Gençliğimiz Geleceğimiz

Yeryüzünde medeniyeti inşa etme görevi bizatihi insanoğluna aittir. İlk insandan son insana hepimiz İlahi takdire bağlı bir yolculuğun içerisindeyiz aslında: Hayat yolculuğu… Acı tatlı hatıralar, zor kolay imtihanlarla örülü bu yolculuğun çeşitli evreleri vardır: Çocukluk, gençlik, yetişkinlik ve ihtiyarlık…

Her safhası ayrı özellik ve güzellik taşıyan hayatımızın tespit edilen en kritik ve bir o kadar da cazip evresinin “Gençlik” çağı olduğu sıklıkla dile getirilmektedir. Bu çağa ait en çok yakıştırılan insani özellikler de “zindelik, cesaret, şecaat, tazelik, özgürlük vs” şeklinde sürer gider. En iyi bilen odur, en güçlü onun bileğidir, o en akıllıdır, en şöyledir, en böyledir… Yani “en”lemesine büyümeye çalışır genç, ancak bu hormonlu bir büyüme olur maalesef…

Hür iradesiyle karar verebilme girişimlerini yoğun yaşayan gençler, fark edilme, tanınma ve kabullenilme mücadelesine kendilerini fena kaptırırlar. Kıpır kıpırdır genç insan, kanı da fokur fokur, üstelik kan basıncı da tavan yapar, deli kanlıdır. “Gençlik başımda duman” nağmelerine kaptırır kendini adeta… Kız ya da erkek fark etmeksizin kimlik ve kişiliğinin, çeşitli alışkanlıklarının şekillendiği yıllar yaşar gençlik döneminde insan.

Ancak… Bu tespitleri art arda sıralasak da gençlerimize haksızlık etmemek gerek yetişkinler olarak... Milletimizi ayakta tutan dinamik unsurdur gençlerimiz; gözümüzün ışığıdır, gözbebeğimizdir onlar. Gençliğimiz güvenli geleceğimizdir, istiklal ve istikbalimizin teminatıdır; tükenmeyen hazinemiz, kesintisiz güç kaynağımızdır.

Malazgirt zaferi, İstanbul’un fethi, Çanakkale ve Kut’ül Amare destanı, İstiklal Savaşı, 15 Temmuz destanı gibi yüreği iman dolu, gözü pek kahraman gençlerimizle bu şanlı mücadeleler kazanılmıştır. Dünyanın dört bir yanındaki gönül coğrafyamızın da koruyucu kalkanı ve sarsılmaz kalesi olan bin yıllık vazgeçilmez anavatanımız Anadolu’muzda kutlu davamız her geçen gün yiğit gençlerimizin omuzlarında yükselmeye devam edecektir.

Yaşanabilecek kuşak çatışmalarını bilgili, bilinçli, hoşgörülü ve müşfik yaklaşımlarla en hafif ve makul seviyede atlatabilmek mümkün olur. Her konuda olduğu gibi gençlerimizin vatanımıza, milletimize, geleceğimize sahip çıkacak şuur ve sorumluluk içerisinde yetiştirilmesinde de eğitim olmazsa olmaz şarttır.

Asla ihmale gelmez bu işler, kesinlikle bağlantılarımızı sağlam tutmalıyız çocuklarımız ve gençlerimizle… Hain canavarlar açmış ağzını, iştahla evlatlarımızı bekliyor bir çırpıda yutmak için Allah korusun. Yok olasıca sigara-tütün, alkol, madde, kumar, teknoloji bağımlılığı canavarlarının ağızlarından salyaları akıyor zahir…

Sosyalleşme sürecinin en sorunlu yaşandığı gençlik döneminde aile, okul, ebeveyn, öğretmen gibi unsurların etkisinin asgari seviyelere düştüğünü bizzat gözlemliyoruz. Giyecekten yiyeceğe, izlenen filmlerden dinlenen müzik parçalarına, konuşmalardan davranışlara kadar hemen her konuda popüler kültürün etkileri görülmektedir gencin üzerinde… Tıpkı reklam filminde söylendiği gibi: “Anlatmaya gerek yok, görüyorsunuz…”

