Hicret’ten yaklaşık yirmi iki yıl önce Mekke’de dünyaya gelen Hz. Ali, Hz. Peygamberin amcası Ebû Talib’in oğludur. Hz. Ali, beş yaşından Hicret’e kadar yani on yedi/on sekiz sene Hz Peygamber’in himayesi ve terbiyesi altında büyümüştür.

Hicret'ten yaklaşık yirmi iki yıl önce Mekke'de dünyaya gelen Hz. Ali, Hz. Peygamberin amcası Ebû Talib'in oğludur. Hz. Ali, beş yaşından Hicret'e kadar yani on yedi/on sekiz sene Hz Peygamber'in himayesi ve terbiyesi altında büyümüştür. Dört büyük halifenin sonuncusu olan Hz. Ali aynı zamanda hayatta iken Cennet ile müjdelenen on kişiden biridir. Hz. Ali, İslam'ın doğuş ve yayılış yıllarındaki tüm savaşlara katılarak cesaret ve kahramanlıkta büyük ün kazanmıştır. Hz. Muhammed'in kızıyla evlenen Hz Ali'nin soyu iki kol halinde günümüze kadar gelmiştir. Hz. Ali, Türk tasavvuf geleneğinde pek çok tarikat silsilesinde en başta yer alır ve o tarikatın piri kabul edilir. Bu kabul, tasavvuf geleneğinde Hz. Ali Tasavvuftaki insani kamil anlayışı ve kökenin ilk örneğidir. Bütün tarikatlarda ve özellikte Ahilikte de Hz. Ali'nin önemli bir yeri vardır. Ahiliğin temel yazılı kaynakları Fütüvvetnameler ile şecerenamelerdir. Hz. Ali'ye koşulan en önemli sıfatlardan biri de 'Keremallahu veche (Allah yüzünü şereflendirsin)'dir ve Sahabe arasında bu sıfatla anılan tek kişidir. Fütüvvetnamelerde ise çoğunlukla 'Emirü'l-Müminin' olarak anılmaktadır. Türklerde Hz. Ali ve Ehl-i Beyt sevgisinin iki tarihi kökeni olduğunu bilinir. Bunlardan ilki Hz. Hüseyin'in torunu Zeyd b. Ali'nin oğlu Yahya'nın Horasan'daki faaliyetleri esnasında Emevî valisi tarafından takip edilerek katledilmesi olayıdır. İkinci olgu ise Hz. Ali'nin oğlu Muhammed ibnü'l-Hanefiyye'ye nispetle faaliyet gösteren Şii Keysanî hareketlerdir. Bu hareket, Abbasilerin güçlü komutanı Ebû Müslim Horasanî ile zirveye çıkmış onun ölümünden sonra büyük ölçüde dağılmıştır. Ancak Türklerin İbnü'l-Hanefiyye ailesine olan ilgisi devam etmiş, daha sonraki dönemlerde Türklerle iç içe yaşayan aile fertleri Orta Asya'da 'hace', 'bab', Anadolu'da 'baba' diye anılmışlardır. Büyük Türk sufisiHace Ahmet Yesevî de neseben bu aileden gelmektedir (Sarıkaya ve Ünlüsoy, 2009: 306). Yani, Türklerin İslam'la müşerref olmalarında Hz. Ali ve onun soyundan gelenlerin etkili olduğu görülmektedir. Burada şunu da söylemek mümkündür: Türkler, Müslümanlığı kabul eder etmez, Emevi ve Abbasi mücadelesine şahit olmuş ve Abbasiler tarafında yer almışlardır. Anadolu'da İslami tesir altında teşekkül eden Türk destanlarında, İslam tarihinde kahramanlıkları ile ön plana çıkan iki kişi Hz. Ali ve Hz. Hamza birçok destanda doğrudan veya dolaylı olarak ele alınır ve işlenir. Bir taraftan Hz. Hamza'nın kahramanlıklarını konu alan Hamzanameler oluşturulurken diğer taraftan Hz. Ali'nin kahramanlıklarını anlatan Cenknameler ortaya çıkmıştır. Hz. Ali cenknamelerde, 'Şah-ı Merdan, Merd-i Meydan, Şah-ı Ebrar, Şah-ı Vilayet, Sahib-i Vilayet, Nasr-ı Arab, Şah-ı Cihan, Şîr- i Ner, Haydar-ı Kerrar, İmamü'l- Safiya, Şîr-i Huda, Şîr-i Vadi, Şîr-i Vakar, Nur-ı Mutlak, Şîr-i Yezdan, Şah-ı Din' gibi birçok sıfatla karşımıza çıkarılır (Çetin, 1997: 168). Bu yönleriyle Hz. Ali, Türklerin gözünde ve gönlünde Türk epik destan geleneğinde görülen örnek tip 'alperen 'in tüm özelliklerini taşıyan bir destan kahramanı hüviyeti kazanmıştır (Çetin, 1997: 181).'Fütüvvetnameler, Tasavvuf ve tarikatlar ve özellikle Ahilik yolundakilere fütüvvet adap ve erkanını, Türkçe söyleyişle 'yol töresi 'ni öğreten başucu kitaplarıdır… Fütüvvetnameler umumiyetle fütüvvetin genel çerçevesini çizen eserlerdir.Bir sufi ve ahide bulunması ve bulunmaması gereken vasıflar, ahi ocağı (mahfil, tekke) bağlılarının uymak zorunda oldukları kurallar, ocakta tertip edilen icazet ve inabet (şed kuşanma) törenlerinin, süpürge, şerbet içme, sofra çekme gibi uygulamaların yapılış şekli, konuşmaktan yemek yemeye kadar gündelik hayata dair pek çok hususta adap ve kurallar vb. hususlar konu edilir. Bu kuralların geleneğini oluşturan unsurunda Hz. Ali olduğu bilinmektedir.Bazı fütüvvetname kitap isimlerini verelim. Kitabu'l-Fütüvve / Sülemî'ninFütüvvetnamesi En eski fütüvvet risalesi olarak bilinen Kitabu'l-Fütüvve, bir sufi ve tefsirci olarak tanınan Ebû Abdi'r-Rahman es-Sülemî tarafından Arapça olarak yazılmıştır. 'Eser mukaddime ve fütüvvet sahibi peygamberlerin zikredilmesinden sonra 've min'el-fütüvve' ibaresiyle başlayıp fütüvvetin tarif, tavsif ve tefsirini yapan dört bölüm, kısa ve uzun 212 pasajdan ibarettir.' (Sarıkaya 2002: 2). Fütüvvetnamenin giriş bölümünde, fütüvvet şeceresini Hz. Âdem'den başlayıp Hz. Peygamber'e kadar çıkaran Sülemî, Hz. Peygamber'in Hz. Ebubekir, Hz. Ömer ve Hz. Ali'yi fütüvvet emini yaptığını belirtir (es-Sülemî, 1997: 23).

Haftaya devam edeceğiz kalın sağlıcakla Ya SELAM