Fırsatları Yakalamak…

Üniversite sıralarındayken çok değerli bir hocamız, girdiği dersle alakalı bilgilerden ziyade hayata dair verdiği mesajlarla zihnimizde yer etmiştir. Onun sözlerini hayata atıldıktan sonra, ancak bir nebze anlayabildik diyebilirim. Bize; “gençler, hayatınız boyunca fırsatlar gözlerinizin önünden film kareleri gibi akacak, o film karelerinden hangisini yakalarsanız o sizin olacak” derdi.

Lakin fırsatları yakalayabilmek için bizim de o fırsatlara hazır halde olmamız lazım... Onları yakalayabilecek bilgi ve donanıma sahip olmak ve yeteneklerimizi her yönüyle geliştirmek durumundayız. “Fırsat ve şans, ancak onlardan yararlanmaya hazır olanların işine yarayabilir” sözü, tam da bunu ifade ediyor diyebiliriz. Aksi takdirde fırsatlar, gözlerimizin önünden bir bir geçer ve biz sadece seyrederiz.

Öte yandan oturduğumuz yerden; “bekliyorum, gelince değerlendireceğim” demenin de anlamsız olduğunu ifade edelim. Çünkü fırsatlar, “arayışı ve hareketi” sever. Hatta bazen fırsatlarınızı, kendiniz oluşturmanız gerekebilir… Güzel bir sözde; “insan fırsatların gelmesini bekler, fırsatlar da insanın gelmesini… Fırsatlar bekler… İnsanlar bekler… Kazanan hep mazeret olur” denmektedir. Tabi bu meşhur söze şunu da ilave etmek yerinde olacaktır; “her mazeret haklı görünür, ama hiçbir mazeret sizi başarıya götürmez.” O sebeple mazeretlere değil, sebeplerimize ve hedeflerimize odaklanmaktır doğru olan…

Bireyler için olduğu gibi şirketler, resmi kurumlar, hatta devletler için de durum bundan farklı değil… Ünlü Avusturyalı yazar Peter Durucker; “şirketler ve diğer organizasyonlar için, güçlü yanların değişimlerle harmanlanması, beklenmedik gelişmelerin fırsata dönüştürülmesini sağlayabilir. Ne var ki bunun tek şartı, fırsat kapıyı çaldığında organizasyonun buna bilgi ve insan kaynağı bakımından hazır olmasıdır” der.

Başarılı bir birey ya da kuruluş olmak için fırsatların farkında olmak ve yakalayabilmek çok önemli... Bununla beraber fırsatları, hedeflerimizi gerçekleştirmeye hizmet edecek şekilde sistematize ederek kullanmak da bir o kadar önemli. Başka bir ifade ile kullanılmayan fırsat, zaten hiç yakalanmamış demektir.

Krizleri de bir bitiş olarak görmemek gerekir. Çünkü her kriz, fırsatını da içinde barındırır. Hatta tarihi gerçekler bize, radikal kararlar almak ve bir şeyleri değiştirmek için en büyük fırsatların büyük krizler sonrasında yakalandığını göstermektedir. Bizde olması lüzum eden maharet ise; stratejik akıl ile krizleri fırsata çevirecek isabetli stratejilerin üretilebilmesi ve gerekli liderliğin ortaya konulabilmesidir.

Misal geriye baktığımızda ülkemiz açısından birçok fırsatın kaçırıldığını görebiliriz. Ancak özellikle derin krizler sonrasında çok büyük fırsatların yakalandığını da ifade etmeliyiz. Bunlardan önemli bir kısmının kullanıldığını ve birçok konuda da ülkemizin önünün açıldığını gururla söyleyebiliriz. Lakin kaçırılan fırsatlar düşünüldüğünde; “eğer kullanılabilseydi, bugün iki üç kat daha gelişmiş bir ülkede yaşıyor olacaktık” diyebiliriz.

Şimdi ise ülkemizin önünde belki de hiç olmadığı kadar büyük ve önemli yeni fırsatlar var. Bunları yakalayarak doğru şekilde kullanacak stratejik akıl ile güçlü liderliğin ise, bu toplumun genlerinde zaten var olduğu herkesçe malum. O halde ülke olarak bize düşen, herkesi kucaklayarak ve ortak aklı kullanarak yeni ufuklara yelken açmaktır…