KOŞTURUYORUZ âdeta… Bir yarış hâlindeyiz neredeyse. Birisi bir kabalık mı yaptı, biz daha fazla yapmaya çalışıyoruz. Birisi sesini yükselterek sonuç almaya mı çalışıyor, biz altta kalıp engin olmayı seçmek yerine onundan aşağı kalmamak için aynı yönteme başvuruyoruz.

KOŞTURUYORUZ adeta…

Bir yarış halindeyiz neredeyse.

Birisi bir kabalık mı yaptı, biz daha fazla yapmaya çalışıyoruz.

Birisi sesini yükselterek sonuç almaya mı çalışıyor, biz altta kalıp engin olmayı seçmek yerine onundan aşağı kalmamak için aynı yönteme başvuruyoruz.

Trafikte biri bize makas mı attı, bizim ne eksiğimiz var düşüncesinden hareket ederek daha alasını gösteriyoruz. Takip edip sıkıştırıyoruz.

Bir diğeri yüzümüze bir yumruk mu attı, bir tane de biz ona atıyoruz.

Aymazlık, nobranlık yapanlar mı var çevremizde, o güne kadar perde altında sakladığımızı diğer yanımızı açığa çıkartıyoruz ve mukabele etmekten hiç geri durmuyoruz.

'Yapmıyorsak bilmediğimizden değil, efendiliğimizden' diyerek bir de buradan bir övünç bile çıkarabiliyoruz.

Başkası kabahat ortaya koyar da biz yapamaz mıyız?

Başkası günah işler de biz irtikap edemez miyiz aynı günahı?

Ne varsa saklımızda tuttuğumuz hepsini boca ediyoruz.

Bu günahları denkleştirmek değil de nedir?

Kabahat yarıştırmak değil de nedir?

Neden kendimizi bu konuda geri durmak yerine müzayede de açık arttırmaya girmiş bir insan duygusuna kaptırıyoruz.

İşin ilginç başka bir yanı daha var ki, denkleştirmek yerine çoğu defa fazlalaştırıyoruz.

Üste çıkıyoruz.

Günah ve kusur işleme hususunda 'Bütçe Fazlası' vermek için can atıyoruz.

Burada bir yanlışlık yok mu?

Ne zaman şapkamızı önümüze alıp düşüneceğiz?

SEVAP denkleştirme konusunda çok çekiniğiz oysa.

Çevremizde yapılan iyilikleri görüp takdir ederek kendimizi bu hususta organize etmek yerine yapılan güzel eylemlere kılıflar bulup uzak kalmanın yolunu bulmaya çalışıyoruz.

Veya 'Ben değil başkaları yapsın' tembelliğine pirim veriyoruz.

Günah denkleştirme konusundaki acelemiz, hızımız, coşkun isteğimiz burada cılızlaşıp sönüyor.

'Kötülük ve kabahat konularında varım, iyilik ve güzellik hususunda yokum' demekten başka bu tavrımızın ne anlamı var?

Diğerinde denkleştirmeyi bile aşan dizginlenemez iştihamız söz konusu iken burada neden 'Bir lokma bir hırka' diyen derviş rolüne bürünüyoruz?

Bu çarpıklığı kendimize izah edebilmemiz mümkün müdür?

Yalan yanlış mazeretler üretsek bile kalbimiz bundan tatmin olur mu?

Vicdanımız onaylar mı?

ÂHİRETTE bir günah sevap denkleştirmesi yapılacağını biliyoruz.

Konu dünyayı aşıyor yani.

Zerre miktar yanlışlık, adaletsizlik olmayacak.

Haklıya hakkı iade edilecek.

Terazi tutukluk yapmayacak, hesap şaşmayacak.

İşlediğimiz günahlar için sevap hanemizden aktarımlar yapılacak.

Bir nevi tazmin etme, tazminat ödeme durumu.

Bir bir eksileceğiz kısacası.

Tüm bunları aklımızda tutarak yapmalıyız ne yapacaksak.

Anlaşılıyor ki, ekonomi alanında kullanılan 'Denkleştirme' kavramı esasen başka alanlarda da geçerlidir.

Gereken miktarı tamamlamak bu yaşadığımız hayat ile sınırlı değil.

Birbirine denk haline getirmek öte yakanın da bir gerçeği.

Allah sevap tarafı daha ağır basanlardan eylesin bizleri inşallah. Ancak bunun için şu 'Günah Yarışını' sona erdirip 'Fazilet Yarışını' öncelememiz gerekecek.

Başaranlardan olmak niyazıyla…

Ya Selam!