FETÖ çatı davasında şüpheliler

FETÖ’yü yöneten kadro yaklaşık 300 kişi kadar dar bir kadrodur.

Bunlardan özellikle her konuda örgüte fonksiyonel hâkimiyeti bulunanlar ve haklarında çeşitli haberler çıkıp deşifre olanlar ülkeden ayrılıp yurt dışına kaçmıştır.

Türkiye’de kalan yöneticilere yönelik 11.12.2015 günü gözaltı emri verilmiştir. Gözaltına alınan çok az ayıdaki şüpheli savunmalarını ceza sorumluluğundan kaçmak için örgütün tedbir olarak nitelendirdiği ve itikadı olarak iman ettikleri gerçeğin inkârı üzerine inşa etmişlerdir.

Şüphelilere yönelik 11.12.2015 günü başlatılan çalışmalarda bir kısım şüphelilerin ev ve iş yerlerinde arama yapılmıştır.

Şüpheliler Kazım Avcı, Önder Aytaç, Hüseyin Kara, Ahmet Kurucan, Ahmet Can, Ziya Demirel, İrfan Yılmaz, Halit Esendir, Tuncay Delibaşı, Barbaros Kocakurt, Muammer Türkyılmaz, Ali Çelik, Ali Bayram, Osman Karakuş, Bahattin Karataş, İbrahim Kocabıyık, Kudret Ünal, İlhan İşbilen, İsmet Aksoy, Naci Tosun, Mehmet Erdoğan Tüzün, Cemil Koca ve Alaeddin Kaya'nın ev veya iş yerlerinde aramada suç unsuru olarak görülen ve delil niteliği taşıyan belgeler ve deliller adli emanetin 2016/4572 sırasına kayıt edilmiştir.

Şüphelilerin her birinin ( Vatan haini ve terörist başı ) Fetullah Gülen ile irtibatlı olduğuna dair yapılan aramalarda kitaplar, hesap cüzdanları, okul evrakı, CD, videokasetleri, dilekçeler, çeşitli yazılı metinler, gazete köşe yazıları ve dergiler ele geçirilmiş, her bir şüphelinin örgütle bağlantısı bu delillerle daha da güçlenmiştir.

FETÖ’NÜN KURULUŞU GENİŞLEMESİ VE KADROLAŞMASI

Türkiye, nüfusun artması, sanayileşme ile şehirlerde iş imkânının gelişmesi üzerine 1950 sonrasında kırsal kesimden şehre göçü yaşamıştır.

Kırsal kesimden göçen kitleler, şehirlerin çevresinde çoğalan gecekondularda hayatını sürdürmeye çalışan emeği ile geçinen yoksul insanlardan oluşmaktadır.

Varoş olarak ifade edilen bu banliyölerde değişik sosyal bir yapı oluşmuştur. Bu yeni sosyal yapının ihtiyaçlarını devlet karşılayamamış ve özlemlerine cevap verememiştir.

Özellikle şehirlere okumak için gelenlerden oluşan öğrencilerle ilgilenmek, onlara barınacak yer, yurt sağlamak, bu gençliğin ideolojik radikal sol görüşlere kaymaması için tedbir almak üzere ( Vatan haini ve terörist başı ) Fetullah Gülen ve yanındakiler harekete geçmişlerdir.

Hizmet hareketinin kuruluş gayesi bu amaçlardan ibarettir. Hareket zamanla yetiştirdiği gençlikle ilgisini kesmemiş, onları amacına yönlendirmek üzere kontrol altında tutmuştur. İş ve eş bulmalarına yardımcı olmuştur. Kontrolü sağlamak için himmet toplama, mutat toplantı yapma, iş ve sıkıntılarında yardımcı olma gibi onların hayata tutunmalarını sağlama, şehir hayatında başka mecralara sürüklenmelerini önleme amaçlıdır.

Devlet, siyasallaşmış İslami çevrelerle 1970’li yıllardan sonra organik ilişki kurmuş, onu kendi stratejik yedeğine almaya çalışmıştır. Bu politikanın ürünü olan ( Vatan haini ve terörist başı ) Fetullah Gülen Hareketinin temel hareket tarzı, devlete yakın olmak ama kendini ondan sakınmak olmuştur.

Ona yakınlık devletin geniş imkânları ile örgütlenme olanağına yol açmıştır. Bu yakınlık hareketi tasfiye etmeye de neden olabileceğinden ( Vatan haini ve terörist başı ) Fetullah Gülen cıamaati devlet karşısında “bağımsız” ve “özerk” bir yapılanma içerisine gitmiştir.

Bunun araçlarını, yol ve yöntemlerini geliştirmiştir. Cemaatin örgüt olarak gelişimi, temelde üç aşamada incelenebilir; İlk aşama 12 Eylül 1980 askeri darbesine kadar süren Işık Evleri ve dershaneler üzerinden yürütülen sızarak kadrolaşma” hareketidir.

