12 Eylül darbesi öncesinde bir slogan vardı, hatırlayalım: Halklara özgürlük! Ezen, ezilen, yoksulluk olmasın edebiyatıyla fitne sokulmuştu gençlere. Onlar üniter yapıyı bölük pörçük edelim demek olan bu sloganı garip gureba için attıklarını sanıyorlardı.

12 Eylül darbesi öncesinde bir slogan vardı, hatırlayalım: Halklara özgürlük! Ezen, ezilen, yoksulluk olmasın edebiyatıyla fitne sokulmuştu gençlere. Onlar üniter yapıyı bölük pörçük edelim demek olan bu sloganı garip gureba için attıklarını sanıyorlardı. Kim çıktı karşılarına? Ey vatan gözyaşların dinsin yetiştik çünkü biz diyen ülkücüler. Onlar da vatan uğruna aldılar kelleyi koltuğa. Ne oldu sonuç? Sağ sol çatışması süreci ardından emperyalizmin açıkça bizim çocuklar dediği generallerin darbesi.

Ayrılıkçı terör de 1984'te o darbecilerin işkenceleri sonunda fitneyle taban bulmadı mı? Yarım asra yakın terörle mücadelenin sonunda nereye geldiğimize dikkat kesilelim millet aşkına: Bunca yıl aralıksız bizi ekonomik olarak da zaafa uğratan terör yolu nereye vardı? Ortadoğu pay paçak edilirken bizim de o batağa çekilmek istendiğimiz, Suriye ve Irak'ta bizden de uzantılı terör örgütlerinden belli olmadı mı? Yolun sonu görünüyor. Fitne egemenliği ile gelinen yolun sonu(!) Terör örgütü, harekatı ensesinde hissedince Esat'la yakınlaşmak istiyor, o da katılın haydi orduma diyor. ABD tarafsızım çekiliyorum diyor. Düşündürücü değil mi?

Önce silah yardımı yap sonra tarafsızım de, siz düşünün de bize. Biz de yutalım bu zokayı kara bataklıkta bulalım kendimizi. Terör örgütü Esat'a sığınsın, biz Suriye ile savaşa girelim öyle mi? ABD Suriye rejimini yıkma aktörlüğü mü veriyor bize diye düşünmeli, Esat'la diyalog kurmalıyız ki Suriye toprak bütünlüğü korunsun. Kimsenin zalimliği bizi ilgilendirmez. Emperyalizme karşı durmanın; yurtta barış, dünyada barış politikasının gereği bu. Rahmetli Erbakan Hoca haklı çıktı, emperyalizmin gerçek hedefi Türkiye! Onun ocağından yetişenlerin dikkatine!

Cumhurun Reisi, Ak Parti istişare toplantısında fitne egemen dedi. Ancak fitne kaynağı hakkında herhangi bir açıklama yapmadı. Sanki öğrenilmiş çaresizlik yansıtan bir yakınma duygusu içindeydi. Manas Destanı fitne egemenliğinin acı sonuçlarını gösterir. Destandaki en çarpıcı örnek olayı burada açıklamakta yarar görüyorum:

Çin hükümdarı Esen Han, kendisine en sadık komutanına haksızlık yapar. Komutan o kadar sadıktır ki kendisine, sineye çeker bu haksızlığı. Ancak onun oğlu Almambet, babasının ne yaparsa yapsın Hana itaat etmeli demesine rağmen isyan eder, anasıyla Manas'a katılmak üzere yola çıkar ülkesinden, yolda da anasını öldürürler. Manas'a ulaştığında bilgeliğin, adaletin, merhametin, cesaretin, en önemlisi de liyakatin yönetimini daha yakından görmüş, onunla el ele insanlık yücelişine hizmet etmiştir. Oyunlaştırıp sundum bu eseri Devlet Tiyatrolarına, liyakatine güvendiğim bugünkü kadronun dikkatini çeker umarım. Evrensel değerdeki oyunlar arasında görürler de inşallah herkes feyz alır.

Defalarca yazdım bu köşede: Fitneyi haksızlıklar üretir. Haksızlık virüstür, adınızın başına adalet koymak da ona tesir etmeyen antibiyotik olur ancak. İstediğiniz nutku atın, hamaset dolu edebiyatı yapın yemezler! Haksızlıkları herkesin görebileceği kadar yaygınlaştırırsanız da fitne bataklığına dönüşür partiniz de ülkeniz de. Çalarlar ruhunu en güvendiklerinizin bile. Hele bu devirde! Yazılı ve görsel medyaya ek, bir de fısıltıyla zincir zincir haksızlık virüslerini köpürten sosyal medya var ki evlere şenlik, dedikodu körüğü adeta.

Emperyalist güç, her olay-durum-tartışmalar içine yangın çıksın da yayılsın tüm ülkeye diye bu körükle giriyor. İşte 15 Temmuz kaçağı hain twitinin ABD büyükelçiliğince beğenilmesi, geçmişi de hatırlatan bir fitne denemesi. Twite dikkat! Türkiye halkları diyor. Birlik içinde tepki gösterdik, yapmacık bir özür dilendi twitle. Benzer tepki, birlik içinde tüm haksızlıklara karşı da gösterilmeli. Doğruya doğru, yanlışa yanlışta birleşebilmeli bütün siyasetçi ve aydınlar. Trump'a tepkide birleşildiği gibi.

Ben haksızlık ve yanlış yaptım, adam kayırdım, kimilerine üst düzey görevler, yüksek maaşlı yönetim kurulu üyelikleri verdim ama dava adına yine de susun, partimiz zarar görmesin olmaz. Örnekleyelim: Binlerce insan aday olmak için başvuruyor. Propaganda yapıyor inancı doğrultusunda, para harcıyor. Sonra bakıyorsun bunlar arasından birileri sanki halkın tercihiymiş gibi seçilmiş. Geri kalanlar sanki hiç hakkı, emeği yokmuş gibi dışlanmış, kendilerine hiçbir yol ve yöntemle ilgi gösterilmemiş, yetkililerce muhatap bile alınmamışlar.Böylece fitneye davetiye çıkarılmış olmaz mı? Halk STK örgütlenmesi içinde artık. Odası, sendikası, vakfı, derneği olmayan meslek var mı? Dertler oralarda birikiyor, çözümler de oralarda üretiliyor; tepe nutku dinlenmiyor artık, halkın nutkunu duyarak hareket edebilen siyasetçiler yıkabilir fitne egemenliğini.

Dava adamlığının küçüğü büyüğü olmaz. Herkes neferdir. Doğru fikir ve öneri düşünen herkesten gelebilir.Kapıları kapatmayın efendiler! Ummadığınız birinden de çok güzel fikir ve öneri gelmeyeceği ne belli? Herkes istediği dava arkadaşı tarafından sabırla dinlenmelidir.Talepleri yerine gelmese de ikna edici gerekçelerle rahatlatılmalıdır. Fitne ve siyasî çözülmelerin önüne nisbeten böyle de geçilebilir.Adaletli olmak adına nefse hükmetmek gerekir.

Allah'ım millete hizmet etmek isteyen herkesi ipin ucu elindekilerin kibir engelinden, güç-makam-servet-şöhret düşkünlerinin şerrinden korusun. Cumhurun Reisinin de derdi fitne egemenliğinden haksızlıkları engellemeyi el birliğiyle başararak kurtuluruz inşallah! Selam olsun vicdanlarını hak ve adalete adayanlara!