Faydasız İşlerle Uğraşmak

“Fayda vermeyen ilimden Allah’a sığınırım” diyor peygamberimiz. Peki faydasız bir ilim var mıdır? Varsa nedir? Faydasız ilim sahibinin uygulamadığı, hayatına ve insanlara aktarmadığı ilimdir. Sigaranın zararları ile ilgili bütün ilmi meselelere hâkim bir doktor sigara içiyorsa işte ilminin bir kısmını kendisi için faydasız hale getirmiştir.

Gösteriş için elde edilen ilimler de benzerdir. Kimi insanın ilmi onu cennete götürür. Kimi ilmi ile ismini tarih sayfalarına yazdırır. Kiminin ilmi ise ancak televizyon kanallarına çıkmasına vesile olur. İlim adamı televizyona çıkmaz demiyorum fakat düşünce dünyamız bu kadar kısırken akademisyenlerimizin televizyon merakının bu kadar çok olması şüphelenmeme neden oluyor.

Peki insan faydasız işlerler uğraşmakta olduğunu bilir mi? Ne zaman bilebilir. Erikson’un Psikososyal Kuramında “üretkenliğe karşı durgunluk” diye adlandırdığımız bir dönem vardır. Hayatımızın bir aşamasında bana verilen hayatı ne kadar verimli geçirdim diye sorgulama içine gireriz. Erikson’a göre kişi bu evrede ne üretmiş olduğuna bakar. İşi ve ailesi hakkında düşünür. Ailesi ve çocukları ile ilgili olarak her şey yolunda mı diye bakar. İşi ve ailesi iyi durumda ise bu dönemi rahat atlatır.

Tabi anlam herkes için başka başkadır. Fakat zor da olsa evrensel bir çizgiye yaklaşmak mümkün olmaktadır. Kimler hayatlarından daha fazla tatmin içindedirler? Kimler boşuna yaşamış hissine kapılırlar?

Birincisi ölümden sonrasına bağlanmayan zaman geçtikçe elindeki tüm imkanların tükendiğinin farkındadır. Uğraştığı tüm işlerin gün ve gün anlamsız hale geldiğine şahit olur. Tek mükafat yeri olarak dünyayı görenler, başarı dendiğinde aldığı plaketleri, rozetleri, madalyaları hatırlayanlar ölüm yaklaştıkça ne kadar korkunç bir hata yaptıklarını fark ederler. Ne yazık ki bu durumu itiraz edecek cesaretleri ve zamanları kalmamış olur.

İkincisi; çevresi geniş olan ama çevresindeki insanlar ile derinlikli ilişkiler kuramayan insanlar bir süre sonra kendilerini sorgulamaya başlarlar. Birilerinin hayatında yerimizin olması, birilerinin hayatının bir parçası olmamız hayatı anlamlı hale getirir. Aile deyince, arkadaş deyince, dost deyince birilerinin ismini gür bir şekilde telaffuz edebiliyorsak çok da faydasız işlerle uğraşmamışız anlamına gelir. Zira en faydalı iş insan biriktirmektir. Arsaya, borsaya ve altına yapılan yatırımlardansa insana yatırım yapmak en iyisidir.

Üçüncüsü yaptıkları işle gerçek bir problemi çözmeyen ve genellikle başkasının sırtından geçinenler yani bir şey üretmeyenler bir boşluğa düşerler. İnsan kendisine yetecek kadar ürettiğinden emin olmalıdır. Aksi takdirde başkasından çalmış olur. İnsanı insan yapan çabasıdır. Mücadelesidir. Az kazanmak ve az üretmek bir suç değildir. Suç olan kolaycılıktır. Sorumluluğu ve çabayı başkasına yıkmaktır. İnsan çok çalıştığı halde ödül almadığı veya az çalıştığı halde büyük ödüller aldığı da olur. Bu imtihanın bir parçasıdır.

Dördüncüsü en faydalı işler başkaları için yapılan işlerdir. Tek yatırımı kendisine yapan hüsrandadır. Kendimize yaptığımız yatırımdan kar beklememiz doğru değildir. Kendimize yatırım sermayeden yemektir. Bencillerin sonu yalnızlık, boşluk ve cehennemdir. Sokaklarda çok sayıda dilenci olması hepimizin ortak kabahatidir. İhtiyaç sahibi olan da olmayan da sokaklarda diye şikâyet edeceğimize ihtiyaç sahiplerini bulmak için harekete geçmeliyiz. Başkaları cehennem değildir. Başkaları kurtuluştur.