GÜLEN FIKRALARI

İnsanlar kahvede oturuyor.

Hararetli bir şekilde olanı biteni konuşuyor.

Biri “Allah beterinden saklasın” diyor, Ortaköy'deki saldırıyı kastederek.

Bir diğeri “Devlet, camii, cemevi, kilise ve havralarda tedbirler almalı” diyor.

Bir başkası “Hep bunlar Fetöcülerin işleri” diye söze girip devam ediyor: “Fetö devleti yıpratmasaydı bugün bunlar yaşanmazdı.”

“Onlara da oldu ya” diyor ilk konuşan, tanıdıkları bir militanı hatırlatıyor:“İşsiz güçsüz kaldılar, ekmeğe muhtaçlar.”

“Karısını satsın” şeklinde pervasızca cevaplıyor yanındaki.

Hemen itiraz ediliyor: “Ayıp, nasıl konuşma o öyle; onursuz bir şey teklif ediyorsun…”

Ama adamın cevabı masada bir sessizliğe sebep oluyor. Cevabı şu: “Bu adam vatanını ve dinini bir hiç uğruna satınca ayıp değil miydi? O zaman onuru neredeydi?”

Halk böyle öfkeli.

Öfkesini gizli gizli yaşıyor.

Gerekli adımların hâlâ atılmadığını gördükçe kendi kendine eğlenceler çıkartıyor, fıkralar anlatıyor.

Anlatılan fıkralardan biri şöyle:

Gülen, kendisini çöle vurmuş. Mecnun gibi dolaşmaktadır.

Çölde dolaşırken yaşlı bir adamla karşılaşır. Adam perişan bir haldedir.

Gülen, “Amca nedir bu halin” diye sorar.

Perişan haldeki yaşlı adam şöyle diyor. “Oğlumu kaybettim, uzun zamandır onu arıyorum.”

“Oğlun nasıl biriydi” diyor Gülen, “tarif etsene.”

“İki elinde, avuç içlerinde çarmıha gerildiğinden çivi izleri var” şeklinde oğlunu tarif ediyor.

Gülen hemen adamın ellerine sarılarak “Baba, baba!” diye haykırıyor.

Yaşlı adam elini geri çekerek Gülen'e tiksintiyle bakıyor: “Pinokyo seni!”

Bu fıkra biraz seviyeli.

Bir de şu var:

Gülen güya vaizlik yaptığı dönemde bir berber dükkânına gider.

Der ki “Usta sırada kaç kişi var?”

Usta “Üç” der.

Gülen “Peki” diyip yoluna devam eder.

Ertesi gün tekrar berber dükkânına gider.

Der ki: “Usta sırada kaç kişi var?”

Usta “Beş” kişi der.

Böyle günler sürer. “Sırada kaç kişi var” diyerek soran Gülen bir türlü dönüp berber dükkânına girmez.

Usta en son çırağına der ki “Oğlum takip et bakalım, bu adam bize kaç müşteri var diye sorup nereye gidiyor?”

Çırak bir süre sonra geri döner.

Der ki: “Usta sizin eve gidiyor…”

Böyle uzayıp gidiyor anlatılanlar.

Gülen'e “veli” diyorlar ya; Allah hiçbir veli kulunu bu denli rezil kepaze etmez…