LİSE ve üniversitelerde büyük sayıda Müslüman genç yetişiyor, yetiştiriliyor. Bunlar İslam, Kur’an, Sünnet, Şeriat, Tasavvuf (İslam Ahlakı) kriterlerine göre iyi yetiştirilebiliyor mu?
Önemli bir soru: Üniversiteli bir gence sadece burs verilmek suretiyle onun iyi, güçlü, vasıflı yetişmesi sağlanır mı?
Bu soruya bendenizin cevabı şudur: Burs, bir gencin geçimi, yemesi, barınması, cep harçlığı için bir katkıdır. Sadece burs verilerek bir genç yetiştirilmez.
İslam ölçülerine, kıstaslarına göre bir gencin yetişmesi ne demektir?
Cevap: Şu üç boyutunun geliştirilmesi, olgunlaştırılması demektir. Birincisi: Doğru inançlara, bilgilere, kültüre sahip olacak… İkincisi: Ahlak ve karakter terbiyesi alacak… Üçüncüsü: Estetik, sanat, güzellik boyutu gelişmiş ve güçlü olacak.
Gence ayda birkaç yüz lira vermekle bu işler kendi kendine olmaz.
Soru: Bugünkü liselerimiz Müslüman gence, yukarıda saydığım üç boyutu yeterli derecede kazandırabiliyor mu?
Cevap: Kesinlikle kazandırmıyor. Bırakın normal liseleri, İmam-Hatip okulları bile kazandırmıyor. Mevcut eğitim sistemi çağdışı ideolojik, Kemalist bir sistemdir. Islah ve ikmal etmez, ifsad eder.
Somut bir örnek vereyim:
Devlet-i Aliyye zamanında Galatasaray Sultanisinde (Bugünkü Galatasaray Lisesi), okulun kuruluş tarihi olan 1868’den 1912’ye kadar, mektepteki bütün Müslüman çocukların beş vakit namazı, okul camiinde, okulun resmî imamının ardında cemaatle kılmaları mecburî idi. Bu konuda bilgi edinmek isteyenler “Galatasaray Lisesinin Camii ne Zaman Kapandı?” başlıklı yazımı okuyabilirler.
Bugün, İmam-Hatiplerde namaz kılma mecburiyeti yoktur. Kılan kılıyor, kılmayan kılmıyor. Kimi okulda kılanların nispeti sadece yüzde ondur.
Liseli ve üniversiteli Müslüman gencin iyi yetişmiş olması, vasıflı bir Müslüman olabilmesi için şartlar vardır.
Birincisi: Sahih bir itikada sahip olacak. Yani inançla ilgili yeterli kültürü olacak.
İkincisi: Yeterli miktarda fıkıh, ilmihal bilecek.
Üçüncüsü: İslam ahlakının prensiplerini, kıstaslarını bilecek ve bunları hayata uygulayacak.
Dördüncüsü: İslam’ı bütünüyle doğru olarak öğrenmiş olacak.
Beşincisi: Dünyanın güçlü ve vasıflı liselerinde okutulduğu kadar genel kültüre, çağ kültürüne sahip olacak.
Altıncısı: İhlaslı olacak.
Yedincisi: Yeterli miktarda sanat, güzellik, estetik kültürüne sahip olacak.
Sekizincisi: İslam düşmanlarından daha güçlü olacak.
Dokuzuncusu: Şifahî kültürlü olmayacak, medenî şehir kültürüne sahip olacak.
Lisede ve üniversitede Müslüman genç yetiştirenlere soruyorum: Bu gençlerin ceplerinde neler olduğunu biliyor musunuz?
Gencimizin cebinde bin liralık bilgisayarlı bir telefon var ama güzel bir defter ve mürekkepli bir dolmakalem yok. Yahu siz nasıl adam yetiştiriyorsunuz?
Müslüman nasıl yetişir? Yetişmenin alet ve vasıtaları nelerdir?
Birinci alet, yazılı anadilini, onun edebiyatını çok iyi bilmektir. Bir Türk, Türk edebiyatını iyi bilmeden elbette Müslüman olabilir ama “vasıflı ve güçlü Müslüman” olamaz.
İkinci zarurî âlet ve vasıta mantıktır. Müslüman bir genç hiç mantık bilmeden yahut yarım yamalak mantıkla vasıflı, güçlü, üstün olamaz.
Hukuk fakültesinde okuyan Müslüman genç, özet de olsa usûl-i fıkıh okumadan iyi bir hukukçu olamayacaktır.
Mimarlıkta okuyan çocuklarımız hüsn-i hat sanatını, ağır musikimizi, dekoratif sanatlarımızı, edebiyatımızı bilmeden mimar olabilirler ama yüksek mimar olamazlar. Onlara ayda birkaç yüz lira değil, birkaç bin lira burs versek, yine olamazlar.
İstanbul Osmanlı kültürüne, görgüsüne, ahlakına, âdâbına, terbiyesine, nezaketine, kibarlığına sahip olunmadan vasıflı olmak çok zordur.
Türkiyeli Müslüman olup, anadili Türkçe olup da Fuzulî’yi bilmeden vasıflı ve kemâlli olmak ne mümkün.
Benim acizane kanaatimce Müslüman kesim, nâdir istisnalar dışında, Müslüman gençleri harcamaktadır.
Şu veya bu cemaate, tarikata, meşrebe mensup olmakla adam olunmaz. Üstün bir eğitim plan ve programı çerçevesinde ehliyetli muallimlerden, üstadlardan eğitim almak gerekir. Eskiden buna talim ve teallüm denilirdi.
Ders almakla da bitmez. Dersler bitince sıkı bir imtihan yapılacak, öğrenmiş mi öğrenmemiş mi ona bakılacak. Öğrendiyse icazet verilecek.
Bazı cemaatler kendilerine bağlı gençlere elmas bile demiyor, pırlanta diyor. Acaba öyle mi?
Muhafazakâr iktidar, ücretsiz Osmanlıca kursları açtı, aradan yıllar geçti, sadece birkaç yüz bin vatandaşımız bin yıllık yazımızı bu kurslara giderek öğrendi. Niçin en az iki üç milyon Müslüman genç bu bedava kurslara giderek millî islamî alfabemizle Türkçeyi okumayı ve yazmayı öğrenmedi?
Vasıflı genç yetiştirme konusu üzerinde daha ciddî durmamız ve bu sahada planlı programlı çalışmamız gerekiyor.
Eski Galatasaray sultanisi gibi, İngiltere’de 1440’dan beri faaliyette bulunan Eton College gibi mükemmel okullarımız olmadıkça ne İslamı, ne de çağı yakalayabiliriz.
Siyasal bilgiler fakültelerinde genç okutuyoruz. Bunların hangisine özel ihlas dersleri verilmektedir? Yarın politikaya atıldıklarında din için mi çalışacaklar, ene’leri için mi?
Mürüvvetsiz, fütüvvetsiz, ilimsiz, irfansız, mantıksız, meziyetsiz, Fuzulîsiz, Abdülkadir Merağîsiz, Ziya Paşasız, hüsn-i hatsız, Cenab Şehabeddin’in Elhan-ı Şita’sız vasıf olmaz.
Cebinde bin liralık telefon var, kalemi ise (o da varsa) bir liralık. Nasıl vasıflı olacak?
Bazı hallerimize ağlayayım mı, güleyim mi, bilemiyorum.
(Not: İnternetten /Eygi, gençler/ kelimeleriyle aranırsa hayli çare ve çözüm teklifim çıkacaktır. Arzu ve tenezzül edenler okuyabilir.)