Bildiğiniz üzere geçen hafta proje parti HDP'ye yönelik yapılan terör operasyonunun ardından AB Büyükelçileri durumu manipüle etmek için Ankara'da olağanüstü toplandı.

Bildiğiniz üzere geçen hafta proje parti HDP'ye yönelik yapılan terör operasyonunun ardından AB Büyükelçileri durumu manipüle etmek için Ankara'da olağanüstü toplandı. Bu gelişmenin üzerine AB ’Bakanı ve Baş müzakereci Sn. Ömer Çelik pazartesi günü AB'ye üye ülkelerin Ankara büyükelçileri ile bir araya geldi. Toplantı sonrası açıklama yapan Çelik " Milletvekilleri tutuklanmıyor. Teröre destek veren, terör propagandası yapan, ifadeye çağrıldığı halde gitmeyenler hakkında işlem yapılıyor’’ dedi.

CHP’nin başına kaset marifeti ile gelen, CHP’nin Genel Başkanı ve HDPKK’nın azılı destekçisi Kılıçdaroğlu ne yaptı peki.? AB’den aldığı jet talimatla 6 Kasımda Parti meclisini topladı ve toplantı sonrası bir bildiri yayınladı. Hiç utanıp sıkılmadan hükümetimize terörist diyerek halkı sokağa direnişe çağırdı..! "AKP, Meclis’teki HDP milletvekillerini tutuklatarak teröre hizmet etmektedir. Türkiye’yi uçuruma sürükleyenler mutlaka yargıya hesap verecektir. Türkiye asla iyi yönetilmemektedir.’’ Diyerek alayımıza şovmen performansı ile heriflendi…

Anlaşılan o ki dostlar Cumhuriyet gazetesine ve HDP’ye yapılan operasyonlar hem Avrupalı Dostlarımızı(!) hem de esas oğlan Kılıçdaroğlunu çok derinlerden rahatsız etmiştir…! Acaba üst akıl büyük bir panikle HDP’nin yerine, heveskâr CHP’yi mi monte etmeye çalışıyor ne dersiniz? Neyse… Kılıçdaroğlu ve CHP Parti Meclisi üyelerinin 6 Kasım'daki Parti Meclisi toplantısının ardından yayımladıkları ve AB’nin siparişi olduğu anlaşılan çirkin bildiride kullanılan ifadeler nedeniyle Cumhurbaşkanımız Sn. Erdoğan CHP hakkında suç duyurusunda bulundu. Erdoğan, ‘’ Bildiriler yayınlamak suretiyle bu ülkenin Cumhurbaşkanı’na, hükümetine saldırmak hiçbir siyasetçiye yakışmaz.! Bu ülkede vatana ihanet edenler, bu ülkede terör estirenlerin avukatlığına soyunanlar, bunun bedelini ödemek durumundadır, hesabını vermek durumundadır. Herkes haddini bilecek..! ’’ dedi.

AK Partilileri FETÖ, DEAŞ ve PKK’ ya yardım etmekle suçlayan bu kirli bildiriyi, kepazelik olarak yorumlayan Başbakanımız Sn. Binali Yıldırım ise ‘’Siz bu kafa ile sittin sene iktidar olamazsınız’’ diyerek CHP’nin durumunu ve içinde bulundukları ahlaki çürümeyi aslında çok güzel özetledi. Sürekli olarak Türkiye karşıtlığı yapılmasını ve sürekli sorgulanması doğru bir siyaset tarzı olmadığını belirten AB ’Bakanı ve Baş müzakereci Sn. Ömer Çelik, Hem AB’li dostlarımızın(!) hem de Kılıçdaroğlu’nun rahatsızlığını satır aralarında aslında tek cümle ile bir kez daha çok güzel özetledi. "Erdoğan karşıtlığının altında Türkiye karşıtlığı, onun altında da İslamofobya var!"

Peki, dönem dönem Cumhurbaşkanımızın da dillendirdiği ve bu kadar çok önemli bir mevzuu hakkında neden gerek kamuoyumuz, gerekse medyamız ve bilumum akademik çevreler yeterince üzerinde durmuyorlar? Hep sus pus oluyorlar… Bu derin sukutun altında acaba ne yatıyor? Acaba haksızlık karşısında susan dilsiz şeytan olmayı mı tercih ediyoruz… Yoksa bu konuyu yıllar önce gündeme getiren Cumhurbaşkanımıza, dönemin CHP Genel başkanı Deniz Baykal’ın ‘’ Türkiye'nin ayarlarıyla oynama..’’ sözümü bizde karşılık buldu ne dersiniz..?

