Başlık, kavramsal olarak kulağa hoş geliyor oluşunun yanı sıra, aynı zaman da güven verici olması dolayıyla da güven (!) veriyor. Nedir bu güvenli şehirler? Bu şehirleri güvenli kılan gerekçe nedir?

Başlık, kavramsal olarak kulağa hoş geliyor oluşunun yanı sıra, aynı zaman da güven verici olması dolayıyla da güven (!) veriyor.

Nedir bu güvenli şehirler? Bu şehirleri güvenli kılan gerekçe nedir?

Aslında başlık kendi içerisinde bir illüzyon, yani bir sahtekarlık barındırmaktadır. Biraz daha yalın ifade edecek olursak, olmayan bir güveni güvenlik adı altında pazarlama girişimidir. Hepimizin gün içerisinde defalarca okuduğu, tanık olduğu ya da bizzat başvurduğumuz bir tabela yazısı '' binamız, iş yerimiz, sitemiz v.s güvenlik kameraları ile gün boyu izlenmektedir…

Çin de, altı kişiye bir kamera, İngiltere ve Amerika da ortalama yirmi ve İstanbul gibi bir şehir de bin kişiye bir kamera düşerek şehri güvenli(!) hale getirdiğini iddia eden bir güvenlik anlayışı ile karşı karşıyayız. Böyle bir dünyanın ne denli güvenlik taşıdığı ve bizleri güvenlik derken nasıl aldatıp kandırdıkları bakımından son derece çarpıcı bir düzenin aldatması ve istilası altındayız.

Şimdi bu durumu biraz daha yalın okunur, yalın anlaşılır ve katıksız hale getirelim mi?

Bizlere deniliyor ki oturduğumuz semt, ticaret hanemizi kurduğumuz mekan, okulumuzun bulunduğu muhit, iş yerimizin adresi, hülasa şehrimizin hiçbir yeri güvenli olmadığı için kendimizi, evimizi, iş yerimizi, okullarımızı, kamu binalarımızı, trafik alanlarımızı, çocuklarımızı v.s kameralarla izleyerek bir nebze güvence altına almaya ve hayatı bir nebze yaşanılır hale getirmeye çalışıyoruz …

Başlığımızı biraz daha yalın hale getirecek olursak

Günümüzün yirmi dört saati izleniyor olmasına, yürüdüğümüz yollardan evimiz, iş yerimiz, sitemize giriş ve çıkış anımıza kadar izlenmemize, hayatımızın hemen hemen mahrem alanı kalmamasına, rağmen; bu kadar asayiş olayları yaşanıyorken, bir an için bu kameraların söndürüldüğünü ve devre dışı bırakıldığını hesaba katarsanız eğer, yaşamınızın ve yaşadığınız şehrin ne kadar güven içerisinde olduğunun kararını da sizler verirsiniz artık.

Hiç birimizin birbirimize inanmadığı, güvenmediği, arkamızı dönüp gözlerimizi dahi kırpamadığımız bir zaman dilimini '' güvenlik kameraları '' ile güvenli hale getirdiğimiz bir sürecin orta yerinde, yaşamın bizatihi kendisini katledip tükettiğimizin bile farkında değiliz.

Güvenliği izlenmeye, kameralara indirgediğimiz bir yaşam stili, insan olarak hepimizi utandırması ve ar etmemize sebep olması gereken bir davranış şekli iken, hız kesmeden güvenlik kameraları ile kendimizi güvenlik altına almaya devam etmekteyiz.

Komşu, komşusunu izlemeden kendisini güven altında hissetmediği, hoca camisini, öğretmen öğrenci ve okulunu, veli çocuklarını online izlediği bir zaman dilimini '' güvenlik '' adı altında kendisini avuttuğunun dahi bilincinde değildir.

Kendi kendimize dahi inanamadığımız, komşumuza, mesai arkadaşımıza, akrabalarımıza, devletimize, yargımıza, cami imamımızdan öğretmenimize kadar kimsenin kimseye güvenmediği, güvenceyi kameralara indirgediği bir sürecin adını hayat koyduğumuz iğreti bir tükenişin tam orta yedindeyiz.

Emniyet müdürlüğüne girerken dahi kendimizi emniyette hissetmediğimiz, hakimin karşısında adaletin önünde olduğumuza inanmadığımız, imamın söylemlerinin hiçbir ehemmiyetinin olmadığını kanıksadığımız bir durumun, nerde, ne zaman kim tarafından bir kör kurşuna kurban gideceğimizi kestiremediğimiz bir dramın adına hayat dediğimiz iğreti bir zamanın tam orta yerindeyiz.

Bu kadar utanılası bir durumun nedenleri, niçinleri ve tedavisi üzerine ciddi zamanlar ayırıp samimiyetle düşünmemiz gereken bir durumda, kurtuluşu yine güvenlik kameralarına indirgemeye devam etmekteyiz.

Şehrimizin güvenliği, bizim kendimize, sağımıza solumuza, komşumuza akrabamıza inanmamız ve güvenmemizle sağlanacak bir güvenliktir. Böylesi bir inancın, böylesi bir itimadın, böylesi bir teslimiyet ve güvenin olmadığı hiçbir yaşam asla güvenli olmadığı gibi, utancı, her geçen gün büyüyen bir yaşam şekli olmaya devam edecektir.

Belki de güvenliği, utanmayı unuttuğumuz zaman kaybetmiştik…