CIAmaat bu dönemde içe kapanık vaziyette kamu kurumlarında kadrolarını arttırmak, kamu kurumuna yeni yeni sızmak ve tabanda kadro oluşturmakla meşguldür. Ekonomik kaynak bakımından klasik geleneksel yöntemler kullanılmakta, zengin hali vakti yerinde kimselerden alınan yardım ve geleneksel şekilde toplanan para ile işler çekip çevrilmektedir.

12 Eylül 1980 askeri darbesinden hemen sonra Türkiye'de serbest pazar ekonomisine geçilmesi, liberal politikaların uygulanması ile liberalizme uygun hoca profili olarak Gülen ve cemaati kendini göstermiştir.

"Milli, yerli, İslam" fikrini güncelleyip "devletçi" bir rota izleyerek örgüt, ikinci aşamada “okullaşma” ve “kamu kurumlarındaki kadrolaşma hareketini” tamamlamıştır.

Bu dönemin ikinci yarısı aynı zamanda cıamaatin yurt dışına açıldığı dönem olmuştur. Eğitim faaliyetlerini öne alarak diğer faaliyetlerini gizleyip cemaatin her kuruma yerleştiği süreçtir. Kitlesel şekilde kamu kurumlarında kadrolaşma başlamıştır.

Ekonomik kaynak bakımından artık şirketleşen ve şirketleri bağlayan holdinglere dönüşen cemaat, banka kurmuş eğitim alanı yanında sağlık, finans, taşımacılık, basın yayın gibi alanlarda da faaliyetlere başlamıştır.

CIAmaatin, korkunç bir deve dönüşmesi ve terörizme giden üçüncü aşaması 28 Şubat 1997 post modern darbe vakasından sonradır. Bu evrede ( Vatan haini ve terörist başı ) Fetullah Gülen yurt dışına kaçmış, cıamaatin söylemi değişmiş, evrensel, küresel ifadeleri kullanmaya başlamıştır.

ABD'ye kaçan ( Vatan haini ve terörist başı ) Gülen, Türkiye'deki milliyetçi, devletçi retorik yerine, dinler arası diyalog, vatan kavramı yerine bir takım dini sembollerle ifade edilen seyyar vatan ve insan hakları kavramı etrafında küreselleşme konseptine uygun yeni bir söylem geliştirmiştir.

ABD merkezli çeşitli lobiler ve neoconların hassasiyetini dikkate alan bir "İslam" arayışına girmiştir.

Türkiye'de ise cıamaat, kamu kurumlarında “kitlesel kadrolaşması” tamamlanmış, birer birer devlet kuruluşları, idareleri ve stratejik kurumları “ele geçirip haricen yönetmeye” başlamıştır. "Sızıntı", "memba", "çağlayan", "şelale", "ırmak" olmuş, "samanyolu", "galaksi", "Halley kuyruklu yıldızı" etrafında dönmeye başlamıştır. Kısaca örgüt “Herkül” gibi güçlenmiştir.

Türkiye'de geçmişteki bütün siyasi iktidarlar, muhalefet, diğer dini cemaatler, kamu ve sivil toplum kuruluşları, üniversiteler, ordu, kısaca toplumun her kesimi, elbirliğiyle ( Vatan haini ve terörist militan ) Fetullahçı Terör Örgütünün bu büyümesinden ve kadrolaşmasından sorumludur.

Bu terör örgütü, toplumun her kesimini aldatarak saflığından yararlanıp veya iyi niyetini suiistimal ederek gelişip güçlenmiştir.

ABD, Sovyetler Birliğine karşı 1970'li yıllarda "Yeşil Kuşak Projesi" çerçevesinde "Siyasal İslam’i çevrelerle ittifak stratejisi geliştirmiş ve Türkiye’de de özellikle darbe hükümetleri tarafından bu strateji uygulamaya sokulmuştur.

Öncelikle devlet içerisinde kadrolaşmaya önem veren ( Vatan haini ve terörist başı ) Fetullah Gülen CIAmaati için bu politika büyük bir fırsat olmuştur. Türkiye Devleti, zaten her dönemde dini yapılara müsadeâr bakmıştır.

Bu politika çerçevesinde devlet, harekete çeşitli özel taviz ve imtiyazlar vermiş, hareketin güçlenmesi için bütün imkânlarını kullandırmıştır.

Toplumun her kesimi de dini bir cemaat sanarak örgütlenmeye imkân sağlamıştır. Yine örgütün ekonomik kaynak toplamasına, dilediği kadar öğrenci veya kamu personelini devşirmesine ve devlet kurumlarında örgütlenmesine destek olmuştur.

İslami denilerek bankacılık yapmasına, kanunlara aykırı da olsa yardım toplanmasına, toplanan yardımların şahsi servet haline getirilmesine, yapının sınav sorularını çalmasına, devletin can damarlarında kadrolaşmasına hiç kimse ses çıkaramamıştır. Bu taviz ve imtiyazlar ( Vatan haini ve terörist başı ) Gülen hareketi mensuplarını seçilmiş, üst, egosu yüksek, özel konuma getirmiştir.