Ezan

16 Haziran, ezanın aslî şeklinde okunmaya başlamasının sene-i devriyesidir. Bu topraklarda ezan tam 18 sene “tangırtılı ve tungurtulu” okunmuştur. 1932 yılından itibaren başlayıp 1950’ye kadar devrede okunan ezana “ezan” demek mümkün değildir. Güzel Türkçemiz bize aittir. İbadetlere müdahale ederek güzel Türkçemizi töhmet altında bırakan zihniyeti bir defa daha tel’ini ediyoruz.

Ezan “ezancadır”. Ezanın Türkçesi, İngilizcesi, Fransızcası olmaz. Dünyanın neresinde okunursa okunsun, sevgili peygamberimiz nasıl tensip etmişse öyle okunur ve okunmalıdır.

Ezan, beynelmilel bir lisandır. Dünyanın neresine giderseniz gidin, ezan “Allahüekber” diye başlar.

Ezanın “ezancanın” dışında okunması bölücülüktür. İslam dünyasından Türk milletini koparmak veya koparmaya teşebbüs etmektir. Dünyanın her köşesinde “ezanca” okunan bu mübarek daveti, “tangırtılı-tungurtulu” şekle çevirenlerden Türk milleti, 1950 yılında kurtulmuştur.

Yine bir Ramazan ayında ve Kadir Gecesinde 3 Şubat 1932 günü Ayasofya Camiinde Türkçe tekbir ve kamet tatbikatı yapıldı. Aynı yıl 18 Temmuz 1932 tarihinde Diyanet İşleri reisliği ezanın Türkçe okunmasına karar verdi. Böylece bin yıldan beri İslam’a hizmet etmiş milletimizin yurdunda 1932’de Türkçe ezan tatbikatına başlandı.

Resmi olarak “tangırtılı-tungurtulu” ezan tatbikatı 18 Temmuz 1932’de başlamış olsa da bu uygulamanın bir evveliyatı vardı. 1923 yılında başlamıştı bu tatbikat.

Dr. Reşit Galip ve daha sonra Hasan Cemil (Çambel) yönetiminde 7 seçme hafız tarafından, Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti’nin Dolmabahçe Sarayı’ndaki odasında ilk Türkçe ezan hazırlık çalışması yapıldı. 3 Şubat 1923’de Ayasofya Camii’nde teravih namazından sonra okundu. İlk dil kongresinden sonra Vakıflar Genel Müdürü, bütün cami görevlilerinin amiri sıfatıyla, makamına bağlı bütün camii ve mescitlere Türkçe ezan için hazırlık yapmalarını bildirdi. Türkçe ezanın bestelenmesi için, Konservatuardan İhsan Bey görevlendirildi. Bütün gayretlere rağmen 1932 yılına kadar müezzinlerin yetiştirilmesi mümkün olmadı.

Türkçe ezanın sözleri şöyleydi:

Tanrı Uludur

Şüphesiz bilirim, bildiririm

Tanrı’dan başka yoktur tapacak

Şüphesiz bilirim, bildiririm.

Tanrı’nın elçisidir Muhammed

Haydin namaza

Haydin felaha

Namaz uykudan hayırlıdır

Tanrı uludur

Tanrı’dan başka yoktur tapacak.

1923’de başlayan Türkçe ezan çalışmasında ezanın besteletilmesi yetişmediğinden, tatbikat 1932 yılına kalmıştır. Ezanın aslî şeklinin dışında okunması, “ulusallaşma” siyasetinin bir yansımasıydı. Bu anlayışa paralel olduğu anlaşılan ve İslam dininin “ulusallaştırılması” olduğu görülen “Türkçe ezan” tatbikatının bir yansıması 1951 yılında yaşanmıştır. 1951 yılında köy okullarında okutulmakta olan kitapta geçen bir şiir hakkında dönemin başbakanına (A. Menderes) bir soru sorulmuştur. Trabzon/Vakfıkebir DP İlçe Başkanı tarafından Başbakan Adnan Menderes’e sorulan bu soruda; “Türküm” şiirinde “Tanrı ile bir soydanım” ibaresiyle ilgili olarak ilçe halkının sorduğu sorulara cevap verilemediği belirtilerek, “Bizim soyumuzda tanrı yoktur ve böyle insandan bir tanrı tanımıyoruz” denilmiştir. İlçe halkı söz konusu kitaptan bu kelimelerin çıkarılmasını veya bu kitabın ortadan kaldırılmasını talep etmişlerdir. Bu talebe nasıl bir cevap verildiğine dair elimizde bilgi bulunmamaktadır.

