Elazığ, aydınlık yüzü ile asırlara damgasını vuran Harput kültürünü yaşayan ve yaşatan şehir… Musikisi ile gönüllerde taht kuran, halkoyunları ile geçmişi geleceğe taşıyan şehir… Uluslar arası Hazar Şiir Akşamları ile Türk dünyasını kucaklayan şehir…

Elazığ, aydınlık yüzü ile asırlara damgasını vuran Harput kültürünü yaşayan ve yaşatan şehir… Musikisi ile gönüllerde taht kuran, halkoyunları ile geçmişi geleceğe taşıyan şehir… Uluslar arası Hazar Şiir Akşamları ile Türk dünyasını kucaklayan şehir… Gakgoluğu ile hemhal olanlara eyvallah dedirten; insanı Yunusça kucaklayan, ayrımcılığa, bölücülüğe, teröre geçit vermeyen belde… Vatan, millet, bayrak, bağımsızlık söz konusu oldu mu gözünü kırpmadan can veren yiğitlerin membası... Yıllardır Keban Barajı ile ülke ekonomisine lokomotif olan ve ülkeyi aydınlatan şehir… Bakır, krom, volfram, çinko, kurşun, mermer yatakları ile Türkiye ekonomisine katkı sağlayan şehir… 2002'den 2020'e uzanan zaman diliminde her seçim döneminde oyları ile iktidar partisine güç veren şehir…

Gelin görün ki yaşadığımız zaman diliminde öylesine perişan, ölümüne bedbin, yalnız, karamsar; uğradığı ve uğratıldığı haksızlıklara öfkeli, kızgın; sahipsizliğine çaresiz… Bir tel vursan bin ah işitilecek kadar dertli ve umutsuz…

Elazığ'ın içerisinde bulunduğu durumu kelimelerle anlatmak o kadar zor ki!

2020 bir başka kabus olup çöktü Elazığ'ın üzerine… 24 Ocak'ta meydana gelen 6,8 şiddetindeki deprem, fena vurdu şiirin ve kültürün şehrini… Ardından gelen dünyayı kasıp kavuran korona illeti, tuzu biberi oldu kanayan yarasının… Geçmişten gelen dertlerine bu iki dert de eklenince adeta sorunlar yumağına döndü. Halbuki 1960'lı, 1970'li yıllarda DPT'nin ileride cazibe merkezi olacak diye gösterdiği şehirlerin başında geliyordu Elazığ. Sosyoekonomik sıralamada 2002 yılında 32'nci iken 2010 yılında 46'ncı sıraya geriledi. Bugün itibarı ile varlığını sürdürme savaşı veriyor. Oysa iki verimli ovası vardı Elazığ'ın. Ovaların hemen yanı başında da Keban Baraj gölü… Siyasiler, o gölün suyu ile o ovaları buluşturacak nice seçim vaatleri ile uyuttular yıllar yıllı bu kadim şehri… Her seçim öncesi gündeme taşınan 'Kuzova Sulama Projesi', Eyüpbağları Sulama Birliğinin elektriği kesilmek suretiyle tamamen devre dışı bırakılan Uluova Sulama Projesi… Sadece ovalarla mı beli kırılıp göçe zorlandı Elazığ. Hayır, önce bakırıyla yüz güldüren Maden, ardından Alacakaya Krom İşletmeleri özelleştirilip satıldı. Sivrice Azot Fabrikası kapatıldı, Yetmedi yaklaşık yetmiş bin insana doğrudan veya dolaylı yollardan aş ve iş sağlayan şeker fabrikası, özelleştirme kapsamına alındı, satılmayınca etkisizleştirildi. Elazığ neden mi göç veriyor? Sahi neden Elazığ'daki işsizlik Türkiye ortalamasının üzerinde?

24 Ocak depremi fena vurdu Elazığ'ı... Can kaybı azdı ama hasar büyüktü. %30 ev ağır hasarlıydı. Yaşayanlar bilir kışı soğuk olur Doğu Anadolu'nun. İşte o dondurucu soğuklarda bez çadır altında çok üşüdü ve afet bölgesi ilan edilerek yaralarının sarılmasını sabırla bekledi.

Ana muhalefet Partisi Elazığ Milletvekili Gürsel Erol, Elazığ'ın bu beklentisini 4 Şubat 2020'de TBMM'ne taşıdı. Parti ayrımı yapmaksızın herkesin, vatandaşların acısını dindirmek için Elazığ'a elinden gelen katkıyı vermesi gerektiğini belirterek Elazığ'ın 'afete maruz bölge' ilan edilmesini istedi. "Yıkılan evlerle ilgili vatandaşların borçlandırılarak ev sahibi yapılması doğru değil. Araştırma komisyonu kurulsun, Elazığ'a gelsin, halkı dinlesin, taleplerini isteklerini Mecliste kanunlaştıralım.", dedi. Dedi de ne oldu; Elazığ'ın dört milletvekilinin de aralarında bulunduğu iktidar partisi ile onu destekleyen muhalefete muhalefet partinin 'alkışlı oyları' ile reddedildi. Söz alan AKP Antalya Milletvekili Atay Uslu, "Afete maruz bölge ilan edilirse orada yapılaşma olmaz, iskan olmaz, yasak getirilir, riskli alan ilan edilir. Afete maruz bölge ilan etmek kesinlikle kanunlarımız açısında da ortadaki durum açısından da yanlıştır" dedi. Eloğludur, der. Gerçi Elazığ, Karadenizli müteahhitlere ve onların yerel taşeronlarına ulaştı; ancak Karadeniz'e kıyısı olmadığı için hakkı olan haklarından mahrum kaldı. Neden mi? Çünkü nasipsizin ne Karadeniz'e kıyısı, ne de elinde sihirli sopasıyla olağanüstü yetkilerle donanımlı dayısı vardı.

Sonra ne oldu? 9 Mayıs 2020/31122 sayılı resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Cumhurbaşkanlığının 2499 sayılı kararı ile deprem üssü olan Sivrice ilçesinin Gölbaşı Mahallesinde 35,47 hektarlık alan riskli bölge ilan edildi. Şimdilerde bu riskli bölge, yeniden yapılandırılıyor… Ne yaman bir çelişki değil mi? Bir yanda 'riskli alan ilan edilirse yapılaşma olmaz' demek diğer yanda fay hattının tam da üzerinde riskli alan ilan edilen yeri yeniden yapılandırmak…