Gerilimde hayır yok

Siyasi çevrelerde sıkça dillendirilen bir değerlendirme vardır:

“AK Parti gerilimden nemalanıyor.”

Ya da başka bir ifade ile “gerilim siyaseti AK Parti’ye yarıyor…”

AK Parti’nin ilk yılları itibariyle bu tespit büyük ölçüde doğruydu.

Koalisyonların siyaseti çıkmaza soktuğu, kriz dalgasının ekonomiyi çökerttiği bir dönemde bir umut olarak ortaya çıktı AK Parti.

İlk iktidarında da körfez savaşı gibi bir büyük sorunla karşı karşıya kalmasına rağmen uyguladığı milletin arzusuna uygun siyasetle umutları boşa çıkarmadığı gibi gücüne de güç kattı.

Konulan engellere, kurulan tuzaklara rağmen…

AK Parti’yi siyaset yapamaz hale getirmek için Çankaya’dan, yargıdan, ordudan gelen her türlü engelleme ters tepti.

Cumhurbaşkanını seçtirmeme oyunu, elektronik muhtıra işgüzarlığı, kapatma davası gibi tüm engellemeler Ak Parti’yi mağdur duruma soktu.

AK Partiyi saf dışı bırakmaya yönelik tüm anti demokratik girişimlere karşı halk muzlum ve mağdurun yanında yer aldı.

“Ustalık” diye tabir edilen 2011 sonrası döneme kadar…

Bu tarihten sonra AK Parti her şeye hakim havasındaydı…

Seçmene göstereceği bir mazereti, gerekçesi kalmamıştı.

O yüzden Haziran 2015 seçimlerinde ilk kez AK Parti tek başına hükümet kuramayacak duruma geldi.

Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ustaca yürüttüğü “olmayana ergi” siyaseti ile Kasım’da yapılan seçimlerde AK Parti, seçmenin yarısının güvenini kazanarak yeniden tek başına iktidar oldu.

Seçmen iradesi ile AK Parti’yi uzaklaştıramayanlar 15 Temmuz’da darbe yöntemini denediler, ters tepti.

AK Parti yeniden mağdur duruma düştü.

Bu havanın ardından, MHP’den gelen destekle AK Parti’nin öteden beri gerçekleştirmek isteyip de yapamadığı Anayasa değişikliği Meclisten geçti.

Cumhurbaşkanlığı Sistemi ile ilgili Anayasa değişikliğinin Meclis’teki müzakereleri sırasında muhalefetin izlediği gerilim politikası AK Parti’yi bütünleştirmekten, AK Parti-MHP ittifakını güçlendirmekten başka işe yaramadı.

Meclis’te hızını alamayan “hayırcı kitle” bu kez, bazı bazın organları ve sosyal medyayı kullanarak “evet” tercihini ortaya koyan ünlü ünsüz herkese yönelik linç kampanyası yürüttüler.

Öfke ve hıncın esiri olanlar, demokratik tercihe saygıyı hiçe saydılar.

Referandumda tercihinin ne olduğunu bile bilmeden sırf giyim tarzından kaynaklanan bir önyargı ile başörtülü kıza saldırdılar.

Bereket Kılıçdaroğlu, kızın ailesini ziyaret ederek tansiyonu düşürmeyi akıl edebildi.

Daha önceki seçimlerden ve referandumlardan ders aldığı anlaşılıyor.

Gerilim siyasetinin AK Partinin ekmeğine yağ sürdüğünü anlamış demek ki…

Ama buna rağmen hayırcı kitle tahrik ve tazyiklere berdevam…

Evet cephesindeki hayır demeyi bir demokratik hak gibi kabul etmeyen söylemin de hayırcıların tavrından pek farkı yok…

İç savaş ve terör tehditleri faydadan çok zarar getirir…

Zira Türkiye’yi16 Nisan sürecine götüren birlik ruhudur.

İttifakın temeli, 15 Temmuz sonrasında Yenikapı’da atılmıştır.

O temelin harcı dostluk ve kardeşliktir…

Önemli olan referandum mitinglerini de demokrasi mitingleri haline getirebilmektir.

Ayrıştırma, ötekileştirme siyaseti karşı cepheyi genişletmekten başka işe yaramaz.

Karalama siyaseti kimseye yarar sağlamaz.

Gerilimde hayır yoktur.

Evet için de yoktur, hayır için de…