Türkçe ezan tatbikatından bazı örnekler verelim;

15 Şubat 1938 tarihli Konya Valisinin imzasıyla Vilayet Müftülüğüne yazılan cevabî bir yazıda Arapça tekbir alan Karamanlı Hasan ile ilgili olarak aşağıdaki özetlenen yazı gönderilmiştir.

  1. Kurban bayramı günü sabahı camiler de vaiz (vaaz olacak) verenleri tensip ve listesi verilen kişilerden Karamanlı Hasan Gemalmaz Camii’nde duanın sonunda Arapça tekbir almıştır.
  2. Ne için tekbiri Türkçe almadığı sorulmuş tekbiri Türkçe alınması hakkında kendisine tarafınızdan böyle bir tebligat yapılmadığını ve Türkçe tekbiri bilmediğini söylemiştir.
  3. Badema (bundan sonra) tekbirin Türkçe alınması hususunda Karamanlı Hasan’a tarafınızdan tebligat yapılıp yapılmadığının bildirilmesini dilerim.

Babalık (1950’li yıllarda Konya’nın mahalli gazetesi) gazetesinin verdiği habere göre; Konya’nın Karaarslan Mahallesi’nde ikamet eden Mesci Hüseyin Üncel, üç gün önce yatsı namazında mescitte Arapça kamet getirdiğinden dolayı derhal yakalanarak adalete teslim edilmiştir.

Antalya milletvekili Rasih Kaplan 23 Mayıs 1941 tarihinde TBMM’nde yapmış olduğu bir konuşmasında ilginç bir olay anlatmıştır. Kaplan’ın naklettiğine göre, Antalya müftüsü, uyuşturucu madde kullanan birisinin imamlık yapmasına müsaade etmediğinden sorguya çekilmiştir. Bu “suçtan” dolayı sorguya çekilen müftünün bir “suçu” daha vardı: “içinden Arapça dua okumak”. Milletvekili Kaplan bu “suçu” şöyle anlatmaktadır: “Dün öğle namazında camiye gittim. Müftü camide idi. Müezzin Türkçe kameti getirdikten sonra baktım, müftü namaza başlamadı. Dikkat ettim, dudakları kıpırdıyor, Arapça kamet getiriyordu. Müddeiumumî (savcı) bunun üzerine takibata başlamış”.

Türkçe ezan uygulamasına 16 Haziran 1950’de 5665 sayılı kanun ile son verilmiştir. CHP’nin Türkçe ezan okunması uygulamasının devamından yana olduğu ancak son anda bundan vazgeçtiği belirtilmektedir. Konuyla ilgili TBMM’de 16 Haziran’da CHP adına bir konuşma yapan C. Reşit Eyüpoğlu şunları anlatmaktadır: “Yasanın görüşülmesinden bir gün önce, yani 15 Haziran 1950 günü, birkaç gündür üzerinde çalıştığımız ve benim okuyacağım konuşma metninde bu girişime kesin karşı çıkacaktık. Oylarımız beyaz olmayacaktı. Görüşme günü meclise geldiğimde beni grup odasında ivedilikle çağırdılar. Konuşma metni elimde. Odada İsmet İnönü, F. Ahmet Barutçu ve Şemsettin Günaltay vardı. Elimdeki metni değişiklik yapacağız diyerek istediler. Bana mecliste okuduğum metni verdiler. Yeni metinde ifade baştan sona aynıydı. Yalnız son tümce değiştirilmiş ve ‘oylarımız kırmızı olmayacaktır’ yapılmıştı”. Türkiye’de Türkçe ezan uygulaması bu tarihte sona ererken yalnız Kıbrıs Müftüsü Dâna Efendi Türkçe ezan uygulamasına bir süre daha devam etmiştir.

Ahmet Emin Yalman’a göre, ezanla ilgili yasak kalktıktan sonra isteyen “Arapça” ezan okuyacaktır. Fakat bu serbestliğe rağmen kendi ana dilini kullananlar çok olacaktır. Ama Yalman’ın düşündüğü gibi olmamıştır. Ezanın üzerindeki bu yasak kalktıktan sonra milletimiz, ezanımızı aslî şekliyle ve hasretle okumaya başlamıştır.

TEMENNİ EDİYORUZ Kİ, EZANIMIZ SEMALARIMIZDA DAİMA OKUNSUN.

Milletimiz ezandan mahrum olmasın kıyamete kadar.