Gençlerle yaptığımız “Bilge Gençlik” söyleşilerimizde şu üç konuyu ısrarla dile getiriyoruz: Aklınızı ve vicdanınızı asla kiraya vermeyin!.. Önyargılarınızla hareket etmeyin!.. İstişareye büyük önem verin!.. Genç kardeşlerimize aynı zamanda gerek aile büyüklerinin gerekse çevresindeki örnek şahsiyetlerin engin tecrübelerinden esinlenmelerini salık veriyoruz. Gerçek hayatın imbiğinden damla damla süzülerek oluşan tecrübeler, sanal dünyanın safsatalarından katbekat evlâdır çünkü… Aklın akla aşısıdır bu tecrübeler.

İslâmî değerlerin yaşanması ve toplumda kök salarak yayılması için Sevgili Peygamberimiz gençlere büyük görevler vermiştir. İslam’ın tebliğinde onların cesaret ve enerjilerini harekete geçirmiş, gençlerin kendine güvenli, sağlam bir kişilik geliştirmelerinin yolunu açmıştır. Sevgiyle yürekten paylaşılacak iman/güven ilkelerimizin gençliğimiz tarafından sahiplenilmesi, olumlu rol model olabilmemize dayalıdır. Biliyoruz ki yetişmekte olan genç nesiller, duyduklarından öte, özellikle gördüklerinden daha fazla etkilenmektedir.

Türkiye’mizin nüfusu 80 milyonu aşmakta ve 30 yaşa kadarki çocuklar ve gençlerin sayısı 40 milyonu bulmaktadır. Bu sayı nüfusumuzun yarısını oluşturmaktadır. Dünyada öne çıkan gelişmiş devletlerin hegemonyası altına girmemek için millet olarak başlattığımız maddi kalkınmanın yanı sıra kadim medeniyetimize ait inanç ve ahlak değerlerimiz ışığında manevi kalkınma hamlesini de hızlandırmalıyız. Özü sağlam, sözü doğru, gözü tok, gönlü zengin, barıştan yana, zulme karşı onurlu gençlerimiz, ruh ve bedence sağlıklı ve güçlü oldukça milletimiz de güvende olacaktır.

Geçen hafta Yeşilay’ın ödül töreninde “gençleri korumanın geleceği kurtarmak olduğunu” belirten Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan da “İnsanı dışlayan veya insanı sadece maddi yönden değerlendiren bir anlayışın başarı şansı da yoktur. Bir ülkenin asıl zenginliği yer altı ve yer üstü kaynakları değildir. Güçlü ülke; sanayisi, ekonomisi, ticareti, ordusu güçlü devlet manasına gelmez. Elbette bunların tamamı elzemdir, önemlidir, her biri kendi başına bir değerdir. Ancak, bize göre bir milletin en büyük hazinesi, en büyük güç kaynağı ruhen, zihnen ve bedenen sağlıklı nesillere sahip olmasıdır” sözleriyle “gençlerini kaybeden ülkelerin geleceklerinin karanlık olduğunu, vurgulamıştır.

Anadolu topraklarında “Diriliş” hamlesini başlatan Ertuğrul Gazi’nin dile getirdiği şu sözlerle bitirelim: “Biz İlahi nizamı korumaya, zalimin elinde kıvranan mazlumları kurtarmaya ve Allah’ın adaletini cihanın dört bucağına yaymaya ant içtik. Biz ant içersek, sözümüzü tutmadan ölmeyiz… Atamız Alpaslan pes etmedi, biz de pes etmeyeceğiz. O, kılıcıyla doğudan batıya bir yol açtı; bu yol bizim istikbalimizdir, ucu bucağı nihayeti yoktur. Nefesimiz yettiğince biz de o yoldan yürüyeceğiz. İlahi nizamı koruyup, adaleti cihanın dört bir yanına yayacağız. ‘Gücünüz yetmez’ diyenlere, ‘İnancımız yeter’ diyeceğiz. ‘Aklınız yetmez’ diyenlere ‘Mücadelemiz yeter’ diyeceğiz. ‘Ömrünüz yetmez’ diyenlere ‘Tarihimiz yeter’ diyeceğiz. ‘Cihan size kalmaz’ diyenlere, ‘Allah bize yeter’ diyeceğiz.”

Emrullah AYDIN

.