ERBAKAN DÖNEMİ

    Oldukça kamplaştırıcı ve kutuplaştırıcı bir zeminde ilerleyen siyasi üslubun artık güncellenmesi, toplumu ötekileştiren, milletin kardeşlik duygularını kemiren söylemlerden uzaklaşması gerekiyor.

    Millet yoruldu!..

    Millet bıktı!..

    İktidarın bütün icraatlarını iyi kötü demeden eleştiren muhalefetin üslubundan da…

    Bütün sıkıntıların ve kötülüklerin müsebbibi olarak muhalefeti gösteren iktidarın üslubundan da…

    Daha kuşatıcı, daha dürüst ve samimi, rakibini ve seçmenini yok sayan kısır çekişmelerden uzak durmak, ideoloji merkezli değil, bilimsel gerçeklere dayanan politikalar üretmek, sorunun değil çözümün peşinde olmak, Türkiye’nin milli ve manevi değerlerini 21. Yüzyılla buluşturmak…

    Bu kadar mı zor?

    Bu ülkede kırk yıl siyasi mücadele vermiş, İslami olan her şeyin savunucusu olmuş, rakiplerine kem söz etmemiş, sadece edebe ve adaba uygun hicivlerle yermiş, ancak vefatından sonra vefa gösterilmiş, kıymeti sonradan bilinmiş bir lider geldi geçti Türk siyasetinden…

    Prf. Dr. Necmettin Erbakan…

    Türk siyasetinin naif karakterli ve nezaket numunesi Erbakan’ın siyasi mirası, oğlu Dr. Fatih Erbakan nezdinde tekrar sahalara dönüyor.

    “Babamın siyasi mirası işgal altında” sözü ile Saadet Partisinden ayrı bir kulvar da ilerlemesi, gelen tekliflere rağmen “gömlek değiştirmemesi” izleyeceği siyasi çizginin net olacağını gösteriyor.

    Yeni hareketin, Ak Parti ile ilişkisi var mı?

    Yoksa çelişkisi nedir?

    Görüş farklılığı nelerdir?

    Bunun iyi anlatılması gerekiyor.

    Çünkü geçmişte Numan Kurtulmuş, Süleyman Soylu, Tuğrul Türkeş ve diğer lider çocukları gibi örnekler mevcut.

    Belli bir süre particilik oynayıp, sonra Ak Partiye monte edilecekse…

    Bu kadar yormayın!..

    Muhafazakâr dindar kesimi…

    Bazen siyasette güç odağı olacağım derken, değişik güçlerin oyuncağı olmakta söz konusu…

    Artık insanların siyasetten siyasilerden sıdkı sıyrıldı. Bundan beş-on yıl sonra meydanları kitlelerle doldurup slogan attırmak, seçimlerde yüksek katılım oranları mümkün olmayacak.

    Çünkü küreselleşen dünyada bireyselliğin tavan yaptığı bir ortamda değişen dünya ile birlikte toplumun siyasetten beklentileri de değişti, dönüştü.

    Önümüzdeki yıllarda toplum tercihini, inancına, vicdanına göre değil cüzdanına göre yapacak. Bu öngörülebilir gerçeği göz ardı etmemek gerekir.

    Özellikle gençler körü körüne peşine takılacakları bir lider değil, kendilerine iş ve aş sağlayacak, geçmişe değil geleceğe bakacak liderlere pirim veriyor olacaklar.

    İçinde yaşadığımız çağ, insanların giyimine –kuşamına, inancına, kimliğine, yaşam biçimine saygı duymayı gerektiriyor.

    Lider, hiçbir sosyal grubu ötekileştirmeden kendi siyasi ideolojisini dayatmadan toplumda tutkal görevi gören kişidir.

    Liderlerin en büyük düşmanı gerçekleri perdeleyen ve gizleyen, hedeflerini pembe hayallerle süsleyen şakşakçılardır. Gizlenen hakikatler lideri yanlış kararlar almaya sevk eder. Bu bütün sosyal gruplar için geçerlidir.

    Gençlerin deizme kaydığının tartışıldığı bir dönemde, muhafazakâr- dindar, milliyetçi seçmenin sosyal demokrat zemine kayacağı yönündeki tahminler ve öngörüler pek konuşulmuyor.

    Deizm gerçeğinin de, sağ seçmenin sola kayacağı gerçeğinin de vebali, milliyetçi, muhafazakâr- dindar siyasetçilerin boynundadır.

    Netice itibari ile Fatih Erbakan ve ekibinin zamanlaması isabetli diyebiliriz. Doğru kişilerle düzgün ve sağlam adımlar atıldığında başarı sağlanabilir. Saadet partisi ile yaşanacak bir taban kavgasında Milli Görüş zarar görür ve süreç birinin konkordato ilanıyla sonuçlanır. Dolayısıyla bu süreçte düzdün ve doğru dili kullanmak elzem olacaktır. Aksi takdirde, hızla teşkilatlanan ve üye sayısı gün geçtikçe çoğalan bu yeni oluşumun kısa sürede toz oluşuna şahit olabiliriz.

    Yeniden Refah Partisi oluşumunun Türk siyasetine kalite ve nezaket getirmesi temennisi ile…

    Kalın Sağlıcakla…

    ‘Siyasete kalite ve zerafet getireceğiz’