FETÖ’YLE MÜCADELE ETME Mİ, ETMEMEK Mİ HARAM?

Cumhurbaşkanımız ilan edilen ‘milli seferberlik' gereği sevgili vatandaşların terör örgütlerine dair ne biliyorlarsa güvenlik makamlarına bildirmesi istemekte.

Hepimiz bunu yapmak istiyoruz.

Bildirmenin ötesinde, elimizi taşın altına koyarak şikâyetçi de, şahid de olmak istiyoruz.

Ama insanlar benim gibi örnekleri gördükçe vazgeçiyor. Çünkü üç gün sonra başının belaya giremeyeceğinden pek emin değil. Zira Cumhurbaşkanı dışında pek çok makam bu hususta samimi ve ciddi değil.

Halkın terör konusunda bildiklerini güvenlik güçleriyle paylaşması için korkuları giderilmediği müddetçe istenilen netice alınamaz.

Devlet Bahçeli çıkıp açık açık FETÖ ile bağlantısı olan milletvekilleri olduğunu söyledi.

Bahçeli'nin iddiasının doğru olup olmadığına dair Meclis Başkanlığı'ndan bu zamana kadar bir açıklama gelmedi.

Bahçeli'nin söyledikleri eğer doğru değilse Meclis Başkanlığı'nın çıkıp böyle bir şeyin olmadığını açıklaması gerekmez miydi?

Bu iddialar kesin bir sonuca bağlanmadığı sürece milletin kendini güvende hissedip bilgi ve görgülerini güvenlik güçleri ve, savcılarla paylaşması beklenemez.

Eğer “filan şehrin valisinin eşi ya da filan şehrin belediye başkanının eşi FETÖ içinde önemli bir abladır” deniliyorsa o şehirde yaşayanlar Cumhurbaşkanımızın isteğini yerine getirmekte nasıl bir pozisyon alacaktır?

A-la-ma-ya-cak-tır…

Üstelik o şehirde on sene ile yargılananlar üç, dört ay çerisinde serbest bırakılmışsa ve bu durum halk arasında o ablaların sayesinde olduğuna inanılıyorsa hiç kimse yerinden kımıldatmaz.

Çünkü bu işin sonunda mağdur, şikâyetçi ya da ihbarcı olunacakken sanık ve mahkûm olmak var.

Bu zaman oldu ben sokakta ağız dolusu FETÖ'ye sövebilen bir kimseye rastlamadım.

BİR ELÇİYİ KORUMAK BİZİM NAMUSUMUZDUR

FETÖ'nün ablaları ifşa edilirse önemli siyasilere, bürokratlara yazık olur' diye koruna dursun; “efendim aslında şu polis, şu vali köz ekibindenmiş” denilerek sahiplensin, Türkiye'de yara almaya, rezil olmaya devam etsin. Bunu mu istiyorsunuz?

Bir tek onları koruyup kollayanlar ifşa edilip rezil edilmiyor.

15 Temmuz'un üzerinden beş ay geçmesine rağmen bunlar hâlâ yapılmamışsa onları bile, isteye koruyup kollayanlar “vatan haini” olarak artık suçlanacaktır.

Yabancı bir elçi bize emanettir, onu korumak bizim namus borcumuzdur.

Ankara'da bir elçi öldürülmüşse geçen yazımda ifade ettiği gibi artık en üst düzeyde birilerinin koltuktan inme zamanı gelmiştir.

ANADOLU AJANSI VE ŞAMİL TAYYAR

Saygıdeğer Cumhurbaşkanımız, Rus Büyükelçisinin öldürülmesi sonrası ilk açıklamasını Anadolu Ajansı'na yaptı.

Tevafuktur ki ben de Cumhurbaşkanımızın ilan ettiği milli seferberlik gereği üç, dört gün önce Anadolu Ajansı'nı arayarak bir muhabir hakkında kendileriyle konuştum.

Telefonda konuştuğum kişi ise bana karşı çıkarak Şamil Tayyar örneğini verdi. Tayyar'ın da FETÖ'nün eylemlerine ilişkin lehte yazılar içerebilecek altı adet kitabından bahsetti.

Oysa Şamil Tayyar 17-25 Aralık sonrasının ve 15 Temmuz akşamının FETÖ mücadelesinde önemli bir isimdi. Pek çoğu kaçacak delik ararken, Şamil bey direnişe fiilen katılmıştı.

Söyleyecek bir şey bulamıyorum.