İslamofobi, kelime anlamı olarak "İslam korkusu" demektir. Müslümanlara ve İslam dinine karşı sürdürüle gelen ön yargı ve ayrımcılıktan kaynaklanmaktadır. Yine öte taraftan Müslümanlara karşı duyulan irrasyonel nefret, ayrımcılık, düşmanlık ve kin besleme anlamına gelir. Beyin yıkamada pek mahir batı medyasının gazı ile ilk kez 1990’lı yıllarda kullanılmaya başlanan bu kelime, 11 Eylül saldırılarından sonra daha sıkça kullanılır oldu. İngiltere’de kurulan ve Almanya’da da karşılık bulan PEGIDA yani‘’Batı’nın İslamlaşmasına Karşı Vatansever Avrupalılar’’ hareketinin en büyük korkusu İslamofobya…

Aslında Müslümanların, sırf Müslüman olduklarından dolayı suçlanıyor olması tamamen yeni bir olgu değildir. Sömürgeci Avrupa devletlerinin, komünist ülkelerin ve dönem dönem maalesef Müslüman tiranların hepsi, Müslüman olmayı yıllardır tüm dünyaya neredeyse bir suç gibi göstermeye çalıştılar. Günümüzde ise İslamofobi dünya çapında kurumsal hale getiriliyor ve sözüm ona Laiklikten ve Demokrasiden bahseden bütün ülkeler İslamofobiye yani İslam düşmanlığına sonuna kadar kucak açıyorlar. Bu şekilde ajandası kabarık ecnebiler İslam’dan ve Müslümanlardan sadece nefret etmekle kalmıyorlar büyük bir kin güdüyorlar. XIX. yüzyılda İslam’a karşı yürütülen çok cepheli savaşın koordinatörü olan Büyük Britanya, kendisini Hristiyan dünyasının hâmisi olarak görerek bugünde yeryüzünde Müslümanlar arasında mezhepçiliği yeniden köpürterek Müslümanlardan intikam almanın hesaplarını yapmaktadırlar.

Son düzenlenen İslam işbirliği teşkilatındaki konuşmasında Cumhurbaşkanımız Sn. Erdoğan’ın oynanmak istenen bu kirli oyunu bozmak adına "Mezhepçilik fitnedir. Ben ne Sünni’yim nede Şii, ben Müslümanım" diyerek bütün dünya Müslümanlarını bir ve beraber olmaları konusunda uyarmıştı. Erdoğan’ın konuşmasından ve Türkiye’nin oradaki rolünden rahatsız olan bu güruh yıllardır ekmeğini yediği bu fitnenin peşini asla ama asla bırakmadılar..

Evet, İslam dünyasının önündeki en büyük tehlike mezhep çatışmasıdır. İngilizler yüzyıllardır Müslümanları hep mezhepler üzerinden ayrıştırarak bir birine düşürdü. Müslümanlar arasında çıkardıkları bu fitneden çok nemalandılar. Şimdi yine aynı oyun oynanmak isteniyor Vehhabilik ve Şia fitnesi ile Suud ile İran karşı karşıya getirilmeye çalışılıyor.

Bugünlerde hem içeride hem de dışarıda büyük bir varoluş savaşı veren Türkiye’de içeride de farklı bir algı operasyonu ile yine boğulmak isteniyor. Evet, ABD Batılılar ve özelliklede fırsatçı İngilizler bugünlerde yine Türkiye’de yeni bir tezgahın peşindeler… Müslümanları içlerine kapatmak, İslam’dan soğutmak ve birlikte hareket etmeleri engellenmek istiyorlar. Hain Fetö’cüler eli ile yapmak isteyip te başaramadıkları 15 Temmuz hain darbe girişimi sonrasını fırsata çevirmenin gayreti içerisindeler. Bir taraftan Fetö’nün yerine ikame edecekleri yeni birilerini arar iken diğer taraftan da bütün cemaatleri bir kefeye koyarak hepsini öcü olarak göstermenin derdindeler…

Evet, şimdi oynadıkları oyun ve yaptıkları hinlik ile ’’İslâm'ı temsil eden, ruhumuzu ve omurgamızı oluşturan, Ehl-i sünneti ile bin yıllık cemaat ve tarikatları hedef tahtasına koymuş ’’ durumdalar. Türkiye de devletimizin bilgisi dâhilinde faaliyet gösteren ve Ehl-i sünnet yolunda hareket eden bütün legal cemaatleri adeta bitirmek istiyorlar. Bu paranın firavunları İslam coğrafyası üzerinde yürüttükleri mezhep kavgalarının aynısını Türkiye’de cemaatler üzerinden yaparak Ehl-i sünnet omurgayı çökertmenin derdindeler.

Velhasıl dostlar bugünde savaşa aşeren zihin yıkayıcılar, cemaatleri hedefe koyarak ‘’Ümmet olma bilincini ve Vahdet şuurunu’’ top yekûn yok etmek istiyorlar. Ama nafile, artık Allah’ın izni ile asla başaramayacaklar.! Cumhurbaşkanımız Sn. Erdoğan liderliğinde çok şükür tüm dünya Müslümanları, oynanan oyununun farkına varmış ve gözlerindeki perde açılmıştır.

Ne diyordu Sn. Çelik; "Erdoğan karşıtlığının altında Türkiye karşıtlığı, onun altında da İslamofobya var!" Öyle değil mi ABD’nin yeni başkanı Donalt Trump..!?