Eleştiri ya da tenkit, son derece İnsani bir hak olmasının yanısıra gerek bireysel ve gerekse toplumsal dinamiklerin devreye girmesi, ortak aklın hükümran olması ve tekil kişilerin ortaya koyduklarının mutlak doğruluk iddiasının çürütülmesi anlamın da hayati bir işlev görmektedir.

Eleştiri ya da tenkit, son derece İnsani bir hak olmasının yanısıra gerek bireysel ve gerekse toplumsal dinamiklerin devreye girmesi, ortak aklın hükümran olması ve tekil kişilerin ortaya koyduklarının mutlak doğruluk iddiasının çürütülmesi anlamın da hayati bir işlev görmektedir.

Eleştirinin temel amaç ve esprisi, iyi olanın, doğru olanın ve hak olanın önünü açmak, üzerinde ki baskıları kaldırmak ve kötüye oranla gerekliliğini net, yalın ve çarpıcı şekilde ortaya koymak demektir. Bir başka deyişle yanlışın ipini pazara çıkarmakla eşdeğer bir değer ifade etmektedir.

Bütün bunların yanısıra bir de damaklara güzel bir tat bırakan özelliği vardır eleştirinin. Kişiye '' bende varım, bende buradayım '' hissiyatını verir ki, bu hissiyat egoyu okşaması bakımında son derece tatlıdır ve herkesin dört elle sarıldığı ve bırakmak istemediği bir argüman niteliğindedir.

Bırakılması, kullanılmaması zaten yazımızın konusu olmadığı gibi böylesi bir hakkın kullanımından yana bir şikayetimin varlığı söz konusu dahi değildir. Mesele, herkesin kendisi için bir hak gördüğü ve görmesinin de ötesin de her konu, kişi ve zaman dilimin de hoyratça kullandığı eleştiri hakkını, bir diğeri için bir hak olarak görmemesi ve eleştirinin kapılarını çok sert ve bir daha açılmamak üzere kapatması işlemidir.

Herkes için kendi mahallesi, meşrebi, mezhebi, inancı, partisi, lideri, hocası, imamı v.s her türlü saygıyı sonuna kadar hak ediyor olmasının yanısıra, eleştiriye tabi tutulmasının ve böylesi bir girişimde bulunulmasının dahi yasak ilan ettiği bölgesidir. İşte kıyametin fitilinin ateşlendiği yerde tam burasıdır.

Kendisi için ve üstelik her kurum, kuruluş, kişi, parti, lider, imam, inanç ve düşünceyi eleştirme hakkını tepine tepine kullanma hakkından dem vuran ve kullanmaktan yana önüne konulacak her türlü engeli de tepinmekten imtina etmeyen kişiler, söz konusu kendi mahalleleri, liderleri, partileri, mezhep, meşrep, imam ve inançları söz konusu olduğunda, girişimin dahi küfür olduğu iddiasını en yüksek volümde seslendirmektedirler.

Kendilerini düşünce, inanç, parti, lider ve imamlarını dokunulmaz kabul eden sakat zihniyet, tüm kaba ve küstahlığı ile freni patlamış kamyon misali üzerinize üzerinize gelirken doğru yanlış ne varsa tamamını önüne kattığının farkına varamayacak kadar da görme yetisini kaybetmiştir.

Mefkure fukarası bu zümre, farklı partilerden, camia, cemaat ve örgütlerden görünüyor gibi olsalar da aslın da aynı verimsiz, kurak ve çorak toprakların tatsız, tuzsuz ve lezzetsiz kısır ürünleridirler. Oysa kendiniz için bir hak olarak gördüğünüz, inandığınız ve son damlasına kadar kullandığınız bir hakkı birilerine fazla görmek, elinden almak ve kullanmaması için bütün yolları tıkamak, ilkesizlik, edepsizlik ve hatta ahlaksızlık olduğunu kavrama özürlüsünüz aynı zamanda.

Eleştirebildiğimiz kadar özgür ve eleştirilebildiğimiz oran da gelişkin ve dinamik olacağımız gerçekliği, siyasi ihtiraslara kurban verilebilir basitlikte ucuz bir meta değildir. İnsan, kendisini objektif şekilde ele almaya müsait bir varlık olmadığı gibi tam aksine egosunun okşanmasından son derece haz alan bir varlıktır.

Sizi ben ve beni bir başkası ele aldığı, benim kendimi göremediğim bir noktadan baktığı ve o noktadan nasıl göründüğümü kırkmadan, korkmadan, çekinmeden ve utanmadan ve ayrıca herhangi bir engele, tehdit ve şantaja tabi tutulmadan ortaya koyabilir ise, gerek millet ve gerekse fert planın da istediğimiz, özlediğimiz ve beklediğimiz noktaya ulaşma gayretimiz makes bulacaktır.

DÜŞÜNCELERİNİZDEN NEFRET EDİYOR OLMAMA RAĞMEN SİZE KATLANIYORUM. HADİ BUYRUN….