FETÖ !

Son on yılımızı ( en az ) bu yapılanmanın ne menem şey olduğundan tutumda onunla mücadele (!) içinde geçirdik.

Çoğu zaman yapılan ikaz ve uyarılara kulak tıkayan, görmeyen, duymayan ve hatta sıkı bir savunucusu olan iktidar, vehametin boyutlarını fark ettiğinde ise, onlarca yıl telafi ve tedavisi mümkün olmayan bir yaranın varlığını nihayet keşfetti.

Hiçbir katkısı ve dahli olmayan, en masum ve en temiz olan millet, bu büyük yaranın en büyük bedel ödeyen tarafı oldu. Ve hala ödemekteler. Şehidi, gazisi, maddi ve manevi bedel ödemeleri hala bitmedi ve bitecek gibi de görünmüyor.

Yapılan onca yanlış politik seyrin ve kararların hepsinin tek bedel ödeyen tarafı olan millet, hala ve hala olayın kriminal boyutunu ihmal etmektedir. Kendisini doğru yerde konumlandırmayan tarafsız, duygusallıktan soyutlanmış bir yorumlama ve analiz hala devreye sokulabilmiş değildir.

Hem sağ hem sol ve hem de dindar kesin, yaptığı tüm değerlendirmelerini histerik, ideolojik ve duygusal olarak yapmaktadır. Tarafgirlik hissiyatını törpülemek, bu denli büyük bir olayı akıl süzgecinden geçirmek gibi bir düşüncesi dahi yok.

Her kesim kendi ideolojisinden hareket ettiği için, bin bir boyutu olan bu olayın sadece bir boyutuna değindiğinin, gerçek ve devasa boyunu es geçtiğinin farkında bile değiller.

Oysa total olarak ele alınması gereken ve duygusallıktan sıyrılarak, taraftar gözlüğünü çıkararak akıl, vicdan, ahlak ve adalet boyutu ile ele alınması gereken bu devasa sorun, ucuz ideolojik kavgalara kurban verilmektedir. Pisliği halı altına süpürdüğümüzü görmeyerek, kendi evlatlarımıza daha büyük bir sorun bıraktığımızın farkında bile değiliz. Canımız yansa bile, acı verici olsa bile ve hatta bir ucunun bize, çocuklarımıza, yakınlarımız ve dostlarımıza dokunsa bile adil, ahlaki ve hukuki davranmamızın gerektiği kaçınılmaz bir gerçektir.

Sorun büyüyor

Hepimiz el birliği ile sorunu büyütüyoruz. Hepimiz sadece kendi penceremizden bakıyor, çıkarlarımızı koruyarak yorumluyor ve sorunun büyümesine katkı sağlıyoruz. Oysa yapılması gereken ahlaki ve vakur bir duruş, tavır ve hüküm vermek olmalıydı.

Böylesi vahim bir durumda bile ahlak, adalet, doğruluk ve vicdan denkleminde buluşamıyorsak, geleceğin daha büyük faturası mukadderatımız olacaktır.

Yukarıda söylediğim en masum ve en mahzun olan halk, bir an evvel kendisini toparlayarak sağcısı, solcusu, İslamcısı ve diğer tüm öğeleriyle birlikte sadece hukuk, ahlak ve vicdan denklemini sahiplenmek zorundadır. Herkes kendi mahallesini, kendi camiasını, kendi cemaatini, kendi partisini rahatlıkla ve dürüstçe ele almalı, sorgulamalı ve yargılamalıdır.

Gecikiyoruz !

Bize gerçekler bambaşka şekilde aksettiriliyor ve kandırılıyoruz. Bize bin bir yalan anlatılıyor ve kandırılıyoruz. Bize hep yanlış adresler ve yanlışlar zerkediliyor ve biz uyutuluyoruz. Hep birlikte uyuyoruz. Biraz korkuyoruz, ürküyoruz ve yutkunuyoruz. Biraz çıkarlarımızı önceliyor çocuklarım, geleceğim, işim, aşım, kariyerim, servetim diyerek savsaklıyoruz. İtiraz etmiyoruz. Doğruları söylemiyor ve sahiplenmiyoruz. Karşı mahalleden gelen bir tez ve savın doğruluğuna bakma gereği bile duymuyoruz. El birliği ile yine birbirimizi yiyor, geleceğimizi karartıyoruz.

Sen, ben ve o !

Kör kalmaya devam mı edeceğiz !?

Üç maymunu oynamanın utancını ne zaman yaşayacağız !?

Birkaç doğrunun, onca yanlışı görmemize engel olmasının ahlaki bir zaaf olduğunu ne zaman kabulleneceğiz !?

Ne zaman doğrunun etrafında kenetlenmenin mecburiyetini keşfedeceğiz !?

Kısır, verimsiz ve güne cila çeken ama geleceğimizden büyük büyük parçalar koparan bu tarafgirlik hastalığından ne zaman kurtulacağız !?

Canhıraş şekilde savunduklarımızın büyük yanılgılarını, elimizde kalanların verdiği hayal kırıklıklarını, hayallerimiz ile gerçeklik arasında ki derin yırtılmaları ne zaman fark edeceğiz !?

Falan ne der, filan nasıl karşılar, falana söz hakkı verir miyim, filan bana vurmak için koz elde etmiş olmaz mı gibi ahmaksı tavır ve tutumdan ne zaman kurtulacağız !?

Evvela ve mutlaka kendimize saygı duymanın elzem olduğunu iliklerimize kadar hissetmek, içselleştirmek ve bir an evvel pratiğe sokmak zorundayız. Elimizden kayıyor geleceğimiz, elimizden kaçıp gidiyor çocuklarımızın gelecek ve güvenliği, elimizden kaçıp gidiyor erdem ve ahlaka dair ne varsa...

Ben hesabımı yaptım. Hem de tüm tarafgirliğimi, hislerimi, dürtülerimi bir anda söküp atarak ; Allah için, adalet için, haysiyetli davranmak, onurlu olmak, vakur bir davranış sahibi olmak adına ben hesabımı yaptım diyebildiğimiz an felah, huzur, saadet bizimle…