirdi...

Libya'nın doğusundaki silahlı güçlerin darbeci lideri General Hafter, merhum Kaddafi'nin silah arkadaşlığından, ABD istihbarat örgütü CIA ajanlığına, sonra ekmeğini yediği Kaddafi'yi (ABD ile) devirmekten, (isyancı Arap Baharı halk salaklarına) karşı darbeciliğe ve 2019'da da Ulusal Mutabakat Hükümeti'ne (UMH) baş kaldırıp başkent Trablus'u silah zoruyla ele geçirme teşebbüsüne uzanan kariyeriyle Libya'da bugünkü silahlı şiddet kaosunun yegane sorumlusu...

Hafter, 1987'de beraberindeki 700'e yakın adamıyla Çad'da esir alındı. Çad'dan çıkarıldıktan sonra ABD tarafından Zaire'ye getirilen Hafter, Libya'ya dönmek yerine Kaddafi'nin yurt dışındaki muhaliflerine katıldı!

Yàni dostlar, hainlik adamın kanında var. Vücudu dünyaya muzır...

Büyük ve güçlü bir istirbaratımız var. Bu darbeci iti derdest edip getirmeleri gerekmiyor. Oracıkta ümüğünü sıkıp, gebertip atsınlar... Bizde idam cezası yok. Üstelik Libya'lı birini yargılama hakkımız da yok... Hem zaten biz kendi darbecilerimizi bile yargılayabilmiş değiliz.

12 Eylül cuntası eceliyle geberdi. 28 Şubat'çı hainler aynı, yaşayanları aramızda fink atıyor... FETÖ'cülerin bile büyükbaşları yargılanamadı.

Tuhaf geldi biliyorum ama 'vücudu muzır olmuş' birisini ortadan kaldırmak Osmanlı'nın da, ondan evvelki cedlerimizin de tatbik ettikleri bir usuldü. İster dahilde ister hariçte bu metod beynelmilel olarak da caridir, bakmayın seslendirilmediğine...

Elçisini bile kazığa oturtan o gavur Kazıklı Voyvoda'ya ne yaptı Osmanlı? Gitti, kazığının üzerine kendisini oturttu…

'O zaman sen geçmişteki faili meçhul cinayetlere de bu gözle bakarsın' diyecekler olursa, onlara 'ahmaklığın lüzumu yok, o işler devletin değil, devlet içine sızmış hainlerin işiydi' deriz.

Devlet cinayet işlemez, cezasını verir. Onu da yargıladıktan sonra verir.

Ve biz burada ABD ajanlığı, Kaddafi merhumu şehid etmekteki rolü, darbeciliği ve sair zalimlikleri tescilli bir hainden bahsediyoruz, masum ve tek kabahati Kürt olmak olan biçare yurdum insanlarından değil...

Hafterin işi nasıl biter? Bir hüsn-ü kasd ile biter... (Sanıyorum bu tabir ismet Özel'e ait. Bir tv programında Bülent Arınç'a yapılan suikast için kullanmıştı... )

Tabir çok hoş. Suîkast (kötü niyetli -öldürme- eylemi) oluyor da bunun güzeli, iyi niyetli olanı neden olmasın? Olur, bal gibi olur...